Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kimliği Pembe... (1. kısım)

Kimliği Pembe... (1. kısım)
 

Son bir haftadır Internet’te, “Nüfus Kağıtlarında TC Kimlik Numaraları yazılı olmayan seçmenler seçimlerde oy kullanamayacaklar !!!” içerikli bir e-posta dolaşıyor. TC Kimlik numaraları nüfus kağıtlarında basılı olmayanların, muhtarlıklarından "Nüfus Cüzdanı Değişim" kağıdı alarak, bağlı oldukları ilçenin "Nüfus Müdürlüğü"ne gitmeleri ve Nüfus Kağıtlarını yeniletmeleri yönündeki bu bilgilendirme mail’i beni, iki yıl öncesine götürdü…

Nüfus Müdürlüğü’ndeyim. Saat 16:15. Bağlı olduğum muhtarlıktan aldığım, ‘TC kimlik numarası işlenmek üzere nüfus cüzdanı değiştirme’ talep belgesi elimde. Üzerinde yeni bir fotoğrafım yapışık. Mevcut nüfus cüzdanım, TC kimlik numaram ve muhtarlıktan aldığım belgeye yapıştırılmış olan fotoğrafımın bir eşiyle, bankoya yaklaşıyorum. Bankoya en yakın, arkası dönük ve konuşmakta olan görevliye yöneliyorum. Bir müddet bekliyorum ama maç sohbeti devam ediyor. Mesainin bitmesine de az var.

- Pardon, yardımcı olabilir misiniz lütfen? Nüfus cüzdanı yenileme…..

Memur kolundaki saati, bu saatteki bir başvuruyu lütfen kabul ettiği mesajını taşıyan bir yüz ifadesiyle birlikte görüş alanımın içerisinde bir süre tutuyor ve sözcükleri dilinin üstünde yuvarlamak bu kez ağır geldiğinden mi, yoksa biraz da beden dili kullanımı ile ilgili pratik yapma tercihinden mi nedendir bilinmez, beni az ötedeki diğer görevliye aktarma işini, işaret parmağına, başına ve mimiklerine yüklüyor…

Diğer memurun masasına yöneliyorum ve evraklarımı uzatıyorum. Muhtarlıktan aldığım talep belgesinin üzerindeki fotoğrafıma bakarken, sanki yüzünde huzursuz bir ifade seziliyor. Aynı olan diğer fotoğrafı da eline alıyor, arkasını çeviriyor, önüne bir daha bakıyor. Elindeki fotoğrafım bu bakışlardan bolca nasibini alırken, bir başını kaldırma mesafesinde karşısında duran suratım, en azından fotoğraftaki çehre ile gerçeğini karşılaştıracak kadar anlık bir bakışa mahzar olabilmek için daha bekleyecek anlaşılan…

Bu düşünceler içerisinde gözlemlerimi sürdürürken;

- Bu fotogıraf vesikalık deeyil hanfendi, arkasında seri numerosu da yok!

sesiyle birlikte karşılıklı diyalogumuz başlıyor:

- Evet haklısınız beyefendi, o, fotoğrafçıda çektirilmiş ve arkasında seri numarası olan bir fotoğraf değil, dijital fotoğraf makinesi ile çekilmiş ve bilgisayara aktarıldıktan sonra vesikalık fotoğraf boyutunda fotoğraf kağıdına basılmış bir fotoğraf ancak, nüfus cüzdanı ile aynı işlevi gören yani kimlik belgesi olarak da kullanılan sürücü belgesine basılan, hani bilirsiniz ya, o foto şıp-şak çekimli fotoğraflardan da çok daha net ve düzgün bir fotoğraf.

Bir çırpıda kuruverdiğim bu uzun cümlenin ve aldığım derin soluğun ardından, bakışlarıma olabildiğince soğutulmuş bir ifade, dudaklarıma da olabildiğince ısıtılmış bir tebessüm yapıştırarak, tam gözlerinin içine içine bakıyorum karşımda oturan memurun.

- Magalesef bu fotogırafı kullanamayacağız. Yeni bir fotogıraf ile muhtarlığa başvuracan. Yeniden nüfus cüzdanı talep kağıdı alıp, fotogırafın bir eşi ile tekrar gelecen-siniz.

Cümlesini noktayı koyar bir edayla sonlandırıp, evrakları ve fotoğrafımı, bana geri vermek üzere toplamaya girişiyor.
Sakin, kibar ama, gülümserken ısıran bir ses tonu ve vurguyla, sözcülerin üzerine basa basa devam ediyorum;

- Son birkaç ay içinde çekilmiş olması, muhtarlıktan alınan talep belgesi üzerine yapıştırılmış olanın aynısı olması ve benim fotoğrafım olması gerekliliklerinin tümünü karşılıyor, öyle değil mi?

Tekrar başını kaldırıyor. Hafiften diklenmeye meyilli ama kontrollü olmaya çalışır bir hali var.

- Hanfendi bu fotogıraf olmaz!

Süzen kaçamak bakışların ardından gözlerini hemen uzaklaştırıp, başını çeviriyor. Ayak parmak uçlarımdan yukarı doğru yükselmeye başladığını hissettiğim bir öfke dalgası bedenim boyunca hızla yol alıyor… “Hayır, hayır kontrol bende olmalı(!) öfkeme yenilmemeliyim, gülümserken ısırmaya, ısırırken gülümsemeye devam etmeliyim..” telkiniyle, önce hafiften alaycı bir tebessüm yerleştiriyorum dudaklarıma ve sonra;

- Tabii bu arada, arka fonu beyaz, yüzü kapalı değil ve profilden de çekilmemiş. Her şey olması gerektiği gibi yani.

Sinirlenir gibi oluyor hafiften.

- Hanfendi bu fotogıraf uygun deeyiiil diyorum!!! Anlamıyon musun-uz? Arkada seri numerosu da yok!

Bense, sesimi sarıp sarmalayan aynı ısırgan tebessüm ve kibar tonla;

- Beyefendi, siz fotoğrafın arka yüzü ile mi yoksa ön yüzü ile mi ilgileniyorsunuz? Ayrıca seri numaraları, fotoğraf kesilip kimlik belgesi üzerine yapıştırılınca, görülmez oluyor zaten. Bu fotoğrafı neden kullanamayacağınızı lütfen açıklar mısınız?

Biran tereddüt eder gibi oluyor, sonra oturaklı bir açıklama bulmuş olmanın sesine yansıyan tok tınısıyla:

- Bu fotogıraf zaayıf kağıda basılmış, fotokopi gibi de sankim. Seri numerosu da yok!

Dilimin ucuna gelen; “anlaşıldı, seri numarasına takıldık(!), bakalım nasıl ilerleyeceğiz(?)” cümlesini dışarıya dökülmeden önce yutup, bir güzel de yutkunup, sabırla devam ediyorum:

- Size az önce de açıklamaya çalıştığım gibi bu, dijital fotoğraf makinesi ile çekilip bilgisayara aktarılmış ve oradan da parlak fotoğraf kağıdına basılmış bir fotoğraf. Fotoğraf stüdyosunda çektirilmediği için arkasında da seri numarası yok, doğal olarak. Ayrıca kağıt kalınlığının vesikalık fotoğraf kağıdından biraz ince olması da sizin işinizi kolaylaştıracak bir unsur bana kalırsa. PVC ile kaplanacak olan kimliğin üstüne yapıştırılırken, kalınlık yapmaması için kağıdın bir katını sıyırma zahmetinden sizi kurtaracak çünkü. Bakın yan masadaki hanımefendi tam da bir katını sıyırıyor elindeki bir başka fotoğrafın. Seri numarası filan da kalmıyor ortada. Siz de aynı işlemi uygulayacaktınız zaten, öyle değil mi?

Sıkıntılı bir ifadeyle saatine bakıyor. Birden, bu köşeye sıkıştığı diyalogdan kurtulmanın yolunu bulmuş olmanın rahatlığı dolaşıveriyor sanki yüzünde ve alelacele evraklarımı ve fotoğrafı bana uzatarak;

- Hanfendi ısrar etme yin-iz lütfen! Bu fotogıraf uygun deeyiiiiil !!! Hem mesai de bitti. Yeni bir fotogıraf ile muhtarlıktan alacagın nüfus cüzdanı talep kağıdıylan beraber yine gelirsin-iz, olur biter.

Arkamdan sesleniyor;

- Arkasında seri no olacak ha, unutma!
………………………

İki gün sonra, aynı Nüfus Müdürlüğü’ndeyim. Saat 14:15. Elimdeki zarfın içinde; üzerinde yeni çektirdiğim fotoğrafın yapıştırılmış ve mühürlenmiş olduğu, bağlı bulunduğum muhtarlıktan aldığım yeni bir talep belgesi, kağıdı tok ve arkasında seri numarası baskılı aynı fotoğraftan bir tane daha, nüfus cüzdanım ve TC kimlik numaram. Hepsi tamam!
iki gün önceki aynı memurun önüne doğru yaklaşıyorum. Önümdeki bir kişinin işlemini yapıyor. Bekliyorum, özellikle o memurun işini tamamlamasını bekliyorum. Merakım sadece maksadı bilmek üzerine…

- İyi günler, nüfus cüzdanımı T.C kimlik numarası ile yenilemek istiyorum.

Başını hiç kaldırmadan, elindeki zarfın içine bir şeyler yerleştirmeye devam ederken;

- Muhtardan talep kağıdı neyin aldın mı? Yeni bir fotogırafın da olacah.

Hiç yanıtlamadan sessiz kalıyorum. Bir zahmet başını kaldırıp, yüzüme bakarak konuşur belki o zaman. İçimde bir hınç, bir içerleme, bir karşı çıkış, bir.. bir..ne bileyim sanki bir çeşit ayaklanma hali… nedense?

Nasıl da köşeye sıkıştı beni boşu boşuna uğraştırırken.. hem o fotoğrafı da pek ala kullanabilirdi ama seri numarasına taktı bi kere.. Elime bir numaratör alıp o fotoğrafın arkasına bir seri numarası bassam mesela, o fotoğraf kullanılabilir mi olacak(?) ne değişecek(?) Şu pasaport başvurusu için T.C kimlik numaralı nüfus cüzdanını acilen çıkartmak zorunda olmasam, bugün, yarın, öbür gün yine o fotoğrafla karşısına dikilirdim ya, hadi neyse...

Ben zihnimin içinde gezinirken başını kaldırıyor, düşüncelerime sırıtırken yakalanıyorum… Hemen yüzüme maskemi takıp, önceki kibar nadanlığımla;

- Buyurun, işte bütün evraklar burada, arkasında seri numarası olan yeni fotoğrafım da zarfın içinde.

Gözlerinden belli belirsiz bir gölge geçiyor. Hatırladığı kesin! Başını tekrar masaya eğip evrakları şöyle bir gözden geçiriyor, fotoğrafımı eline alıyor bakıyor, arkasını çeviriyor, bir müddet elinde tutuyor. Kağıdın tokluğunu da hissetmiş olmalı. Tekrar önünü çeviriyor, fotoğrafa bakıyor. Suratında yine sıkkın bir ifade. Bana doğru dönüp, başını yukarı kaldırıyor:

- Bu fotogıraf olmaz!

Hiç beklemediğim bu cümleyi duyunca, şaşkınlığımın yüzüme ve sesime bir tokat gibi yapışmasını engelleyemiyorum.

- Ne demek olmaz? Nasıl yani? Neden olmuyor şimdi bu fotoğraf?

- Bu fotogıraf geçen gün getirdiginin benzeri.

Artık, öfkemi kontrol edebilme eşiğimi aştığımı hissediyorum…

- Siz ne diyorsunuz Allah aşkına!!! Bu fotoğrafı yeni çektirdim, üstelik fotoğraf stüdyosunda. Kağıdı kalın ve tok, fonu beyaz, arkasında seri numarası da var. Daha ne istiyorsunuz?

- Bu fotogıraf nüfus cüzdanına konulmaz!

- Nedenmiş o?

- Dedim ya, geçen gün getirdigine benziyo.


../.. Devamı Var

 
Toplam blog
: 45
: 2228
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

"Artık makine ile değil, insanla iletişim kurma" kararımın ardından IT sektöründeki kariyerimi nokta..