Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '09

 
Kategori
Müzik
 

Kırık bir plakta kaldı aşkımız

Kırık bir plakta kaldı aşkımız
 

Plaklar ve plaklardaki şarkılar. Bizleden daha eski.


Bir öğretim yılı sonunda, bir okul gecesine katılmıştım.
Okulun gecesine, ses düzeni sağlayan arkadaşla birlikte gittik.
Bizim okul gecelerinde türkü şarkı okumak gibi bir görevimiz yok.
Biz bir şey demesek te, her gittiğimiz yerde elimize mutlaka bir mikrofon veriyorlar.
Ya, bir türkü okuyacağız ya da fıkra anlatacağız.
O gecede ses cihazlarını sağlayan arkadaşım, “Nazilli” doğumlu. Kısacası, “Aydın Efesi”
Tam bir efe.
Saz çalmasını, oynamasını gayet iyi bilir.
Halk oyunları öğreticisi aynı zamanda.
Babası imammış.
“Bağlama ve ud” çalarmış babası.
Şimdi, nerde öyle imamlar?
Meşk edilecek yere sazları, bizim Mustafa götürürmüş hep.
Kardeşleri de bağlama çalar Mustafa Öğretmenin.
Davut Sulari, Mustafa’nın babasının arkadaşıymış.
Çok dinlemiş Mustafa Öğretmen, “Davut Sulari’yi.”
İşte! Böyle bir güzel insan benim arkadaşım.
Mustafa ile yan yana geldik mi, hemen “Gerizler Başını” çalar Mustafa. Bende okurum. “Kütahya’nın Pınarları”, ”Telli Turnam”…
O gece de öyle oldu.
Bir türkü, iki türkü derken, bir öğrenci velisi bir istekte bulundu.
Öğretmenler siz, ”Son Mektup” diye bir şarkı var bilir misiniz?
Mustafa Öğretmen, cevap bile vermeden çalmaya başladı. Bende eski türküleri ve türkü formuna yakın eserleri bilirim.

“Son mektubu yazarken elin titremedi mi
Seni yaradan tanrım merhamet vermedi mi”

Mersinli İsmail, Kazım Alkar gibi sanatçıların şarkı ve türkülerini bilirim.
Biz istenen şarkıyı okuduk.
Adam, “bi yere ayrılma hoca, ” eve gidip geliyorum dedi. Gitti.
15 dakika sonra geldi.
Sahneye çıktı.
Elindeki çantayı bana verdi. Dedi ki:
“Bu çantanın içinde 50 kadar plak var. Ben bunları koruyamam. Sen korursun. Sen bana bir şarkı okudun. Ben sana bu plakları armağan ediyorum”
Bir alkış koptu.
Aldık, kabul ettik plakları.
İlk defa, “türkü söyleyip” bir şeyler kazandım.

Plaklar tozdan berbat olmuşlar.
Tek tek temizledim plakları, çizmeden.
Bir leğende su yaptım. Üzerlerindeki tozları temizledim.
Her temizlediğim plağı dinledim. Kimler yok ki.
Zeki Müren, Mustafa Sağyaşar, Emel Sayın, Bedia Akartürk, Belkıs Akkale, Suat Sayın, Neşe Karaböcek, Gönül Akkor, Gülistan Okan, Ümit Tokcan, Yusuf Emre, Mine Koşan, Nurcan Opel, Selahattin Cesur, Bayram Durmaztuna, Ali Seven, Necati Çalışkan

Necati Çalışkan, cümbüşle ”Hayatın Kanunu” diye bir şarkı okuyor.
“Anladım seni sevmek harammış.
Zavallı gönlüm nasıl aldanmış.
Hayatın kanunu böyle yazılmış.
Kader böyle imiş, buymuş alın yazım.”

70’li yıllarda bu plak peynir ekmek gibi satılmıştı. Keşanlı bir “roman” Necati Çalışkan.
Adnan Varveren, “Böyle Olur mu?” şarkısını okumuş, bir plakta. Bu şarkıyı Emel Sayın ve Songül Karlı albümlerine okumuşlardı.
Ahmet Selçuk İlkan, “Mum Işığında” şiirler okuyor, bir 33’lükte.
Söz yazarı Ali Tekintüre, bir LP yapmış.
Belkıs Akkale ve Bedia Akartürk LP’leri. Sevim Tanürek, hüzünlendirdi beni.
Nur Yoldaş’tan iki LP. “Sultan-ı Yegah ve Elde Var Hüzün.” Aklıma, “Ergüder Yoldaş” geliyor. İstanbul’da, Adalar’da çöplerin içinde yaşayan adam.
Neşet Ertaş 45’likleri.
Kervan Plak’tan, Orhan Gencebay şarkıları. İzmir’den aldığım, ”Gönül” plağı.
Sinan Subaşı’nın, ünlü “Damarımda Kanımsın” şarkısı.
Ajda Pekkan, Semiramis Pekkan.
Şarkı okumasına hayran kaldığım, Ayten Alpman. ”Tek Başın’a” şarkısı.

Uzun zamandır hasret kaldım yüzüne
Muhtacım inan senin bir tek sözüne
Yalvarsam ağlasam kapansam dizine
Döner miyiz yine eski günlere.

Yine eskisi gibi beraber olsak
Ne olur sanki geçenleri unutsak
Hayat bitse dünya dursa
Ölüm bile olsa biz ayrılmasak

Hıçkırık sesli, ”Almanya’ya gitmişsin Mehmed’im” türküsü.

Ali AVAZ döktürüyor.
Siyasi taşlamalar yapıyor.
Şimdilerde iki partiyi birleştirmeye çalışan, Hüsamettin Cindoruk, ”Hüsamettin Cintonik” olmuş. Başka bir plakta, ”Domdom Kurşunu”, ”Zam zam Kurşunu” olmuş.

“Kaşların arasından zam zam kurşunu deydi.
Bir Özal vurdu beni. Bin Özal yedi beni.”

Birde “Of of Emine” türküsü,

Sabahtan gördüm seni.
Çok şişman geldin bana
Zamlarla mı büyüdün. Of of Özalım.

Ali AVAZ, zamanın başbakanı Turgut Özal’a taş atıyor.

Mustafa Kandıralı’dan oyun havaları.
Birde Edirneli Deli Selim, çalıyor baba.
“Koy çuvala vur duvara”, “Mastika”
Kaba Çiftetelli.
Oynamak serbest.
Adını duymadığım şarkıcılarda var.
Neler neler…

Açılmadık, çok para verilip alınmış ansiklopediler vardır evlerde. Televizyon dolaplarının altlarında dururlar. Okunmazlar. Aksesuardırlar, süstürler.
İşe yaradıkları bir şey vardır. Aralarına kıstırılmış ya da sayfa içlerine gizlenmiş mektupları saklarlar. Eski mektupları bulunca seviniriz. Şimdilerde ansiklopedilerin en büyük yararı bu.
Plaklarda vardır evlerde.
Pikaplarda.
Bazı işgüzar ev kadınları atıverir onları çöp kutularına.
Çöp kutularındadır artık “anılar.”
Bir eski “radyo.”
Nice aşklara yol göstermiş bir “pikap.”
Tavan aralarında derin uykudadırlar.
Tek tük pikaplar var hala bazı evlerde. Başlarına oturup, “dönen plağı seyredip başını döndürenler” olmasa da…
Benim gibi, zaman zaman plakları gözden geçirip inceleyenlerde vardır.
Plakların üstündeki çiziklerde, yol alanlarda vardır geçmişe.
Plakların içinde hapsedilmiş şarkılarda, gizlenmiş aşklarına el edenlerde vardır.
Ne aşklar, ne sevdalar vardır…
Döne döne yorgunluktan aşınmış, sıcaktan yamulmuş plaklar…
Bir özlemi içinde barındıran, bir aşkı alevlendiren, hatırlatan plaklar…
Karşılıksız bir aşkın, cezasını çeken plaklar…
Fırlatılıp kırılan plaklar…
Çatlak plaklar…
Kırık plaklar…
Kırık bir aşkın sonunu, haykıramayan küskün plaklar…
İşte;
Geçmişte hepimizin bir aşkı vardır. Yarım… Kimbilir?
Kimselere söyleyemediğimiz…

Belki de;
“Kırık bir plakta kaldı aşkımız.”

Sizin de, kırık bir plağınız var mı?

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..