Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
Futbol
 

Kimi cezalandırıyorlar?

Kimi cezalandırıyorlar?
 

Bu markaya küfürden ceza hiç yakışmıyor!


Çok fazla futbol yazmak istemiyorum aslına bakarsanız.. Ama, en çok okunan yazılarım futbol ile ilgili olanlar.. "Eee? Noolmuş yani, Sen gazeteleri arka sayfadan açmaya başlamıyor musun?" diyenler bizim evi mi gözetliyor yoksa? Haklısınız, spor demeyeceğim, ama, futbol'a biraz ilgisi olan her vatandaşımızın gazeteleri "arkadan öne" doğru ya da "sadece son iki, bilemedin üç sayfasını" okuyarak bir kenara bıraktığı bir nesiliz.. En az günlük siyasi gazeteler kadar tiraj bulmasalar "spor" gazetelerinin sayısı 4 olabilir miydi? (belki -yerel spor gazeteleri de varsa- daha fazla)
Evet, tanrıya şükür BEŞİKTAŞLIYIM! Bunu ne transferinin imzası kurumadan "ben doğuştan Beşiktaşlıyım" diyen futbolcular ile, ne "insan doğarken bi takımın taraftarı olarak doğar sanıyordum, o nedenle ben Beşiktaşlıyım" diyen biriyle, ne de "damarımı kessen siyah-beyaz akar, dayı?" diyen bıçkın delikanlıyla kıyaslamayın.. Ben düşünüp, taşınıp, babamın tuttuğu Galatasaray'ı, annemin tuttuğu Fenerbahçe'yi, dayımın tuttuğu Beşiktaş'ı inceleyip (inceleyip derken, o zaman nerde internet? nerde DVD'ler? "zuk" (karamela kökenli ve fakat daha kara, içinden futbolcu fotoğrafları filan çıkan bir şekerleme idi yanlış hatırlamadıysam?) tan başka futbolcu arşivi imkanı mı vardı? Gazeteler zaten siyah-beyaz basılıyor.. TV yok ki, maç seyredebilesin.. 1965-66 ve 1966-67 yıllarında Lig şampiyonu BEŞİKTAŞ olunca, dayı'mı da çok sevdiğimden, kendi kararımı dayımın "yardımıyla" vererek yolumu seçtim.. Bu "yardım" salt manevidir, kimse rüşvet, avanta gibi illegal argümanlar kullanıldığını düşünmesin.. Öyle olsaydı, daha sonraki dönemlerde babamın önerdiği bisiklettir, tabancadır (oyuncak, yanlış anlaşılmasın), tatilde İstanbul'a teyzemlere gitmemdir, rüşvetlere kanıp da yolumu değiştirmedim.. Hem zaten o renklerin sadeliği beni çoktan sarıp sarmalamıştı..
Bu kadar uzun giriş mi olur? Nereye bağlamayı düşünüyorsun?"diyenlerinizi duyuyorum.. Farkındayım, yazıyor muyum, konuşuyor muyuz? belli değil.. Neyse..
Ekranda akıp giden bir haber beni bu yazıya zorladı.. Beşiktaş'a Gaziantep BB spor maçındaki kötü tezahürattan 80.000 TL ceza verilmiş.. Bu sene ne kadar ceza aldığımızı arayıp bulmak mümkün, ama, ne önemi var? Bu son cezanın 80.000 TL olmasının nedeni daha evvel aynı tür yanlışların tekrar tekrar yapılıp, cezanın her seferinde bir öncekinden daha fazla olarak uygulanması değil mi?
Beşiktaş seyircisine tüm İngilizler hayran olup, günlerce konuşulmuştu.. Nesine hayran oldular bizim tribünlerin? Küfürlerine mi? Biri diğerine dönüp, "Duyuyor musun? Ne kadar güzel küfür ediyorlar!" mı dediler acaba? İyi de Türkçe bilmiyorlar ki? Hem Allah aşkına, bu küfürlerin ne zaman (ağızdan çıkan her ne söz ise) olmasını arzu ettiği eylemi yapabildiğini duydunuz? Hakkında, cinsel tercihinin ne olduğu konusunda bütün stadın hem fikir olup, haykırdığı bir hakemin, maç bitiminde evine gidip, eşine ya da ebeveynlerine "ben artık eşcinselim, çünkü bugün herkes öyle dedi!" dediğini duydunuz mu? Rakip takım başkanının ölmüş annesine, değil ağız’a alınmayacak, düşünülmesi bile kendi annemize söylenmiş bir söz kadar utanç verici küfürleri sıralarken bütün mesele sadece o an için duyulan "keyif" midir? Bunun neresi keyif olabilir? Yanımıza kız arkadaşımızı, bizimle birlikte bir şey paylaşmayı kendi egolarından önde tutabilip, maç izlemeye, hatta maçtan çok, bizi izlemeye gelmiş kız arkadaşımızı, "babamla maça gittik!" diyebileceği ertesi sabahı düşünerek, formasını sırtına geçirmiş, kaş kolunu boynuna dolayıp, elini babasının güvenli eline bırakmış 12 yaşındaki kızımızı, yüzüne takımının renklerinden ikişer sıra şerit çekmiş "kızılderili" havasındaki oğlumuzu alarak gittiğimiz "mabet"de daha hiçbir şey yokken başlatılan "küfürlerle zenginleştirilmiş" şarkılar, marşlar okumanın nasıl bir güzelliği olabilir?
Bunun ne kadar uzatılabileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz.. Çünkü, her maçta, her statta, her şehirde benzerleri yaşanıyor.. Benim Beşiktaş seyircisinden istediğim şey, sadece "BEŞİKTAŞLI OLMANIN BİR AYRICALIK OLDUĞUNU" göstermeleri.. Ayrıcalığımızı "Gazze şehiti masum yavruların ardından anlamlı pankartlar" açarak, "Ana kuzularını, gencecik fidanlarımızı, pırıl pırıl insanlarımızı teröre şehit vermememiz için" uyarılarda bulunarak, daha nice aklıma gelmeyen ve gerçekleştirdikleri akıl dolu ince espriler ve mesajlarla süslü pankartlar hazırlayarak göstermemizi diliyorum..
O takım sahaya çıktıktan sonra da, her türlü olumsuzluğu, futbolcuyla, yönetimle, teknik kadro ile ve hatta rakiple olan tüm husumetlerimizi yere bırakıp, enerjimizi takımı desteklemek yönünde harcayabileceğimiz, geçmişte kaç kez örneklenmiştir.. Yani, o tribünlerin yabancısı olan, ilk kez yapacağı bir şey yapılmayacak..
Bu 80.000 TL sizin kesenizden çıkıyor arkadaşlar! Ben Ankara'dayım ya, o nedenle kendimi katmadım.. Çünkü, Beşiktaş'ımı sadece Ankara'ya geldiği zaman izleyebiliyorum stadyumda.. Diğer maçları dernekte, arkadaşlarımla, Fenerli, Galatasaraylı üniversite arkadaşlarım ve onların aileleri ile izliyoruz.. Ne küfür ediyoruz, ne hakaret.. Çünkü, maç biz küfür etmesek de, siz tribünde küfür etseniz de, sahada oynayanlar ve hakem arasında geçip gidiyor.. Hem biz küfür etmediğimiz için "dernek disiplin kurulu" bize hiç ceza kesmiyor.. Niye kessin ki?
Ben ilk maçımızdan başlayarak "Beşiktaş klübüne bu hafta hiç ceza kesilmemiştir, teşekkürler taraftarlarımız!!" mesajını görmeyi ümit ediyorum, resmi sitede...

 
Toplam blog
: 22
: 1234
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Ankara'lıyım. 2 çocuk babasıyım. Evliyim tabii ki.. Bir "Ankara aşığı" diyebilirsiniz bana. Beşiktaş..