Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '15

 
Kategori
Deneme
 

Kırklareli dönüşüyor...

Kırklareli dönüşüyor...
 

" Söz uçup yazı kalır"sada, o yazdıkların da anlamını yitirir kimi zaman.

Zaman seni doğrulamaz...

Oysa okulun  ismi yeniden  değişip eski-ilk ismini aldığında oldukça sevinmiştin...

Ya " Trakya'da gizli faşizm" başlıklı yazında gör-e-medin mi,durum tespiti yapamadın mı,

aşırı bir otokontrol mu vardı yoksa "kargaya -şahin" misali miydi?

Trakya zaten kaç şehir ki şunun şurasında 3 mü, Çanakkale'nin Trakya-Avrupa yakasında kalanını da sayalım mı,İstanbul'un Çatalca'sını Silivrisi'ni...yoksa Sarayburnu'na kadar uzanalım mı?

Trakya'ya dair kaç milyon insan yaşar Türkiye topraklarında:

25 milyon mu?

30 milyon mu?

Yoksa 35 milyon mu?

Sayı önemli değil önemli olan...

****

Değinmek İstediğim konu Kırklareli...

Diğerlerinde -bakış açısına göre -ya tren kaçtı ya da kentsel dönüşümde epey yol alındı gibi...

Kırklareli belki de "son kale".

***

"...Niçin komşu köyün gençleri bir bahane ile köye sokulmaz ya da amacı eğlenmek- eğlendirmek olan düğünlerde bir şekilde dövülürdü?

Ya da komşu köyün gençleri dayak yiyeceklerini bile bile o düğünlere gitmekte neden ısrar ederdi?

Bunun sebebi, o yıllarda köylülerin içe kapalı ve ekonomik yönden zayıf olmalarından ileri geliyordu...

Evlenme çağındaki genç erkekler ve geleneklerinde olmayan akraba evliliklerinin (göreceli de olsa kendilerine )getirdiği bir handikap... Olası eş bulma yüzdesini oldukça düşüren etkenler... Ekonomik durumu iyi olmayan genç erkekler için bu düğünler daha da büyük bir handikap...

Komşu köyün gençlerinden durumu iyi olanlar köyün genç kızlarına ya seçenek olurlarsa?.."

Demişiz "Köy düğünleri"başlıklı yazımızda.

Bir durum tespitiydi bu geçmişten günümüze ve bir çok  bölgemize dair...

Başlık:

Kırklareli değişiyor-bozuluyor-gelişyor-dönüşüyor'dan  biri olmalıydı,"Kırklareli dönüşüyor"u seçtik...

Ne güzellikleri vardı Kırklareli'nin...

Ufak tefek tamir işlerinizde ya da işinizi görecek birkaç parçalık maddelerin satıldığı yerlerde para istenmezdi...

Ya da at bişeylerler denilip insiyatif size bırakılırdı...

Kalabalık lokanta ve çay bahçesi gibi yerlerde hesap öderken "kişinin beyanı esastı" ne yenilip-içildiğine dair...

Bunlar gözle görülenlerdi...

Gözle görülmeyen güzellikler-iyilikler içinse; Kırklarelili olmak ya da uzun süre orada yaşıyor olmak gerekirdi.

Başlıkta  belirtiğimiz üzere Kırklareli'nde dönüşüm - kentsel dönüşüm söz konusu.

İmara dayalı değil bu sözünü etmek istediğimiz dönüşüm eski binayı yıkıp yeniyi yapmaya dair.

Kısmende olsa o da var ama asıl önemlisi yaşam biçimi-insana dair bir dönüşüm bu...

Yazmış mıydık yoksa söylemiş miydik tanesi 5 kuruşa gelmeyecek bir poşeti(şimdiki paraya göre) 50 kuruşa  satanı...

PVC kaplama olayını yazmıştık mesela bundan ilerleyerek genel bir analiz yapalım esnaf-müşteri ilişkilerine:

Ne demişti bir kırtaisiyeci yıllar önce kimliği PVC  kaplatmak istediğimizde" kimliği bırak daha sonra gel"

Nedenini sorduğumuzda "bir PVC  kaplamak için makinayı ısıtıp elektrik harcayamazmış..."

Otokontrölu ya da karga-şahin olayını bırakalım.

Cimri bir esnafa denk geldiğimizi düşündük önceleri...

Ama işin özü başka Türkiye'nin çoğu ilinde bölgesinde olduğu gibi...

Kartel ya da tekel durumu söz konusu...

Kırklareli merkezine dışarıdan kimler gelir...

Köylerden köylüler...

Kışlalardan çarşı iznine çıkan askerler...

Ve onlarında "elleri mahkum" du...

Artık değil...

Kışlalarda eskiye göre herşey  var alış verişe dair.

Ve dışarıdan -İstanbul'dan- yabancı - büyük sermayenin girmesi söz konusu...

Açık konuşmak gerekirse;kendi halkına-zamanında- önem ve özen göstermeyenlerden önce şehirler arası yocu taşıyan otobüs firmaları etkilendi ve çoğu gümledi...

Sonra;büyük  marketler,ünlü hamburger ve pizza markaları,sinema intikal etti Kırklareli'ne...

Esnaf İstanbul'dan bazı şeyleri örnek almadı değil...

Aldı ;halen otopark sorunu olmayan şehirde dükkanlarının önünü sandalye-tabure-hırdavatla kapattı kimi esnaf...

Belediye zaman zaman uygulamış olduğu ana caddeleri paralı otoparka açmakla buna bir çözüm getirdi," sandalye-tabure-hırdavat" çirkinliği geçici -kısmen de olsa kalktı doğal olarak.

Kırklareli'nin ilçesi Lüleburgaz merkezden büyük bilindiği üzere...

Sosyal medyada Lüleburgazlıların  Kırklareli'nin köy olduğunu dile getiren yorumlarını okumak mümkün...

Eskinin:

Gümüşhane-Bayburt...

Konya-Karaman...

Adana-Osmaniye...

Misali...

Lüleburgaz il olsada her iki taraf rahat etse bir şekilde...

Kırklareliler de bu durumu kanıksamış olsa gerek...

Örneğin; sağlık konusunda...

Bir tek özel hastane yok( var olan tek poliklinik dışında) Kırklareli'nde...

Mevcut devlet hastanesi (eski SSK hastanesiyle) de Kırklareli'ne yakışmıyor(du)...

Yenisi modern bir şekliyle yapılıp bitmek üzere...

Açıldığında-çoğu- hastalar Edirne'ye Lüleburgaz'a Çorlu ve İstanbul'a gitmek durumunda kalmayacak.

Önceki yazılarımdan iki örnekle bitirelim:

1- "Trakya'da gizli faşizm"de belirtiğim üzere -kimi- Kırklarelililer saklı cennetlerini keşfetmiş gibiler...

Kırklareli Üniversitesi ve bunun yarattığı potansiyel...

Kiralar uçmuş...

Kimi kafe-lokantalar da fırsat bu fırsat misali öğrenci kazıklama derdinde...

Öncelikle ayıptır-günahtır gelen çocuklar ve aileleride cahil değiller...

Kısa vadede ne vurursam kardır diye düşünmüyorsanız uzun vadede de otobüsçüler gibi gümleyenlerden olursunuz sonra...

Yemezler...

2- "Köy düğünleri"ndeki kadın-erkek ilişkileri yani evlenip-evlenememe durumu Kırklareli için de söz konusu...

Trakya'da  "son kale" olarak ta Kırklareli'nde cari açık söz konusu...

İstatistiği var mıdır bilemem ama Kırklareli'nden dışarıya 5 gelin gidiyorsa ancak 1 bilemedin 2 dışarıdan gelin Kırklareli'ne geliyordur...

Onların da bir kısmı da ancak "başlık parası" verilip alınabilenler...

Bu durum günümüzde son yaşananlarla birlikte -özellikle-genç Kırklareli erkeklerinin sinirini bozmuş durumda...

Kızlar için halen de bunun pek sorun olduğunu sanmıyorum demiştik-yazmıştık; diğer bölgelerde genelde evlenmek için "kızlar  kaçırılır" Trakya-Kırklareli'nde "evlenmek için "kızlar kocaya kaçar"...

Birkaç ay sonrada babası-anası ile barışırlar...

Onun için kız kısmı "ha davulcuya kaçmış ha zurnacıya" ne gam?

 
Toplam blog
: 180
: 901
Kayıt tarihi
: 25.07.09
 
 

Önceleri Milliyet Gazetesi'nin "Okur Mektupları" vardı...Şimdi ise "İnternet", "Milliyet Blog" ve..