Kırk yıllık kani olur mu yani?

Kendimi bildim bileli sadece siyasilerden duyuyorum bu kelimeyi “ Türban”

Annem ve onun arkadaşları da kendimi bildim bileli başını bağlar ama nedense onlar “Türban” demez, “Başörtüsü” der...

Rahmetli Anneannem ve Babaannem köyde yaşarlardı “kara çarşafları” vardı...Çatlak topuklu ayaklarına giydikleri kara lastikleri ve nasırlı elleri de vardı. Fakat ne kara lastik, ne çatlak ayaklar ne de nasırlı eller şimdiye kadar hiç bir politikacının ağzına sakız olmadı.

Hem elleri nasırlı kadınlarla kim ilgilenecek..Başlarındaki bezlere kafayı takmak dururken!

Bir de Ferace var..

Uzun kollu, yakasız, bol, siyah renkli pardösü...

Trakya’nın bazı köylerinde, hala kullanan kadınlara rastlamak mümkün!

Ferace, giyildiği zaman başa da yaşmak denen ince bir örtü bağlamakta adetten.

Feracenin değişik renkli olanları olduğu gibi, çarşafın da farklı renkleri varmış lakin ben şimdiye kadar görmedim, filmler hariç!

Çemberleri hepiniz bilirsiniz rengârenk, kenarları gül oyalı.

Gelinlik kız çeyizlerinin çetiklerle beraber, olmazsa olmazlarından..

Eskiden mevlitlerden sonra, ev sahibi tarafından mevlide katılanlara, üzerinde lokum olan bir külaha doldurulmuş, akide şekerleri ile verilirdi daha çok!

Şimdi bu adette değişti.

Çemberlerin, lokumlu külah şekerlerin yerini, küçük biblolar aldı.

Köy düğünlerinde yanaklarını allıkla kıpkırmızı yapmış. Pembe, kadife şalvarlı kadınlar görürdük, çok yakıştığını düşünürdük... Hele bir de davulla, zurna “ Bahçelerde börülceyi” çağlıyorsa; Gelinle görümceyi seyretmenin tadına varamazdık...

Yemeniyi telli başına bağlayan, zülüflerini de hilal kaşının üzerine düşüren genç kızlarımız türkü olmadılar mı bizim?

Tülbent tamam da Bu türban “neyin nesidir” diye düşünürken, geçen gün bu kelimenin Fransızca olduğunu öğrendim....

Yav desenize bizim başımıza ne gelirse bu Fransızlardan geliyor!!!!