Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Kırmızı oje

Kırmızı oje
 

Küçük kız gözlerini araladığında dikkatle tavandaki tahtaların birleşme noktalarını izledi. Dışarıdan gelen sesleri duyabiliyor ama doğrulup kalkamayacak kadar anlamsız bir halsizlik hissediyordu. O gün kurban bayramıydı her yıl olduğu gibi babası kurbanlarını tekbir getirerek, yine erkenden kesmişti ama kendisi ona yardım edememişti bu kez. Babasıyla kurban derisini birlikte çıkarırlardı, kurban kesilirken kaçıp saklanacak bir yer bulup, kulaklarını da duymayacak şekilde tıkamasına rağmen, sonra ki aşamalarda babasıyla birlikte kurban derisini çıkarıp, yine babasının kurbanın içini açıp temizleme aşamasını dikkatle seyreder, çıkarılan parçaları koyacakları kapları ona temin ederdi. Bu ona çoğu zaman evde olamayan babasıyla birşeyler paylaşma fırsatı verirdi, baba da bu durumdan keyif alırdı. Ne yazık ki hiç bir aşamayı göremedi bu yıl üstelik kurban çoktan kesilmiş, ocak yanmış, hatta her yıl olduğu gibi ciğer hemen ilk olarak doğranıp karalı tencerede ocakta pişirilmekteydi bile. Kurban kesilinceye kadar hiç bir şey yenilip içilmez kurban kesildikten sonra kurban eti pişirilir kahvaltı edilirdi bu evde. Annesi ya da babası kimin adına kesildiyse kurban, şükür namazı kılınır sonrada ciğer pişirildikten sonra oruç açılırdı.. Annesi itina ederdi buna onlara da bunu benimsetmişti.. (sabah kalkıktan itibaren kurban kesilip pişirilinceye kadar geçen sürede bir şey yenilip içilmez bu süre sonunda kurban eti yendikten sonra bir nevi oruç açmış gibi sevap olur demişti anne...)
 
Arada bir ismiyle dışarıdan sesleniyordu anne, ağabeyi de bir iki kez gelip usulca bakmış bir şey demeden çıkmıştı. Onun hastalanmış olmasından kendisini sorumlu hissediyor pişmanlık duyuyordu (bu kısmı ağabey yıllar sonra itiraf ediyor..) Bir gün önce ona bisiklet sürmeyi öğrenmeyi istediğini söylemiş umursamamış ağabey, ısrar edince bir an önce bisiklete kendisi binmek istediğinden olsa gerek kız kardeşi bisiklete biner binmez, daha dengede bile durmadan arkasından ittirip, hızla yere düşmesine sebep olmuştu. Ama nasıl olduysa düşme anında dönen direksiyon ve bisikletin çıplak fren kolu küçük kızın ağzından boğazına kadar girmiş, küçük kız ne olduğunu anlayamadan ağlamaya başlamıştı (küçük kız bu kısmıda hatırlamıyor ağabeyinden duyuyor yıllar sonra. ) Düşününce ne kadar da olmayacak bir durumdu bu( ve böyle enterasan bir olay da sadece onun başına gelebilirdi zaten), fren kolunun küflü olması (bisiklet eski bir bisiklet çünkü) boğazına kadar giren fren kolunun boğazını yırtması sonucu bu gün ateşlenerek yatıyordu hastalanmıştı.. (fren kolu boğazını delip çıkabilir ölümcül bir yara da alabilirdi şans eseri yada tesadüfen yaşıyordu sanki!) Ve ağabeyi bu durumu kimseye anlatmamış, yaptığına bin pişman bir an önce kardeşinin iyileşmesini istiyordu..ve suçluluk duygusuyla sessizdi..
 
"Nerde" dedi bir ses babasıydı.. "İçerde yatıyor " dedi anne..kapı aralandı ona ismiyle neşeyle seslendi baba küçük kız babasını görünce kocaman açtı gözlerini sanki bir güç gelmiş yattığı yerden doğrulabilmişti.. babası onun kalkıp birlikte sofrada olmalarını bir şeyler yedikten sonra tekrar uyuyabileceğini söylemişti, küçük kız tekrar yatağa uzandı ama ben çok hastayım kalkamam ki dedi.. babasının yadımıyla kalkıp güçlükle yüzünü yıkadı yavaş yavaş sofradaki yerini aldı. Bir lokma aldı lokma ağzında büyüdü evirdi çevirdi yutamadı ağlamaya başladı boğazı acıyor yiyemiyordu. Baba dayanamadı gözündeki boncuklara eliyle gözlerini sildi küçük kızın "hadi git yat sen ben birazdan geleceğim yanına tamam mı?" Küçük kız başını onaylar gibi salladı ve gidip tekrar yattı.
 
Yemekten sonra babası odaya girdiğinde küçük kız uyumak üzereydi babasını görünce gözleri parladı, sanki odaya Güneş doğmuştu.. Kız çocuklar babacıl olurmuş, zaten bu evde itilip kakıldığı zamanlarda sadece babasını sevdiğini düşünürdü, başka hiç kimseyi sevmiyordu.. Bir süre saçlarını okşayıp sevdi babası küçük kızı. "Şimdi gitmem lazım çalışmalıyım sen yat dinlen çabuk iyileş tamam mı ben yine geleceğim, Bir şey istiyor musun?" diye sordu baba.. Küçük kız bir an durup düşündü "Oje istiyorum, Kırmızı Oje.".. baba telafuz bile edemeden tekrarlamaya çalıştı.. "Öce mi?" tahmin etmişti ama ne olduğunu bildi.. Gülerek "tamam " dedi..gitmek üzere kalktı. "Unutma ama tamam mı " dedi küçük kız. "Tamam" dedi baba.. küçük kız ne zaman ve nasıl iyileşti hatırlamıyor ama kırmızı ojeyi hatırlıyordu babasından aldığı en güzel hediyeydi o günlerde.. koşunun kızı parmaklarına sürüp onlara oynamaya geldiğinden beri aklında sadece kırmızı oje vardı çünkü.. Çocuk aklı işte..
 
Küçük kız babası öldükten sonra bir daha kırmızı oje sürmedi tırnaklarına ve bu kurban bayramında da hastaydı o gün olduğu gibi ateşli yatıyordu bademcikleri iltihaplanmıştı her zaman ki gibi.. Ve Küçük Kız Babasını çoookkkkk özlemişti..
 
Toplam blog
: 42
: 1010
Kayıt tarihi
: 04.03.15
 
 

Kimi susar, kimi çok konuşur, kimileri de yazar... Yazan olmayı, sevincimi, öfkemi, kavgamı, üzün..