Kimlik sorunu

Ülkemizde ‘kimlik sorunu’ tartışmaları yıllardır sürmekte. Hem de tam bir kör dövüşü misali.

‘Ben Türk kimliğini kabul etmiyorum.’

‘Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür’

‘Üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır.’ şeklinde bir uçtan öbür uca her türlü görüş gündemde.

Ulus devletlerin parçalanmasına neden olabilecek bu türden tartışmaların fitilini ateşleyen Samuel P. Huntinton adlı Amerikalı bir profesördür.

Huntington Harvard Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir. Aynı zamanda ‘Uygarlıklar Çatışması’ kitabının da yazarıdır.

‘Batı uygarlıkları taklit edilemez.’ diyen ve böylesi faşistçe görüşlerin sahibidir.
Bu kişi aynı zamanda Atatürk’ü de reddeder. Çünkü Atatürk’ün çağdaşlaşma yolundaki başarıları O’nun faşistçe görüşlerini çürütür.

Laiklik, demokrasi, bağımsızlık, insan hakları gibi Batı medeniyeti değerleri için şöyle demektedir: ‘Bu değerler emperyalizmin değerleridir. Onları bırakınız. Sizin İslami değerleriniz var. Onlar daha iyidir.’ diye İslam ülkelerine telkinde bulunur.
Yine Türkiye’ye ‘Siz Avrupa Birliği’ni bırakın, Atatürk’ü inkâr edin. İslam dünyasına yönelin.’ diyen yazardır.

Zengin-yoksul çatışmalarından daha önemli olan etnik, dini ve kültürel kimlik çatışmalarıdır diyerek hedef şaşırtan biridir.

‘Biz kimiz’ adlı kitabında ileri sürdüğü görüş çok önemli ve önemli olduğu kadar da ilginçtir.

Aynen şöyle der: ‘Amerikalılar, ulusal kimliklerini ve milli amaçlarını bulmak için yeniden dine dönerlerse, bu hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.’ yargısını verdikten sonra, ‘Amerika dünya olur. Dünya Amerika olur. Ancak, Amerika, Amerika olarak kalır.’
Anlaşıldığı gibi ‘Amerika tüm dünyayı yutmalıdır’ fikrinin ağababasıdır.

Aynı zamanda bu proje dünya nüfusunu çok fazla bulmaktadır. ‘Bu nüfus mevcut nüfusun yüzde 40’ı kadar azaltılmalıdır’ görüşünün de sahibidir.

Nasıl azaltılacaksa!

Sevgili okurlarım bazı güçlerce özellikle pompalanan kimlik sorunu kavgalarının ulus devletleri nereye götürdüğüne ve nereye götüreceğine iyi bakmak gerekir.
Yugoslavya örneğini iyi okumak lazım.

Bu beyefendi aynı zamanda halen dünyadaki devlet sayısını da çok az bulmakta. Kolay lokma olmaları için bölünerek çoğalmalıdır. Bir zamanlar Büyük Britanya İmparatorluğu’nun ‘Böl ve Yönet’ ilkesini aynen uygulama peşinde.

Oysa doğru olan şunlardır: İnsanların doğuştan gelen kimlikleri, kendi iradeleriyle seçilmiş değildir. Böyle olması onlar için sadece ileriye dönük tutum ve davranışları açısından önemlidir. Yoksa geçmişin onuru ve yükü açısından önemi yoktur.
Uygar insan dini, mezhebi, ırkı ve milliyetiyle övünmez. Bunlardan utanmaz. Uygar insan ‘Nesebiyle değil, edebiyle övünür.’

‘Kendi kimliğini başka kimliklerden üstün görmediği gibi aşağı da görmez.’