Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '08

 
Kategori
Felsefe
 

Kimin gözü bağlı!

Kimin gözü bağlı!
 

"Hukukun tek kaynağı; insanlar arasındaki insani, doğal olan her türlü açık ilişkilerdir...

Bu kaynak; hukukun güvencesi olduğu var kabul edilen devletlerin de tek temeli olmalıdır...

Yine, bu kaynaktan beslenmeyen hiç bir yapı aynı zamanda meşruluğunu onaylatacak güçten de yoksundur...

Bu anlamdan hareketle; hukukun kaynağına ve hukuka saygılı olmayan hiçbir yapıyı meşru kabul etmiyoruz...*

Böyle bir devlet var mı, olabilir mi? Liberallerin ileri sürdüğü gibi devlet nerde denetlenebiliyor, ve bu denetim için hangi toplumun devleti, topluma kanallar düzenlemiş..

Hukukun üstünlüğü dediğimiz zaman devlet kurumları devlet gibi davranmayacak demek istenmiyor mu bu mümkün mü?

"TESEV Demokratikleşme Programı için, Ankara Hukuk’tan Prof. Mithat Sancar’ın hazırladığı Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları raporunda; Hâkim ve savcıların kültürel ve meslekî değerleri ilgili veriler söyle çıkmış:

Çoğu “ güvenlik ve devletin çıkarları”nı “ demokrasi ve adaletin gerekleri”ne üstün tutuyor.

“Hâkimler memurdur” inancı yaygın.

“İnsan hakları devletin güvenliği açısından tehdit oluşturabilir mi” sorusuna “evet” diyenlerin oranı yüzde 51;

“yargılama faaliyeti sırasında ulusal çıkarlar dikkate alınmalı” diyenlerin oranı yüzde 41.

Görüşmelerde “Ben devletçi hukukçuyum…. Önce devlet gelir…. Bir kere biz devletçi bir ekolden geliyoruz….
Devlet olmazsa hukuk olmaz, biz de olmayız…. görüşü çoğunluk..

“Benim tek önceliğim adalettir ve ben adaletin hâkimiyim” ya da “Yargıç, bir kere devletin temsilcisi değil; bu bakış açısı bırakılmalı” gibi görüşler azınlıkta kalıyor."

Dünyanın hiç bir yerinde, en liberal devletinde dahi hukukun üstünlüğü diye bir şey hiç bir zaman mümkün olmadı..
Sistem tam tersine devletçiliği daha da güçlendiren bir potansiyeli hep barındırıyor.

Günümüzde küresel firmaların iktisadi birimleri(firmaları) haline dönüşen ulus-devletlerin hukukunu olsa olsa millet!, değil küresel firmalar denetleyebilir; oda kendi işine geldiği alanlarda..
Ancak atlamamız gereken sonucu belirsiz, kontrolsuz bir şekilde modernleşme ilerliyor.. Dünyayı belirli bir irade topyekün şekillendiremiyor, şekillendirmeye çalışıyor..

ABD dış düşman yaratarak içerde durumu kurtarıyor, bizde tam tersi iç düşman yaratılarak durum muhafaza ediliyor; ya iyi çocuksun, ya hainler listesi üyesi..

En moderninin de onun peşinden gidenin de çözemediği üç sorunu var: vatandaşlık, kimlik ve ahlak..
Kendi kendine kalan kapitalizm artık iyice çıplak; kimliğinle mağdursun, eşitlik nerede gören var mı ve ortak ahlak anlayışının karşılanmaya çalışıldığı hukukun, ulusal ve uluslararası hali ise ortada..

"Hukuk toplumun üstünde hakem" miş, bir masal.

Hukuk var olan güç ilişkilerinin ürünü ve devlet toplum ilişkileri açısından devletçi bir noktada.

Hukuk ortak ahlaktan çok, bugün ayrımcılığı ve eşitsizliği üreten ve meşrulaştıran bir mekanizma bir çatışma alanı.

Peki çıkış yok mu?

Ülkemiz artık yeryüzü ve ahlak sorunuda, küresel..

"Fikrin korkusuz ve başın dik tutulduğu yerde

Bilginin serbest olduğu ve dünyanın özel
bölümlerle dar bölmelere ayrılmadığı yerde

Sözcüklerin, doğruluğun derinliğinden
meydana çıktığı yerde

Berrak aklın nehrinin ölmüş adetlerin
hazin çölünde yolunu kaybetmediği yerde

Zekanın sürekli olarak genişleyen fikir ve
fiile senin tarafından sevk edildiği yerde

Tanrım, sen benim memleketimi işte
bu özgürlük cennetinde uyandır."

TAGORE

*(Habitat-II Sivil Forum'96 için, Katılımcı Bireyler Kozasının Önerisinden alıntıdır. Kaynak M. Karadağ)

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..