Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ZEREN KEZİBAN KARAASLAN

http://blog.milliyet.com.tr/zerenkezi

02 Mart '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kırlara koşalım artık kentlere değil

Kırlara koşalım artık kentlere değil
 

Her sabah yeni bir nedenle uyanmak, yeni bir nedenle iş yapmak, yeni bir nedenle günebakmak ister insan aslında... Ama nerde?.. Kent yaşamının yoğun, yorucu temposundan sessiz bir çığlık dökülür : -eyvah bu acı tad niye ruhumun gürültüsüyle ?- diye söylenir, gittikçe sancılar yeşertiriz içimizde... Kim farkına varabilir bu çığlığın ne anlama geldiğini… Coşku kaybolmuş, kimsenin yüreği heyecanla atmıyor artık kentlerde olan hiçbir şeye.. Nereye başımızı çevirsek kaşlarımızı çatacağımız bir şey buluyoruz…-Ah! bir su kenarına, bir yeşilliğe atsam kendimi şöyle- diye bir cümle geçer sözlerimizden her daim…Hele bir de suya vurgunsanız, denizi olmayan bir kentte yeni tutkular bulma duasına çıkarsınız, birbirinin benzeri solgun günlerde...

Bir gün arkadaşlarınızdan birinin; birlikte vakit geçirme ve sohbet etme isteğiyle başlıyor, bu yazıya neden olan ilham...

Ağustos ayının bunaltıcı sıcağında; bir cumartesi gününün, geceyle buluşma hazırlığı yaptığı saatlerde...7 kilometre süren Burç yolundan Veliç Kır Evleri tabelalarını takip ederek Zevkir köyünden geçiyoruz, (köyün adının anlamını, tarihini, konumunu, yaşayanlarını merak ettim) geniş bir kapıdan giriyoruz...Bir çiftlikten içeri giriyormuşsunuz gibi..Yüksek, uzun duvarları olan bir giriş, doğrusu soğuk buluyoruz ama sohbetimiz ve birlikte vakit geçirmenin önemini düşünüyoruz arkadaşlarla aynı anda... Araçtan inip mekanın içlerine doğru yürüdükçe , Gemlik girişinde Orhan Veli’nin dizelerinden oluşturulmuş tabelayı canlandırıyor hafızam:”gemlik’e doğru/denizi göreceksin/sakın şaşırma”

Evet şaşırıyorum burada ben de...Çünkü Polonezköy’ü çağrıştıran bir hava var burada...

Hayret etmemek mümkün değil...Hayret, hayranlık ve takdir! Kim neler düşünüp, nasıl taşımış buraya böyle bir projeyi...Kimin düşü bu? Bir surpriz, bir ilk Gaziantep de... Tutkulu, ılık bir meltem esiyor şimdi...Bir ispanyolun gitarından çıkan ezgi ...

İşletmeden biri bize bu güzel tesisi gezdiriyor ... Yeni gelmiş misafirleriymişiz gibi...(Asla bir müşteri gibi değil... Burası çok önemli, orada geçirdiğimiz zamanın hiç bir diliminde bu kaybolmuyor...Temiz yüzlü, gülen çalışanları misafirlerle tek tek ilgileniyorlar...)

Daha önce mandra olan 16 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş bu tesis doğanın sessizliğinde doğayla içiçe... Her türlü konforu düşünülüp inşa edilmiş... Doğa ve konfor!.. Uyum içinde ve davetkar..

Havuz, tenis kortu, sauna, masaj salonu, açık hava sineması, kendin pişir kendin ye gibi benzeri hizmetleri de unutmamışlar... Çevre köyleri gezmek için fayton, atlar ve etrafı dolaşırken rasladığımız kazlar da ayrı bir güzellik katmış buraya..

Çeşitli süs bitkileri ve çiçeklerle donatılmış tesis; değişik yapıdaki bungalow evlerin varlığıyla daha bir çalımla bakıyor etrafındaki tepelere kendi bulunduğu tepeden...(bungalow evlere, antep şehitlerinin adı verilmiş ve apart özelliklere sahip) Ahşabın ve yeşilin armonisi anlamını anlatıyor bize çimen kokusunun ve havuzdaki suyun aşikar çağrısı gülümsüyor...

Veranda da yemek yerken; gözünüzün alabildiğine toprak ve tepeler var ; yer yer eğilimli, yer yer yeşil…Bakışlarınızın istikametindeki manzara hem gözlerinize hem de ruhunuza işliyor...Hatta kulaklarınıza doğanın dinginliği fısıldıyor ve sizi büyülüyor....(Nedir bu büyü; felsefecilerinde peşine düştüğü...) Ve kır kokusu! Gecenin içinde ise bir başka hoşluk sizi sarmalıyor… (Tabii sanat müziğinin unutulmaz parçalarından oluşturduğu repartuvarıyla, geceyi şenlendiren Nuri Öksün’ün bu atmosferdeki payını unutmamak gerek)

Büyük şehir yaşamının dayattıklarından kaçıp bol oksijenli bir yerde soluk almak... Şehrin hemen hemen içinde sayılabilecek ama şehirden soyutlanmış, minik bir tatil köyü havasında.olan bu yerde konaklamak ne güzel olacak…

Kentten bir iki günlüğüne bile ayrılamayanlar için düşünülmüş sanki...Bir hafta sonu hediye edebiliriz kendimize-sevdiklerimize artık diyorum, üstelik fazla yorulmadan... O kadar kolay, okadar çabuk ulaşılabilir bir yer burası! artık yeni yepyeni bir nedenle uyanabilir insan hafta sonlarına... ...(kır tutkusu)
Biraz dinlence biraz söylence!
Kırlara koşuyoruz artık kentlere değil…
Yine Orhan Veli’den...
“Bir yer var, biliyorum
Herşeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum” diyor ya!..
Ama ben; bir yer var artık biliyorum, duyuyorum görüyorum ve anlatıyorum...Diyorum…
Coşku duyup, heyecanla bu yazıyı yazmak iyi
Günü faklılaştırıp, renklendiren bu dinlenme yeri ise pekiyi...


Keziban Karaslan


 
Toplam blog
: 35
: 573
Kayıt tarihi
: 18.02.09
 
 

Bağımsız bir yaşam sanatsız düşünülemez! diyen bir kaç yıldır Gaziantep' te yaşayan, kamuda çalışan ..