Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kırım kimin ülkesi?

Kırım kimin ülkesi?
 

Rusya Devletinin Başkanı  Putin dün verdiği demeçte :  “…Kırım bizim için evimiz sayılır. Orası ezelden beri bizim ve Rus halkının yaşadığı topraklar. Batı için ise Kırım oyunun sadece bir parçası” demiş.(Hürriyet.16.3.15)
 
Ve halt etmiş . Kırım ezelden beri Rus toprağıymış .. Putin efendi otursun da biraz tarih okusun . Acaba Kırım tarih boyunca kimin toprakları olmuştur. 
 
Kırım , tarihine  bakılacak olursa yüzlerce yıldır Türk toprağıdır. Orada MS.430’dan sonra yerleşen Alanlar, Hun Türk İmparatorluğu, Avarlar, Hazar Türkleri, Altınordu Devleti , Kırım Hanlığı sonra Kazan, Sibir, Astarhan Hanlıkları ve Nogay Mirzalığı hep Türk ırkının seçkin boylarıydı. Ve hep orada hüküm sürdüler. Ve halkın büyük çoğunluğu Türk-Tatar ırkından gelme insanlardı.
 
Kırım Hanlığı Devleti (1441-1783) Tam üçyüz elli yıl Osmanlı Devletine bağlı bir Türk Devleti olarak hüküm sürdü. Ne zaman Osmanlı hükümdarı sefere çıksa, Kıbrıs Hanları, Nogay’lar hep onun yanında oldular. 
 
Yüzyıllar boyunca Kırım Türklerin ve Tatarların ana vatanıydı. Burada Rus filan yoktu. Ne zaman ki buradaki Türk asıllı devletler birbirleriyle boğuşmaya başladılar , işte o zaman Ruslar baskın çıktı ve Kırım’a zorla indiler.
 
Kırım’da 15-18 yüzyıllar arasında tamamiyle Türk ırkları yaşıyordu; burada hiçbir Rus yoktu. Daha sonra Osmanlı Devleti zayıflayıp, Kırım üzerindeki denetim gücünü de yitirince; Ruslar egemen olmaya başladılar. 
 
Ruslar 18-20. yüzyıllarda Kırım’a indiler ve tamamiyle Türk ırkının hakim olduğu bu yerde akıl almaz soykırımlar gerçekleştirdiler. Türklerin, Tatarların büyük çoğunluğunu öldürdüler ve Sibirya’nın  uzak diyarlarına sürgün ettiler.
 
Özellikle , Stalin (1878- 1953) zamanında Kırım’daki insanların çektikleri , pişmiş kellenin başına gelmemiştir. 
 
Bütün bu kötü günleri  Kırım’lı büyük yazar Cengiz Dağcı “Onlar da İnsandı” ve diğer kitaplarında anlata anlata bitiremez. İnsanların uğradıkları katliamlar; Rusların ettikleri işkenceler, sürgünler Türk ırkının neler çektiğini gösterir. Bu olaylardan sonra Kırım yavaş yavaş Türk-Tatar ırkından arındırılmış ve buraya Ruslar göçmeye zorlanmıştır. Bir zamanlar yüzde yüz Türk olan Kırım’ın nüfusu işkenceler ve soykırım sonunda %20’ye düşürülmüştür.
 
Dünyanın hiçbir ırkı Kırım’daki Türkler kadar büyük bir kırıma tabi olmamışlardır.
 
Bir de II.Dünya Savaşı (1939-1945) sırasında Kırım bir de Alman’lar tarafından işgal edilmiş . İnsanlar hangi tarafı tutacaklarını şaşırmışlardır. Erkeklerin yarısını Almanlar, diğer kısmını Ruslar askere almışlardır. Bazen Baba Rus tarafında çarpışırken; evlat Alman tarafında silah altındaydı; birbirlerine kurşun attılar. İsteyerek mi oldu?  Ne gezer… bir ırkı, Türkleri burada mahvetmek için ellerinden geleni yaptılar…
 
Biz şimdi ne yapıyoyoruz? Ne mi yapıyoruz. Bir güzel susuyoruz.
 
Putin : “Kırım ebedi Rus ülkesidir..” diyor . Susuyoruz.
 
“Kırım Bağımsız Cumhuriyettir.” diyor susuyoruz.
“Kıbrıs’ı ilhak ettik..” Diyor . susuyoruz…
 
“Kırım ebedi  Rus ülkesiymiş…”   Hadi canım sende..!  Cesaretiniz varsa biraz açın tarih okuyun.
 
Şunları hiç unutmayın:
 
“1521'de Kırım Hanı Mehmed Giray, Moskova'yı kuşatıp, Rusları yenerek onları vergiye bağlamıştı. Ruslar, vergiyi, I. Petro zamanına kadar ödediler.” Ruslar bunu hatırlamazlar.
 
1588 tarihinde tahtı "Bora"lâkaplı II. Gazi Giray ele geçirdi. Gazi Giray Han 1591'de Moskova üzerine yürüdü, büyük başarılar kazandı ve Ruslar bir kez daha vergi ödemeye mecbur kılındı.”
 
Daha sonra , Osmanlı padişahı III.Ahmet döneminde , 9 Nisan 1711'de İstanbul'dan 200.000 kişilik bir orduyla ayrılan Baltacı Mehmet Paşa Tuna'yı geçerek Eflak'a girdi. Osmanlı kuvvetleri, 18 Nisan'da başlayan ve 4 gün süren Prut Savaşı çarpışmaları ile Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında bulunan bataklık arazideki Stanileşti kasabası yakınına sürdü ve çember içine aldı. O an için kurtuluş imkâni bulunmayan Rus ordusu komutanı olan Rus Çarı I. Petro, Moskova'ya bir mektup yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe I. Katerina araya girerek Osmanlı Devleti'ne Osmanlıların her isteğini yerine getirecek bir barış teklifinde bulundu. (Vikipedi)
 
Baltacı, Katerina’nın teklifini hangi şartlarda kabul etmiştir; bunu çeşitli tarihler çeşitli şekillerde anlatırlar. Ve Rusya bu felaketten, Prut barış anlaşmasıyla kurtulmuştur.
 
Rusya açısından bütün bu kötü günler unutulmuştur… Ama tarih yazıyor. Akıllı insanlar kolay kolay unutmazlar. Sonra…
 
1954 yılında, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Prezidyumu, Kırım bölgesini Ukrayna'ya verdi.
 
Ukrayna, 1991 yılında Kırım'ın özerk statüsünü teyit etmiş ve tüm Kırım Tatarlarının sürgünden dönmesine izin vermiştir. 
 
Hikaye bu noktada tıkandı ve Rusya yeniden Kırım’ı büyük gücüyle istila etti ve ilhak etti (18.Mart 2014). Bu tarih unutulmamalıdır.
 
Hani bizim koca Osmanlı taraftarlarımız… Niçin hiç sesleri çıkmıyor…
 
Nerede Kırım Hanları… Nogay’lar…
 
Putin “Kırım ebedi olarak Rus ülkesidir..” deyip çıkıyor. Bizim niçin hiç sesimiz çıkmıyor. 
 
Bu sese karşı koca Türk ülkesinin , Osmanlı ülkesinin söyleyecek hiçbir sözü yok mu?
 
Susuyoruz… ve bekliyoruz… bir gün birisi cevap verecektir…
 
………………………….
 
Aşağıda özet “Kırım Tarihi “ eklenmiştir. İsteyenler , daha ayrıntılı olarak olayları  araştırarak bulabilirler. (Vikipedi’den özetlenmiştir)
 
 
MS.430'dan sonraki yıllarda, Attila(395-415)’nın amcası Aybars'ın hâkimiyetine giren Alanlar'ın, daha 3. asırda kurulan Sudak (Soğdak) Aradav'da (sonraları Feodosya, Kaffa ve Kefe adlarını aldı) şehirlerini almasıyla Kırım Yarımadası'nın Türk tarihi ile ilgisi başlamıştır. Hun Türk İmparatorlu'ğunun yıkılışından sonra Kuban, Azak ve Don nehri ağızlarında çeşitli Türk boyları oturuyordu. 6. asrın son yarısında Avarlar ve diğer Türk boylarının akınları olmuştur.  7. asırda Kırım'ın bozkırları Hazar Türkleri'nin idaresine geçti. Bunlar Kırım'ı, Göktürkler'de olduğu gibi Tudun veya Todun ünvanlı valilerle yönetiyorlardı. Kırım, daha sonra 8. yüzyılda ise Hazarlar'ın bir vilâyeti oldu. Hazarlar'ın yıkılışından sonra da Kırım, Hazarya veya Gazarya adında küçük bir devlet olarak kalmış, 10. yüzyılda Azak Denizi ile birlikte Karadeniz'e de Hazar Denizi denilmiştir. 1083'de bu küçük Türk devleti halâ yaşıyordu. Selçuklu Emîri Hüsameddin Çoban, 1221'de Kırım seferinde, bu Hazar bölgesinde Sudak çevresinde Kıpçıklar ve onların müttefiki Ruslarla savaşmıştır. Hazarlar'dan sonra Peçenekler, daha sonra da Kıpçaklar komşu bozkırları ve Kırım'ı alarak buraya yerleştiler. Kültürlerini bugün de koruyan Karaim Türkleri Hazarlar'dan gelmekte olup, daha 11. yüzyılda bunların Türkçe Tevrat örnekleri vardı.
 
1227'de Cengiz Han'ın ölümünden sonra kurulan Moğol Hakanlığı zamanında, Cengiz'in büyük oğlu Cuci'nin oğlu Batu Han 1227 -1256 yıllarında büyük bir ordu ile Doğu Avrupa'yı alıp Altın Ordu Devleti'ni kurdu. 1241'de Batu Han İdil Nehri'nin aşağı yatağında ve kıyısında kurduğu Orda (karargâh), Saray (Volga'daki Eski Saray) adını alarak kısa zamanda en önemli siyasî ve ticarî merkez oldu. Şeklen Karakurum'a bağlı olarak Batu Han'ın hâkimiyeti 1256'da ölümüne kadar sürmüştür. Bundan sonra gelen küçük kardeşi Berke Han'ın (1256-1266) Müslümanlığı kabul etmesiyle, ülkede İslâm yayılmaya başlamıştır. Berke Han zamanında Altın Ordu en parlak devrini yaşamıştır. Batu Han'ın kurduğu Saray şehrine «Taht İli» denirdi. Bu şehir Berke Han zamanında daha elverişli bir yere nakledilerek Yeni Saray veya Saray Berke adını aldı. Özbek Han zamanında (1313-1340) İslâm dini, 1320'den sonra büsbütün kuvvetlendi.
 
1239'da Altın Ordu (Kıpçak Hanlığı) gelince, kıyılar dışında bütün Kırım yarımadası bir Türk ülkesi halinde idi. 1266'da Altın Ordu hanı Men-gü Timur'dan ticaret için Kefe'de yerleşme müsaadesi aldılar ve sahillerde başka koloniler kurdular. 1381'de de bir anlaşma ile buralardaki hâkimiyetlerini Altın Ordu Devleti'ne tasdik ettirdiler. İç tarafta Eski Kırım veya Salgat (Solhat), Altın Orda genel valilerinin oturduğu yer olup, Kefe'den sonra yarımadanın en önemli ticaret merkezi idi. Kefe'de ise Han adına Müslümanlar'ın işine bakan bir Bas-kak ile bir Tamgacı (gümrükçü) bulunuyordu. Kırım yarımadasının yalı boyu bölgesi tamamiyle Ceneviz kolonisi olmakla beraber, 1475'de Osmanlı hâkimiyetine geçinceye kadar Türk Hazarlar'ın bir hatırası olarak Hazariye (veya Gazariya) adını koruyordu.
 
XIII. ve XIV. y.y.'larda Altın Ordu, siyasî, iktisadî ve kültür bakımından Türk dünyasının en önemli bir ülkesi idi. Özbek Han'ın hanımlarından biri Andronikos Paleologos'un kızı idi. Böylece Bizans-la sonra Memlûkler, Osmanlılar, Litvanya ve Lehistan devletleriyle yakın münasebet kurmuşlardı. Ayrıca Yıldırım Bayezit ve Toktamış arasında Timur tehlikesine karşı yakın dostluk vardı. Toktamış (1376-1396) onların son büyük hakanı olmuş, Timur tarafından Saray şehri yıkılıp ahalisi kılıçtan geçirilmiştir.
 
1357'de Altın Ordu hanlarından Canibek'in ölümünden sonra taht kavgaları, 1391 ve 1395 Timur - Toktamış savaşları sonunda Kıpçak İli zayıf düşmüş ve 1502'de bu devlet son bulmuş, yerinde Kırım, Kazan, Sibir, Astarhan hanlıkları ve Nogay Mirzalığı doğmuştur.
Böylece, XIV. y.y. sonlarına kadar Altın Orda idaresinde kalan Kırım'da, 1395'lerde Cengiz soyundan Cuci'nin oğlu Tokay Timur'dan gelen Baştimur sikkelere kendi adını da koydurmuştu. Onun oğulları Kırım'da ayrı bir Hanlık kurmayı başarmışlardır. Fakat Don - Dinyeper arasında uzanan Kırım Hanlığı'nın gerçek kurucusu Hacı Giray'ın kendi adını taşıyan en eski tarihli sikkesi 845 (1442) yılından kalmadır. 1454'den itibaren Bahçe Saray bunların merkezi idi. 1466'da Hacı Giray ölünce oğulları taht kavgası ve karışıklık çıkardılar. Fatih Sultan Mehmet 1475'de Gedik Ahmet Paşa'yı kuvvetli bir donanma ile gönderip Kefe'yi ve Kırım sahillerindeki Cenevizliler'e ait bütün limanları feth ettirdi. Cenevizliler tarafından hapse atılan Mengli Giray kurtarılıp hanlığa getirilerek Osmanlı sultanına tâbi olmayı kabul etti. Mengli Giray ile yerleşen Kırım Hanlığı ilk defa 1484'de Sultan II. Bayezit'in Akkirman seferine katılarak işbirliği yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Mengli Giray, ona askerî destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. Bundan sonra hanlar sultanın özel fermanları ile tasdik olunurdu. Fakat Rusya kuvvetlenince, 300 yıl boyunca kendi hanları idaresinde ve Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Kırım Hanlığı'na göz dikmiş, 
1551'de tahta geçen I. Devlet Giray, 1571'de başarılı bir seferle Moskova'yı kuşattı. Çerkezler, Nogaylarve Kıpçaklar gibi halklardan oluşan büyük ordusuyla Rusları yendi ve Moskova'yı yaktı (Moskova Yangını). Bu seferden sonra Devlet Giray, ertesi yıl için tüm Rusya'yı içine alan büyük çaplı bir fetih planı hazırladı, ama 1572'de Moskova'nın 60 km güneyinde, Molodi'de uğranılan büyük yenilgi üzerine plan iptal oldu (Molodi Savaşı).
Bu dönemde ayrıca Moskova'ya karşı savaşçı ve tampon bölgelerde yaşayacak nüfus olarak birçok Türk boyu hanlık topraklarına yerleştirildi. Özellikle 16. yüzyılda Tatar orduları bugünkü Belarus,Polonya veMoldova'nın bulunduğu topraklara çokça sefer düzenledi.Güneyde ise Don-Volga Projesi'ne destek olundu.
 
Devlet Giray'ın 1577'de ölümünden sonra, Kırım'da taht mücadelesi başladı. 1588 tarihinde tahtı "Bora"lâkaplı II. Gazi Giray ele geçirdi. Gazi Giray Han 1591'de Moskova üzerine yürüdü, büyük başarılar kazandı ve Ruslar bir kez daha vergi ödemeye mecbur kılındı. Rus milleti ancak bu tarihten sonra güney isteplerinde savunma tedbirleri almaya başlayabildi. II. Gâzi Giray, Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı, Macaristan seferlerine katıldı ama 1607'de vebadan öldü. 17. yüzyıl ortalarına gelirken de hem Rus Ordularıyla hem de başıbozuk birliklerle yağmalara girişen Kozaklarla mücadele edildi.
Ruslarla yapılan 1676-81 Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti, Ruslarla görüşme yapma yetkisini Kırım Hanlığı'na verdi. Kırım Hanı Murat Giray da Ruslarla 20 yıllık bir barış imzaladı.[1]
II. Viyana Kuşatması'nda da Murat Giray ve Kırım Ordusu Osmanlılara yardıma gelmiştir; ama bazı kaynaklar bu kuşatmada Murat Giray'ınViyana'yı kurtarmaya gelen Lehlerin önünü bilerek kesmediğini yazar, yânî kuşatmanın başarısızlığı Murat Giray'a mâl edilir.[kaynak belirtilmeli](Bu bilgi tam olarak doğrulanmış değildir.) Viyana başarısızlığından sonra Murat Giray azledildi ve II. Hacı Giray tahta geçti. II. Hacı Giray'ın çok kısa süren hanlığından sonra, 1684'te tahta geçen ve parlak bir hükümdâr olan I. Selim Giray, Kutsal İttifak güçlerinin Osmanlı Devleti'ne karşı giriştiği savaşlarda önemli rol oynadı; Rusların Kırım Seferleri'ni, Lehlerin 1687-1688 seferlerini püskürttü, dört kez geçtiği Kırım tahtında büyük başarılar elde etti.
 
Selim Giray'ın başarılarına rağmen Osmanlı Devleti bu savaşları kaybedip Karlofça Antlaşması'nı imzaladı. Sonraki dönemlerde Osmanlı'nın Avrupa karşısında gerilemesi ve Rus Çarlığı'nın büyük yükselişi Kırım'ı oldukça etkiledi.
 
1735-1739 Osmanlı-Rus Savaşı içerisinde, 1736'da, Ruslar Bahçesaray'a kadar inip bölgeyi yağmaladılar.
Ruslar,1736'da Kırım yarımadasına girerek Bahçe Saray'da iki bin evi ve Han Sarayı'nı yakmış, Selim Giray'ın kurduğu zengin kitaplık da mahvolmuş, Kalgay'lar'ın merkezi Akmescit de yakılmıştır
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda; Besarabya 1770'lerde, Kırım Yarımadası da 1771'de, Ruslar tarafından işgal edildi. Bu saldırılara Kırım Giray karşı koymaya çalıştı. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp bağımsız hale getirildi. Sadece dînî işler için Osmanlı halifesinin yetkisi tanındı.
1777'de Rus yanlısı olarak bilinen Şâhin Giray tahta geçti, Osmanlı yanlısı olan II. Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray'ı yenemedi. Bu dönemde Ruslar bölgeye çokça Slav göçmen yerleştirdiler. 1779'da imzalanan Aynalıkavak Tenkihnamesi ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırım'dan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Giray'ı tanıması maddelerini kabul edildiyse de Ruslar antlaşmaya uymadı. 1783'te II. Katerina'nın emriyle Kırım işgal edildi. Artan Rus etkisine karşı halk ayaklandı ve Bahadır Giray tahta geçirildi, Şâhin Giray ise Ruslar'a sığındı; 1785'te Şâhin Giray Rus Ordusu'nu arkasına alarak Kırım'a geri geldi. Daha sonra Ruslar'dan istediğini bulamayıp İstanbul'a sığındıysa da önceki hareketlerinin bedeli olarak Rodos'a sürülüp orada idam edildi.
Osmanlı Devleti Kırım'a giren Rus Ordusu'na karşı yeni bir savaşa giriştiyse de başarılı olamadı ve 1792'de Yaş Antlaşması ile Kırım'ın Rusya'ya ilhâkını kabul etti.
. Bundan sonra Şahin Giray ihanetle Rusya'ya kaçıp onlara sığındığından 1774'de Kaynarca Antlaşması ile Rusya Kırım'ın istiklâlini ve tarafsızlığını Osmanlı Devleti'ne kabul ettirdikten sonra 1783'de de Kırım'ı kesinlikle ilhak etmiştir.
 1917'de Kırım Türkleri bağımsızlıklarını ilân edip devlet kurdularsa da 1920 sonlarında ihtilâl kuvvetleri gelince durum değişmiş, ilk dünya savaşından sonra 19 Ekim 1921'de muhtar Sovyet Cumhuriyetleri arasına katılmıştır. İkinci Dünya Savaşında bazı Kırımlıların Alman kuvvetlerine katıldığı ileri sürülerek bütün Kırım halkı önce Sibirya'ya, sonra Orta Asya steplerine sürgün edilmiştir.
 
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda; Besarabya 1770'lerde, Kırım Yarımadası da 1771'de, Ruslar tarafından işgal edildi. Bu saldırılara Kırım Giray karşı koymaya çalıştı. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp bağımsız hale getirildi. Sadece dînî işler için Osmanlı halifesinin yetkisi tanındı.
 
1777'de Rus yanlısı olarak bilinen Şâhin Giray tahta geçti, Osmanlı yanlısı olan II. Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray'ı yenemedi. Bu dönemde Ruslar bölgeye çokça Slav göçmen yerleştirdiler. 1779'da imzalanan Aynalıkavak Tenkihnamesi ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırım'dan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Giray'ı tanıması maddelerini kabul edildiyse de Ruslar antlaşmaya uymadı. 1783'te II. Katerina'nın emriyle Kırım işgal edildi. Artan Rus etkisine karşı halk ayaklandı ve Bahadır Giray tahta geçirildi, Şâhin Giray ise Ruslar'a sığındı; 1785'te Şâhin Giray Rus Ordusu'nu arkasına alarak Kırım'a geri geldi. Daha sonra Ruslar'dan istediğini bulamayıpİstanbul'a sığındıysa da önceki hareketlerinin bedeli olarak Rodos'a sürülüp orada idam edildi.
1954 yılında, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Prezidyumu, Kırım bölgesini Ukrayna'ya verdi.
Ukrayna, 1991 yılında Kırım'ın özerk statüsünü teyit etmiş ve tüm Kırım Tatarlarının sürgünden dönmesine izin vermiştir. Sürgünden dönüşler tamamlanmamış olup, azalarak devam etmektedir.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..