Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '12

 
Kategori
Eğitim
 

Kin ve eğitimde görmezden gelme tekniği

Öğretmen öğrenci gözünde en büyük liderdir. Motivasyon kaynağıdır, öğretimde strateji belirleyen tek uzman kişidir. Konuyu, üniteyi, sınıfı ve çevreyi o düzenler.  Her şeyi o bilir. Danışılacak kişi ya da danışmanlık işlevi gören kişidir. Modeldir. Disiplini de o sağlar.

Öğretmenin sınıfta disiplini sağlarken yararlandığı teknikler vardır. Bunların birincisi ve bence en önemlisi disipline aykırı öğrenci davranışını görmezden gelme tekniğidir. Bunu istenmeyen öğrenci davranışını sergileyen öğrenciyle kurulan fiziki yakınlık, yada daha açık ifadeyle sınıfta  öğrencinin yanına gitmek, öğrenciyle beden dilini de dahil ederek göz teması kurmak, konunun şu kadar süre içersinde bitmesi gerektiğini vurgulamak  gibi ara uyarıcılarla öğrencinin konuya yeniden yönlendirilmesi, şu anda ne yapmamız gerekiyor? Diyerek öğrenciye sen bu davranışından” vazgeç” sinyali göndermek, öğrencinin yerini değiştirmek, konuya kısa ara verip sessizlik sağlayarak öğrencinin kendini dinlemesi ve gözden geçirmesine  fırsat vermek,  öğrenciyi eleştirmek ve problem hali mevcutsa  öğrenciyle bireysel olarak görüşmek gerekebilir. Bütün bunlara rağmen sorun devam ediyorsa  sorun;

Bizden (öğretmenden) kaynaklanıyor olabilir. Aileden, anne-babadan kaynaklanıyor olabilir. “Sanal Sosyalleşme” olarak niteleyebileceğimiz sosyal medya veya internet kaynaklı olabilir.  Öğretmen yeterlilikleri,  artık çok maharet isteyen iğneyle kuyu kazmak kadar ince bir iş haline gelmiştir. Sonuçta sorun çözme becerimizi harekete geçirerek o sorunun / öğrencinin üstesinden gelebiliriz. Aksi takdirde öğretmen için bir öğrenci, hekim için bir hasta, inşaat mühendisi için tek bir bina, danışman için tek bir danışan, eczacı için tek bir ilaç işlemi yolun sonunu getirebilir. Bizi işimizden, mesleğimizden edebilir.

Bendeniz 1980 yılından beri orta ve yükseköğretim kurumlarında hocalık yaptım. Gönüllü olarak Hacettepe Üniversitesi Sosyal  Hizmetler Bölüm Öğretim Görevliliği’ni  bırakarak naklen Kırşehir Eğitim Yüksekokulu’na  atandım. YÖK yeni kurulduğunda tek bir fakülteye yani Gazi Eğitim Fakültesi’ne bağlı  üç yüksekokul vardı. Bolu, Kastamonu ve Kırşehir Eğitim. Bolu’da yıllarca pedagojik formasyon programlarında  yönetici ve hoca olarak görev yaptım. Diğer okullarda da kadrolu görev yaptım. İlk yıllarda yetişmiş öğretim elemanı sıkıntısı ileri düzeyde olduğu için tek bir yarıyılda tek bir ders (mesela Eğitim Sosyolojisi) için dahi öğrencileri spor salonunda toplar 500-600 genç yetişkine ders verirdik. Ders hazırlıkları, sınıfa değil spor salonuna hakimiyet, çok sayıdaki sınav kağıtlarını (iki vize bir final-bütünleme) okuma zorluğu, verdiğiniz emeğin ücret olarak karşılığını yeterince alamamak…O zaman da Atatürk’ün öğretmenler toplumun en fedakar unsurlarıdır, mesajıyla motive olmak.  Nitelikli ders yapamasak  dahi binlerce öğrenci üzerinde GÖRMEZDEN GELME tekniği dahil pofesyonelce uygulamalar geçekleştirdik. Hedef kitleyi  ileri ufuklara motive ettik.  Bu fedakarlığımız karşılığında; Buralardan mezun onbinlerce öğretmen eğitim-öğretim saflarına katılmış büyük başarılara imza atmışlardır. Birçoğu  akademik formasyon kazanmış ve eğitim yönetiminde önemli  roller üstlenmişlerdir.

Bu akademik yetersizlik ve kargaşaya rağmen farklı görüşte binlerce öğrencimden nota itiraz gelmediği gibi çift yönlü olarak disipline konu hiçbir eylem ve işlemim söz konusu olmamıştır. Çünkü her zaman kendi mesleki rollerimi oynadım. Köy imamı iken köy imamlığımı, sosyal hizmet uzmanı iken sosyal hizmet uzmanlığımı, öğretim üyesi iken öğretim üyeliğimi ve yönetici iken de yöneticiliğimi yaptım. Meslek ahlakından asla taviz vermedim. Hiçbir sorunun üzerine gitmekten korkmadım. Sorun çözme yeteneğimi geliştirdim. Öğretmen bir lider olduğu gerçeğini aklımdan çıkarmadım. Bu nedenle bulunduğum her pozisyonda ve ortamda lider rolü oynadım.

Eğitimin en önemli işlevlerinden birisi lider  yetiştirmektir. Mikro düzeyde öğretmenler konuya  örnek ise de makro düzeyde  Atatürk, İnönü, Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan örnekleri manidardır. Bunlardan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kurucu liderliği, devrimleri ve  uzun süreli  kalıcı hizmetleri  ile damgasını vuran Atatürk  devlet yaşadıkça yaşayacaktır. Ülkeye  hizmetleri ve bölgesel liderliği ile Sayın Erdoğan da asla unutulmayacaktır. Kaldı ki olası 10 yıllık Cumhurbaşkanlığı, eskimeyen yüzü ve devam eden Başbakanlığı muhtemelen onu daha ileri aşamalara taşıyacaktır.  Yeni Lider Erdoğan’la ilgili olarak dönelim konu başlığımıza,

Biz hep aynı kaynaktan beslendik. Aynı pınarlardan su içtik.Mehmet Akif’ten,  Nurettin Topçu’dan, Necip Fazıl’dan, Mümtaz Turhan’dan, Muhammet İkbal’den  birlikte etkilendik. Nurettin Topçu’nun işaret ettiği isyan ahlakı ; ”hem toplum gerçeğinin her şey olmadığı, katı ve bencil ferdiyetçiliğe karşı olunması gerektiği, tarihin ve insanlığın varoluş sebeplerinin önemli olduğu, gençlerin yetiştirilmesine verdiği önemi, hatırlayalım. Uysallığa ve anarşizme karşı olduğunu” bilelim. Sayın Başbakan bu durumu dik duruş olarak özetlemektedir. Bir konunun önemini günlerce, sayfalarca anlatırsınız mesafe alamazsınız, elzemdir der, tek kelimeyle işi bitirirsiniz. Dik duruşta öyle. 

Girit ve Bosna-Hersek’in kaybına ,Süleyman Nazif’in isyanına rağmen,   Üstadın haklı olarak motivasyon belirleyicilerinden bir faktör olarak gördüğü “kin”i Siz Sayın Başbakanımız GÖRMEZDEN GELME tekniğinden yararlanarak görmeyebilirdiniz. Bu kadar intihalci ve ihtilalcinin yeşertildiği ve hüküm sürdüğü bu topraklarda  Zat-ı Devletiniz ilklerin ve ilkelerin adamısınız . Biliyoruz, siz emeğe, hakka ve adalete önem veriyorsunuz.Üstadı benden çok seviyor ve incitmek istemiyorsunuz. Üstadı ve eserlerini anlamakta belli bir birikimi olan bizler bile zorlanıyoruz. Ne yazık ki bu tür konular gündelik sosyal hayatın olağan akışı içinde algılanmaktadır. Öyle olunca da ; dinimizde üç günden fazla kırgınlığın yasak olduğunu ve Peygamberimizin taşlanıp ayakkabılarının içi kanla dolunca beddua isteyenlere itibar etmediğini,  kin tutmadığını, onların da doğru yolu bulmasını dilediğini, sizin bizden çok daha iyi bildiğinizi hatırlıyoruz.  

Evet kin konusunu görmezden gelerek kapılarını kapatalım. sevgi  kapılarını da sonuna kadar açalım . Levhi Mahfuzdaki defterlere Levh-i Ispata (yaz-boz özelliği olan ve değişebilen)deftere bakalım. Levh-i Azam ise; haddimizi ve gücümüzü aşar. Faydalandığımız kaynaklarda yüce kitabımız Kur’an-ı  Kerim hariç olmak üzere  İhmal derecesinde görmezden gelme tekniğinin uygulanabileceği kanısında olduğumu açıkça ifade etmek isterim.

Birer demokrat olarak bizler  kendimizi haklı  bulduğumuz konuların önemine ne kadar inandırırsak inandıralım, bu doğru olduğunu varsaydığımız konuları halkın bir kısmı benimsemeyebilir.

 
Toplam blog
: 14
: 321
Kayıt tarihi
: 18.02.12
 
 

İlköğrenimimi Yapraklı İlçesi Çiçek Köyü’nde, İmam- Hatip Lisesi’ni Ankara’da, Mehmet Çelikel Lis..