Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '09

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Kırık el zili…

Kırık el zili…
 

Kırık el zili. Artık emekli oldu.


Zilin çalmasına 5 dakikanız kaldı çocuklar! Cevaplarınızı bir daha kontrol edin!” uyarısıyla kağıtlardan başımızı kaldırır, heyecanla öğretmenimize bakardık. Çling! Çlang! Çling! Çlang! “ Zil çaldı! Yazmayı bırakın! Kağıtları teslim edin!”

Kimine güzel, kimine de alarm gibi gelirdi 45 dakikayı başlatan ve bitiren zil sesi… Eğitimin olmazsa olmazıydı. Okulda zamanlamayı sağlaması yanında, öğrencilik yıllarımızda onu çalmak da bir onurdu… Elimize aldığımız zil değil de, sanki kralın asası diye düşünürdük. Zamanı durduracak bir güç sanırdık o zamanlar…

Aydın Gazipaşa Ortaokulunda (şimdi adı ilköğretim oldu) nöbetçi öğretmen olduğum zamanlarda, elektrik kesintilerinde tanışmıştım - uzun yıllar elden ele dolaşıp görev yapmış - “Kırık El Zili” ile. Tahta sapının el kısmında eski bir cıvata somunu vardı. Dökümden yapılmış kararmış çanının bir tarafı –herhalde düşüp de kırılmış olsa gerek- çatlamış olmasına rağmen, ders saatinin sona erdiğini duyuran sesi, bir canlılık katardı öğrencilerin ruhuna. Çalmak için onu eline alan hademelerin, sıkılan öğrencilere özgürlük verdiğini düşünürdüm sıcak yaz günlerinde. Çling! Çlang! Çling! Çlang!… Ders başlangıcını haber veren sesi ise o kadar iç açıcı gelmezdi nedense… Ama o vakit çizelgesinin “habercisiydi” sadece.

Gözlemlediğim kadarıyla, derse adapte olmuş, istediği öğrenme ortamında zevkle öğretmenini dinleyen öğrencilerim, 45 dakikanın sona erdiğini bildiren kırık zili duymazlardı bile… Öğrencilik yıllarınızı anımsayınız. Yazılı sınavda iken, “ aman daha çalmasın, cevaplanacak 2 sorum var” konumunda olduğunuz zamanlarda, duymak bile istemezdiniz teneffüsü bildiren kırık el zilinin sesini sanırım…

Öğrenciliğimizde, eskiden “sözlü sınavlarda” tahta başında 5-6 kişilik grubun içinde olduğumuz zaman da, sıra henüz bize gelmediyse, “kurtuluşumuz” için çalan zilin sesini nasıl da özlerdik. Öpmek isterdik onu. Çaktırmadan “kaç dakika kaldı? diye bakardık saate. Çling! Çlang! Çling! Çlang! “Ohh be! Aslanım benim.” Ne günlerdi onlar…

Hafta sonlarında bir başka güzeldir zilin sesi. Tüm haftanın yorgunluğunda, Cuma günleri son derste, hele sevmediğiniz bir ders varsa, geçmek bilmez dakikalar. Nöbetçi öğretmenin bayrak merasimi öncesi ses düzeninin kontrolüne başladığı an yaklaşınca, hemen kırık el zili gelirdi aklımıza, tahtadan ev ödevlerimizi yazmaya çalışırken… Kısacası okul koridorlarında yankılanan bir nostalji oldu artık kırık el zili…

Günümüzde ise, otomatik zaman ayarlı, yaz- kış çalan “melodili zil”lerden –ses düzeyinin yüksek ayarlanması sonucu, okula yakın olan evlerde bulunan ve uyuyan bebeklerle, hastaların rahatsız olduğu da bir gerçek… Ayrıca kaçıncı derste olduklarını hesaplamak da cabası. Okulun kapalı olduğu zamanlarda, öğretmen ve öğrencileri ararcasına acı acı çalması, öğrencilerin haykırışlarına karışan, “Haydi evladım, zil çaldı!” diye bağıran öğretmenlerin sesini de duyar gibi oluyor insan…

İster kırık zil sesi olsun, ister melodili otomatik zil sesi, hepimizin içinde bir anı bırakmıştır. Denetim yaptığım derslerde de bazen bir “cankurtaran “ görmüş gibi olurdu zil sesini duyan öğretmenler… Aradan yıllar geçti. Ne zaman bir zil sesi duysam, hemen toparlanır derse girecekmiş gibi olurum elimde olmadan…

Yıllar sonra, bir belgesel filmde kullanıldığını gördüm o “kırık el zil”ini. Öyle sevindim ki, bizden sonrakiler hiç olmazsa, seyredeceklerdi onu. O da bir sembol gibi gururla, acı acı gülümseyecekti “kanadı kırık bir kuş” gibi…Yankılanacaktı kulaklarımızda, o nostaljik sesi. Çling! Çlang! Çling! Çlang!

Her şey gönlünüzce olsun.

Sevgi ve saygılarımla…

Ali İhsan ÖZÇAKIR

MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

Web.Sitesi: aliihsanozcakir.googlepages.com

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..