Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '13

 
Kategori
Öykü
 

Kırmızı rugan ayakabılar

Kırmızı rugan ayakabılar
 

Küçük kız 5 yaşında idi. Günlerdir evdeki çalışmalardan farklı bir olayın gerçekleşeceğini anlamıştı. Annesi  evi temizliyor, çamaşırlar yıkanıyor, ütüler yapılıyordu. Gerçi annesi bu işleri her zaman yapıyordu ama sanki bugünlerde daha bir özenli yapıyordu. Babası her akşam eve gelirken daha önceleri geldiğinden daha fazla eli kolu dolu geliyordu son günlerde. İşin tuhafı babasının akşam getirdikleri açılmadan dolaba kaldırılıyor ve saklanıyordu.

Bu arada küçük kız, ablası annesi ile birlikte çarşıya alışverişe de gittiler.Bu alışverişte küçük kıza  ve ablasına yeni giysiler alındı. Ama bu alınan eşyalar içinde kızın hoşuna en çok kendisi için alınan kırmızı rugan ayakkabı gitmişti. Bir anda mağazanın camında gördüğü ayakkabıya vurulmuştu sanki. Kıpkırmızı rugan ayakkabı  durduğu ayakkabıcının  vitrininde öylesine çekici gözüküyordu ki kız o ayakkabıyı annesine aldırmadan mağazanın önünden ayrılmamıştı. Annesi mütevazi bütçelerini oldukça aşan bu ayakkabıyı satın alırken akşam eşine neler söyleyeceğini düşünüyordu. Sabah eşi ona aylığından ayırdığı parayı verirken sıkı sıkı tembih etmişti. Dikkatli alışveriş yapmak ve kısıtılı para ile iki çocuğunun da giysi ve ayakkabılarını almak zorunda idi. Hem ayrıca o paradan alması gereken  bazı ev ihtıyaçları da vardı. Ama anne kızının ısrarlarına dayanamamış o o kırmızı rugan ayakkabıyı satın almıştı. Olsun bu seferlik bütçelerini biraz aşabilirdi. Zira küçük kızı o ayakkabıya adeta aşık olmuştu.

Akşam küçük kız, ablası ve annesi ile alışverişten dönerken öylesine mutlu idi ki sanki sokakta dans ediyordu. Eve gelince kırmızı rugan ayakabıları kutusundan çıkartıp dolabının üstüne koydu. Sanki üstüne hiç basılmayacak ve bundan sonra hep dolabın üstünde duracak gibi haşmetli bir şekilde kurulmuştu konulduğu yere kırmızı ayakkabılar.

O gece babası eve büyük bir torba ile geldi. Torbanın içinde ne olduğunu merak eden küçük kız,  hemen başına geçmiş ve incelemeye başlamıştı. Torbadan çıkan kutuları salondaki masanın üstüne yerleştiren annesi bir yandan da sayıyordu. 'Bu annemlere, bu amcalara, bu büyük babalara' diye ayrılan kutular aslında birbirinin aynı idi. Küçük kız, o zaman geçen günlerde gene buna benzer kutuların alındığını ve bu kutuların üst üste gittikleri aile ziyaretlerinde büyüklere götürüldüklerini hatırladı. Kutularda çeşit çeşit şekerler oluyordu. Ama küçük kızın en çok hoşuna kutulardaki şekerlerin  altına yerleştirilmiş lokumlar gitmişti. Hele aralarında bir fıstıklı lokum vardı küçük kız sırf o lokumu yemek için bütün kutuları açabilir ve alt üst edebilirdi.

Anlaşılan geçmiş günlerdeki gibi güzel ve eğlenceli bir kaç gün onları bekliyordu. O günlerde babası işe gitmiyor, annesi ve babası çok güzel giysiler giyiyor, ablası ile ona da güzel giysiler giydiriyorlar ve anneanne, amca, hala bütün akrabalara gidiyorlardı. İşin en güzel tarafı gittikleri evlerdeki  kişiler de her zamankinden daha güzel giysiler giymiş oluyordu. Gittikleri evlerde onlara şekerler, lokumlar, börekler, kekler ikram ediliyordu. Gerçi yediklerinden akşam midesi bulanır gibi oluyordu ama bu kadar lezzetli yiyeceği yemenin bir bedeli idi bu.

En son akşam babası işten biraz erken geldi. Babasının gelişi biraz gürültülü oldu o gece. Zira babası bir zavallı koyunu boynuzlarından tutmuş çeke çeke eve getiriyordu. Pencereden gördüğü bu manzaraya şaşıran küçük kız, bu koyunun neden geldiğini bir türlü anlamadı. Yoksa babası onlara bir hayvan mı almıştı. Oysaki o ve ablası köpek istiyorlar , evde köpek istemem diyen anneleri de şiddetle karşı çıkıyordu. Şimdi köpekten daha büyük olan bu koyun eve nasıl sığacaktı.Küçük kız merdivenlerin başında koyunun  yukarı çıkmasını boşuna bekledi. Babası yukarı yanlız çıktı. Babasına koyunu nereye bıraktın, neden yukarı getirmedin diye sorunca da aldığı cevaba şaşırdı. Koyunun ertesi gün başlayacak bayram için alındığını , sabah kesileceğini, kesilene kadar da bahçedeki kömürlükte duracağını söyleyen babasına birden çok kızdı. Zavallı koyun neden kesilecekti.

Annesi o gece, ertesi günün bayram olduğunu , sabah kahvaltıdan sonra yeni giysileri ile büyükleri ziyarete gideceklerini anlattı onlara .Küçük kız uyumadan önce kırmızı rugan ayakkabılarını yastığının  üstüne, yeni giysilerini de yatağının ayakucuna yerleştırdi. Gece uykuya dalmadan önce kırmızı rugan ayakkabılarına baktı , baktı ve onları ne kadar çok sevdiğini düşündü.

Küçük kız gece rüyasında babasının ite kaka getirdiği koyunu gördü. Zavallı koyun ağlıyordu. Birden koyun konuşmaya başladı. 'Sen kırmızı rugan ayakkabı giyeceksin. çok mutlusun, Oysa ben kesilip öleceğim. Benim de yavrularım vardı ve beni onlardan ayırıp buraya getirdiler.Sen mutlusun, bense mutsuz .'diyordu zavallı koyuncuk.

O gece uykusunda sürekli koyunu gören ve onun ağlamalarınıa şahit olan küçük kız sabah uyandığında kendini çok hasta hissediyordu. Gece ateşi çıkmıştı, boğazı, başı  ağrıyordu Yataktan kalkamayacak kadar halsizdi. Onu kahvaltıya çağıran annesi yataktan çıkmadığını görünce gelmiş ateşini önce eli ile sonra da derece ile kontrol etmişti. Evet ateşi çok yüksekti. Bu ateşle kalkması, giyinmesi herşeyden önce bayram ziyaretlerine gitmesi imkansızdı.

Küçük kız o bayramı evde , yatakta geçirdi. Kırmızı rugan ayakkabıları bayram süresince yastığının üstünde ,giysileri yatağının ayakucunda durdu. Koyun o sabah kesildi ve komşulara dağıtıldı.

Küçük kız iyileştikten sonra kırmızı rugan ayakkabılarını ne zaman giymeye kalksa zavallı koyunun feryatları aklına geldi ve bir süre sonra ayakkabılarını giymekten vazgeçti. Kırmızı rugan  ayakkabılar ona yavrularından ayrılıp kesilen o koyunu anımsatıyordu.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..