- Kategori
- Kişisel Gelişim
Kırklı yaşlar
Bir kadın ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, aradan ne kadar geçerse geçsin, önünde onu bekleyen daha pek çok yaş, durum ve ilk kezler vardır. İnsanı, sürekli yeni bir aşamaya, oluşa hazırlayan bir düzen bu hayat. Hayatımızın yavaşladığını düşündüğümüz sıralarda aslında içimizdeki bir şeyin bize değer vermemesini hissettiğimiz andır. Çoğunlukla ruhumuzdaki bu durumu düzeltmek yerine onun kölesi olup ayaklarına kapanırız. Aslında bunu düzeltmek için gereken şey, kendimizi, düşüncelerimizi belki de öncekinden daha fazla ciddiye almamızdır. Böylece tekrar kendimizle ilişkimizi kopmaktan ziyade kuvvetlendirebiliriz.
Bu yaşlarda başlayan kopukluklar hep bizim yarattığımız mazeretlerdir diye düsünüyorum. Yetenekli değilim, önemli değilim, ne bilmiyorum, ne zaman bilmiyorum, eğitimli değilim bir fikrim yok ve belki de en kötüsü; zamanım yok. Eğer biz gerçekten bunu yapmazsak birileri bizim hayatımızda daha fazla söz sahibi olmak için o rolün aktörlüğünü üstlenecektir. Bu da bizi daha korkulu düşlere itecektir. Gün geçtikçe içgüdüleri zedelenmis bir kadın olacağız. Bu ruhsal hapishaneye kendimizi kilitlememek için kendi iç sesimizi dinlemeyi, kendimize sorular sormayı, merak etmeyi ve bunun sonucu duyduklarımıza kulak verip doğru bildiğimiz şeye göre davranmayı öğrenmeliyiz. Aslında bunları zaten doğuştan biliyorduk, sadece yılların külü üzerimizde birikmiş olabilir ancak bu dünyanın sonu değildir. Biraz ruhsal temizlik, fazlalıkları atmakla tekrar algılarımızı güçlendirebiliriz.