Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '08

 
Kategori
Spor
 

Kimlikli takım

Kimlikli takım
 

Kazım Kazım dün gece maçın adamı oldu.


Fenerbahçe’nin geçen sene Celta Vigo, E.Frankfurt, Palermo ile diğer Avrupa maçlarındaki başarılı oyununa ve AZ Alkmaar karşısında rakibine 5 gol atıp ondan aynı sayıda gol yemesine karşın UEFA Kupası’na veda etmesi sarı lacivertlilerin sadece zihinlerde güzel bir iz bırakmasını sağlamıştı. Bu sene de kadroda hatırı sayılır değişiklikler olsa da Zico’nun ve sisteminin yürürlükte kalması sonucu bu başarı önce Şampiyonlar Ligi ön elemesi daha sonra Inter maçı ve CSKA deplasmanından alınan puanla devam etti. Sıra Fenerbahçe’nin gruptaki tek rakibi olan PSV maçına geldiğinde bu maçın net bir skorla kazanılması sarı lacivertliler için adeta bir milat özelliği taşıyordu. Zira bu maça kadar başarılı sonuçlar alsa da sistem ve oyuncular anlamında zaman zaman eleştirilen Zico ve ekibi, Hollanda şampiyonunu hem iyi bir skor hem de başarılı futbolla mağlup etmeyi başarınca artık Fenerbahçe yense de yenilse de bir kimliği olduğunu ve rakip kim olursa olsun ona bu kimliğin güçlü karakterini fazlasıyla hissettirdiğini gösterdi; kısacası kendini kanıtlamış oldu.

Avrupa’da, kısıtlı olanaklarına karşın, oturmuş sistemi ve kadrosu ile kendini ispat eden sarı lacivertliler milat niteliğindeki PSV maçından sonra oynadığı üç maçtan yeterli puanı toplayarak adını tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi gruplarının ötesine yazdırdı. Çeyrek final öncesi karşılaşılan ve saf dışı bırakılan takım son iki yılın UEFA şampiyonu Sevilla oldu. İspanyol ekibinin sistem ve karakter olarak geçen sene elenilen AZ Alkmaar’ın daha etkili bir hali olduğu düşünüldüğünde sarı lacivertlilerin geçen seneye oranla gerçekleştirdikleri toparlanma çok net ortaya çıkıyor.

Sıra bugün oynanan Chelsea maçına geldiğinde rakibin her açıdan Fenerbahçe’den üstün olması elbette tüm aklıselimle düşünenleri tedirgin etmeye yetti ve arttı ancak yine aynı aklıselimle düşünen insanlar Fenerbahçe’nin rakipten bağımsız olarak ortaya koyduğu kimliğe ve oyun planına güvenerek özellikle Kadıköy’deki maçta umutlu olduklarını açıkça söylemekten hiç de geri durmadılar.

Bugünkü galibiyet ilk bakışta her sonucun futbolun içinde olmasına, rakibin formsuzluğuna, topun yuvarlaklığına yorulabilir ama unutulmamalıdır ki Şampiyonlar Ligi bu tip futbol dışı olayların en az yaşandığı yer ve favorilerin çok büyük bir olasılıkla rakiplerini mağlup ettikleri bir ligdir. Bu nedenle bu zafer ötesi galibiyetin açıklaması futbol dışı öğelerle değil bilakis futbolun ta kendisi olan inanç, mücadele ve beceri, kısaca Fenerbahçe’nin olgun futbolu ile yapılabilir.

Elbette karşı takımda yıllarca peşinden koşulan ve geldiğinde kendisine o yaşta ülkemize gelen en kariyerli oyuncu denilen Anelka’nın yedeklerde yer alması, takıma kazandırabilmek için Mourinho’nun etik dışı davranışları göze aldığı Joe Cole, Alman milli takım kaptanı Ballack ve bugün istisnasız bütün teknik adamların kadrolarında görmek istediği Drogba bulununca maçı kazanmak için Volkan’ın mükemmel oynaması, özellikle orta sahanın etkili olması ve sarı lacivertlilerin buldukları en ufak pozisyon kırıntısını dahi çok etkili kullanmalarını gerektiriyordu ki, ilk yarı da değil ama ikinci yarıda maçta olan buydu ve tüm bunlar, Fenerbahçe vasıtasıyla Türk Futbolu’na müthiş bir başarı getirdi.

Chelsea ile ilgili maddi manevi istatistik vermeye hiç gerek yok çünkü Cudicini’den Anelka’ya kadar istisnasız her futbolcu kendi mevkilerinde kendilerini çoktan kanıtlamış çok önemli isimler ve böyle bir takım karşısında alınan galibiyetin tarifini yapmak gerçekten hiç de kolay değil. Dünya yıldızlarına karşı Uğur ile, Kazım ile, Önder ile, Wederson ile mücadele edip bir de rakibi dize getirmeniz gerçekten emsalsiz bir başarıdır. Bu başarıyı sıradan bir otomobil firmasının Mercedes’e üstün gelmesine, amatör bir fotoğrafçının fotoğrafının Pulitzer ödülünü almasına ya da bir mimarın eserlerinin cv’si fevkalade bir mimarın eserine tercih edilmesine benzetebiliriz ve bütün bu olaylarda yaşanan sevincin toplamının bu akşamki maçtan sonra tüm Türkiye tarafından yaşanmıştır.

Toplamda sadece 13–14 oyuncu ile kadrosunda 20’den fazla yabancı olan ekiplere karşı mücadele etmesi ve onları mağlup etmesi Fenerbahçe’nin mücadelesini önemli ve bir yerde kutsal kılıyor. Şampiyonlar Ligi’nde en az gol yiyen takıma iki gol atabilmek ve geriden gelip maçı alabilmek sarı lacivertlilerin futboluna artık herkesin saygı duymasını gerektiriyor.

Bugün Fenerbahçe Avrupa’daki şu konumu ile kendini ve ligini çok aşmış durumda ve çıktığı her yeni maçta bunu biraz daha kanıksıyor. Bu gece ikinci yarıda ve bu sene tüm ŞL maçlarında ortaya konan performansın ikinci maçta da devam edeceğini umarak daha önceleri katılmayı başarı saydığımız bu en prestijli kupada yarı finale kalmamız tüm zorluklara karşın işten bile değil. Bunu bize yaşatan ve bu başarıyı Türk Futbolu'na kazandıran herkese yürekten teşekkürler.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..