Kırmızı ışıkta geçen yayayı çiğnediğiniz zaman da cezası olmalı

Kurallara uyması gerektiği halde uymayan ve bu nedenle zarara uğrayan, yaralanan, hayatını kaybeden insanların sorumluluğu malum kendilerine ait.

Dağdan taş yuvarlandı, vatandaş öldü. Sorumlu kim? Allah; ama kişi de suçlu, ne işi var dağda!  Ancak yönetim alanı içinde olduğu zaman durum farklı. Belki Kerim Korkut’a kafayı yedi diyeceksiniz ama yönetim alanı içinde kişilerin hiçbir sorumluluğu olmaz. Yönetim idare alanında meydana gelecek olayların meydana gelmemesi için gerekenleri yapmak zorundadır. Kişiye dikkat et denir ama yine de olayı meydana getirenlerde sorumluluk vardır, bana ne dikkat etseydin denemez.

Yani kırmızı ışıkta geçti, öldü. Geçmeseydi diyemezsiniz. Tamam, sorumluluğun hepsi değil ama bir miktarı sürücüde olur. Her kırmızı ışıkta geçene çarpıp ezmesi mi gerekiyor. Ama yol şoförün, şoför suçsuz derseniz çarpar icabında. Ve sonu ölüm olur. Böyle hassas bir konu insanların merhametine bırakılamaz. Haklı dahi olsa şoför de bir ceza görmeli. Bu ceza onu dikkatli olmaya sevk eder. Ve adalete de uygundur. Haklı olmanız o işi yapmanızı gerektirmez.

Vatandaş dikkat eder de, şoför daha fazla dikkat edecek. Kazayı araba yapıyor çünkü. İrade ortadayken sebep sorumlu olmaz. Sen direksiyonun başındasın, her halükarda vatandaşa çarpmayacaksın. “Önüme çıktı vurdum” Yok öyle şey.  Vurmamak için ne yaptın diye sorulması lazım. “Ama hatalıydı” Senin altında tek araba, oysa insanlar binlerce. Ve hepsinin durumu farklı. Onlar değil sen düşüneceksin.

Kafanda hata yapmamak var. Sana öyle öğretmişler. Yanlış bilgi. Birine/bir yere (insan ya da hayvan, ev vs) çarpmayacaksın. Kırmızı ışıkta geçene çarpıp öldürüyorsun, hata değil, ne yapacaksın! Bu şekilci/kuralcı akılları terk edeceğiz. Kerim Korkut “Vicdani düşünce” diye bir düşünce geliştirdi “Haklı bile olsan her şeyi yapamazsın”