- Kategori
- Anılar
Kırlangıçlar insancıldır
"Apartmanlarda yaşayan insanlar beni anlamıyor" diye başlıyacaktım, bu kendimi haklı çıkartacak bir girizgah olacağı için "Apartmanlarda yaşayan insanları anlıyamıyorum " diyerek başlıyacağım söze.
Yaşadığım site kentin uzağında orman alanlarının imara açılarak kurulduğu bir yerleşke, etrafı tamamen doğal yüzyıllık ormanlarla kaplı içinden dereler akan bir cennet köşesi ,sitemizin arkası uçsuz bucaksız orman, bir kaç kilometre önü masmavi ve kirlenmemiş bir deniz ,hem dağ yaşamını hem deniz keyfini çıkartmak mümkün,site yapımcıları doğanın dokusunu bozmadan sanki başka bir yerde imal edip bu bin konutluk evleri buraya nakletmişler gibi, çevreye uyum sağlamış sitenin içine girene kadar anlamak mümkün değil buranın böylesi büyük bir yerleşke olduğunu.
Bu siteye en son taşınmış şanslı biri olarak kabul ediyordum kendimi, çok uzun yıllar mesleğim gereği Anadolunun değişik köy ve kasabalarında yaşadığım için, emeklilğimde boğucu bir kent ortamında yaşamak zorunda kalmak içimde hep bir korku olarak taşıdığım duygu idi.Sitemizdeki konutların tek kötü yanı bence balkonlarının tek ve küçük olması, tabiki bu siteyi planlayan mimarların ve şehir tasarım mühendislerinin deneyim ve gözlemlerinin sonucu ortaya konulmuş bir durum olmalı,iklim, ısınma ve diğer etkenler göz önüne alınarak inşa edilmiş ,doğa ile iç içe oluşu , balkonlara ihtiyacı azaltacak doğal alanlardaki sosyal tesisler, spor ve aktivasyon alanlarının olması balkon gereksinimine yönelik şikayetleri tölere ediyor aslında.
Sitede oturduğum apartman beş katlı bir bina denize bakan yönde 6 metrekarelik küçük balkonları var, arka taraftaki yatak odaları ormana bakıyor, öyle ormanla içiçeyiz ki sabahları penceremiz açık kalmışsa kuş seslerinden uyumamız mümkün değil, heleki bahar aylarında doğanın uyanışı ile odalarımız binlerce çeşit çicek ve ağaç kokusu ile dolmakta. Doğa sporlarına ilgisi olanlar için çok uygun tırmanma ve trekking alanları var av merakı olanlar için bulunmaz bir avlak geniş ormanlar..bir kaç kilometre ötede üniversitenin su ihtiyacı için yapılmış küçük bir baraj gölü varki ,Abant gölünün birebir küçültülmüş kopyası. yakında bulunan kent merkezinden 800-900 metre yüksekte oluşu ise Karadeniz kıyı kentlerinde ender görülen karla olan özlemimizi ziyadesi ile karşılamakta.
Siteye geldiğimiz ilk gün dikkatimi çeken şey tüm evlerin balkonlarının son yıllarda moda olan açılır kapanır özellikte cam panjurlarla kapatılmış olması idi,ama bunu önemsemedim herhalde kuzeye açık olduğu için denizden gelen rüzgarlardan korunmak amaçlıdır diye düşündüm, hatta "bizde yaptırmalıyız ,durduk yerde bir masraf kapısı daha aralandı" diye hayıflandım.
Sitedeki yeni yuvamıza taşındığımızda şubat ayı idi yükseklik, ormanlık ve sert bir iklim ortamı olmasına rağmen doğal gaz ile merkezi sistemle ısıtılan evlerimiz çok sıcak oluyor ,hani "don gömlek oturuyoruz" derler ya "tamamen öyle işte don gömlek oturuyoruz resmen:))".Yerleşmemizi tamamladıktan sonra apartman komşularımızın "hoşgeldiniz, hayırlı olsun" ziyaretleri başladı, komşularımız ülke standartlarının üstünde ekonomik geliri olan insanlardı, eğitim düzeyleri keza ortalamanın üstünde..kültür düzeyleri için bir değerlendirmede bulunmam için çok erken, birlikte yaşamın sonucunda bu değerlendirmeyi yapmam mümkün olacağı için bu faslı ileride siz okuyucularımın ferasetine bırakıyorum.
İlk izlenimlerimiz oldukça olumlu, böyle güzel bakir bir doğa içinde böyle standartların üstünde insanlarla birlikte yaşayacağımız için sevinçliyiz, mutluyuz, ancak bu mutluluğumuz Mart ayının sonlarında, Nisan ayının ilk haftalarında KIRLANGIÇ'LARIN gelmesine kadarmış.İlkbaharın gelişi kentlerden çok önce doğa içinde yaşayanlarca hissedilir,Ağaçların mevsime uygun yeni elbiselerini denemeleri kır papatyalarının bir gecede ortalığa saçılmaları, yabanıl menekşelerin rengarenk süzülmeleri kuluçka olmuş karatavukların doyumsuz senfonileri kış uykusundan uyanmış sincapların ortalıkta koşuşturmaları pencerelerimizi ardına kadar açıp derin derin orman havasını solumak ,insanın,"yaşamak güzel şey be kardeşim" şiirini yüksek perdeden okuyası geliyor.
Şimdi siz bu mutlu yaşamı kırlangıçların nasıl bozabileceğini düşünüyorsunuz değil mi hayır bunda kırlangıçların en küçük bir suçu ve dahli yok, bu mutluluk oyunumuzun bozulması tamamen, doğayı gaspedip doğanın gerçek sahiplerin kırlangıçların yaşam alanlarına kastetmeleri ile ilgili.
Sonbaharda sıcak ülkeye göç edip ilkbaharda sahibi oldukları yurtlarına dönen kırlangıçların arazilerine sorgusuz sualsiz beton yığınlarını yapanlarla komşu olma olmak istekleri site sakinleri tarafınca şiddetle reddedilmiş, "asla ve kat'a" buna izin verilmemiş, site sakinleri yönetim kurullarından karar çıkartıp elbirliği ile site konutlarının çatı köşelerine çamur ve balcık ile kırlangıçların yuva yapmasına karşı önlem almaya başlamışlar site görevlileri ellerinde uzun sopalar merdivenlerle kırlangıçların mevsimsel yerleşim alanı oluşturmasına karşı etken bir mücadeleye girişmişler,bunda başarılıda olmuşlar, zavallı kırlangıçlar bu kez çareyi balkonlardan inen yağmur suyu borularının üstlerine yuva yapmakta bulmuşlar ama işgalci site sakinleri,(bunlara :sakin değil azgın demeliyim) bunada izin vermemişler sabahın erken saatlerinde minicik gagaları ile su ve toprağı baçık yapıp bir doğa harikası olan "yuva papmalarına acımasızca, canice müdahale etmişler ve sonunda site yönetimi ortak bir karar almış oldukca radkal bir karar" Her mesken sahibi balkonunu açılır kapanır cam panjur ile kapatacak"...
"ASLA VE KAT'A BU KIRLANGIÇLARIN KOMŞULUK MASKESİ ALTINDAKİ İŞGAL HAREKATINA İZİN VERİLMEYECEK.NEREDE VE HANGİ KOŞULLARDAN GÖÇ ETTİKLERİ MEÇHUL BU KUŞLARIN TAŞIYACAĞI "KUŞ GRİBİ, EBOLA VİRUSÜ..VB. DIŞ MİHRAKLARIN GİZLİ EMELLERİNE AÇIK BİYOLOJİK UNSURLARı SİTEMİZİN MÜNTAZ VE MÜNEVVER İNSANLARININ SAĞLIKLARI KORUMAK VE CENNET YURDUMUZU BÖYLE BÖLÜCÜ VE HAİN KOMÜNİST FAALİYETLERDEN KORUMAK İÇİN BÖYLE BİR KORUYUCU ÖNLEM KARARİ ALINMIŞTIR.TÜM MİLLİYETÇİ, MUHAFAZAKAR SİTE SAKİNLERİMİZİN ALMIŞ OLDUĞUMUZ BU KARARLARA DUYARLI OLACAKLARINA İNANCIMIZ TAMDIR,AKSİNE HAREKET EDENLER BU HAİN ŞER ODAKLARININ BİLEREK YADA BİLMEYEREK SUÇ ORTAKLARI OLDUKLARI VAR SAYILACAKLARDIR".
Bu tip tepeden inmeci dayatmalara oldum olası muhalif bir karakterim vardır, heleki kırlangıçların öz yurdunu katleden bu işgalci kent kaçkınlarının böylesine faşizan katliyamlarına hiç ortak olmaya niyetli değilim.zaten sitenin kulübündeki bazı emekli camii ahalisinin " komşuyu hiç camide göremedik " imalı laflarıda kulağıma gelmeye başlamıştı,akşamları küçük balkonumda gün batımının serin esintilerine karşı hicaz şarkıları terennim edip soğuk rakı sefalarımında kadın sohbetlerine konu olduğunu hanım ağzından kaçırmıştı ama bunu ülkenin konjöktürel gidişatına sayıp ciddiye almamıştım,görünen o ki bu doğa harikası içersindeki ilkel şehir kaçkınlarına karşı "patriyot kırlangıçlardan yana bir tavır koyacaktım. Önce apartman yöneticimiz kapıcı aracılığı ile yazılı bir bir uyarı gönderdi "Kırlangıçların potansiyel mikrop ve virüs taşıyıcısı olma olasılığından dem vurmuş sonra apartmanın dış cephesinin kırlangıç dışkıları ile kirlenerek bir görüntü kirliliği oluşturacağı nedeni vechile en kısa zamanda maliki olduğunuz dairenin balkonunun kapatılmasını rica ederim" böyle faşizan uyarılarla ömür tüketmiş bir sosyalist eğitim emekcisi için oldukça alışılmış ve komik bir uyarıyıdı bu ciddiye bile almadım yırtıp "giderken çöpe atarsın" diyerek kapıcının eline tutuşturdum.Kapıcı bunu yöneticiye aynen nakletmiş. Önce, balkon komşularımız sisemli, kinayeli laf sokmalara başladılar, bizden balkon kapatmaya yönelik bir tavır göremedikçe merdienlerde ve asansörlerdeki karşılaşmalarımızda küs davranma görmezden gelme tavırlarını devreye koydular, bu tavırlarda etkili olmayınca gidiş gelişleri seyrekleştirip sonrasında tamamen görüşmeyi bıraktılar, kapıcının çocuğu bizim toruna "Senin deden komünistmiş hepimizi kuş gribi yapıp öldürecek miş" demeye başlayınca torunum ağlayarak" "Dede ben bu kırlangıçları artık istemiyorum ,sevmiyorum,sen hepimizi kuş gribi ile öldürecekmişsin,ben ölmek istemiyorum" diye, feryad figan etmeye başladı,eşimde bu kavgada komşularımızın etkisinde kalıp" ne olur yani inat etmesen, alt tarafı üç beş yüz liralık bir cam,hem sonra açılır kapanıyor temizlik olur yazın açarız."demeye başladı.
Onlara bunun basit bir balkon kapatma olayı olmadığını,aslında burada haklıdan yana taraf olmanın gerekliliği ve erdeminden kırlangıçların bu toprakların öz yurtları olduğunu asıl kirli ve mikrop yayıcının bizler olduğumuzu,onların sadece mevsimsel olarak komşu olmayı istediklerini" anlatmaya çalıştım,ama nafile. -Eşim ,can yoldaşım,çileli günlerimde sevgisiyle güç kazandığım gözyaşları içinde sızlanmayı sürdürdü."Hep bu dik kafalılığın yüzünden yıllarca oradan oraya sürüldük, hapislerde yattın, işkenceler gördün uslanmadın .tam ahir ömrümüzde bir rahat edeceğiz derken Allahın belası pis kırlangıçlar yüzünden yine komşularımızla kötü olduk ne kazandın bunca yıl haklıdan yana olmakla,"
Bu son sözü canımı çok acıttı, "NE KAZANDIN BUNCA YIL HAKLIDAN YANA OLMAKLA" Oysa ben, HAKLIDAN YANA OLMAYI bir kazanç için seçmemiştim ki bu benim içinİnsan olmamın "olmazsa olmaz" gerekliliği idi,bunca yıllık hayat arkadaşıma bile bunu anlatamamışım, uğurlarında öğrenciliğimden bu yaşa kadar savaş verdiğim , sürgünler yaşadığım, hapisler,işkenceler çektiğim ,insanlara bile bunun gerekliliğini anlatamamışım.
Güneş denizin koynunda hüzünlü bir hüzzam şarkının son nakaratı gibi kaybolmaktaydı, balkonda olmanın dayanılmaz özgürlüğünü son defa derin derin içime çekip kadehimdeki ehl-i keyf bardağının buzu ile buğulaşan rakımı yudumlarken içeriye seslendim..."O cam balkoncunun telefonunu getirin bana" diye seslendim.
Bu benim ZAVALLI(!) ömrümün en hazin, son kavgasıydı.