Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '07

 
Kategori
Mizah
 

Kırmızı şapkanın laneti

Kırmızı şapkanın laneti
 

Fazlasıyla sıradan bir olay anlatacağım...

Sıradanlığa dayanıksızsanız hemen bir sonraki bloga geçin...yani yine benim bir sonraki bloguma demek istedim...diger yazarlarınkine değil (kendini beğenmiş yazar).

Bugün metroda giderken. Karşımdaki çocuğun haline gülesim geldi...Buraya koyduğum resimdekine benzer bir şapka da giymiş.

Yok yok şapka değildi güldüren.

Bir dakika içinde en az arka arkaya 10 kere hapşırması, bu arada cebinden çıkardığı kağıt mendili ağzına ulaştırabilme çırpıntısı.

Ama mendil de kullanılmaktan....parça parça olmuş...yani artık burnunu silecek yerde yok mendilde.

Çok fena...çok!.

Böyle hazırlıksız yakalanılan durumlar hakikaten fenadır.

Neyse çocuk bir yandan kıymık kıymık olmuş mendilden medet umarken...makinalı tüfek gibi hapşırıyor. Kesin pis bir salgın var şehirde.

Ha bu arada o kırmızı şapka da tabii bu durumda her ne kadar görmezlikten gelsem de komik bir görüntü yaratıyor. Çünkü altına bir de takım elbise filan giymiş.

Bir yandan da çocuk bozuluyor bu olaya...kontrol edemediği sürekli hapşırdığı duruma.

Ben de evet gülmemeye çalışıyorum. Ne zalim adamım...orada kıvranıyor çocukcağız ben karşıdan gülmemeye çalışıyormuşum.


***


Fakat hemen 4 gün öncesine gidelim...tam derse girecekken...bu makinalı tüfek şeklinde dur durak bilmeyen hapşırık durumu beni de yakaladı...Ders çıkışı çoktan şifayı kapmıştım. Ben böyle bir virüs görmedim.

Ne biçim bir virüsmüş!

Anında esir aldı...dersi nasıl bitirdim bilmiyorum...yok yahu biliyorum. Seri bir şekilde muhabbeti toparladık...dersi kazasız belasız ama hapşırık tıksırık içinde bitirdik. Öğrenciler soru soruyorlar ben hem hapşırık, hem de fena halde gözlerim sulu bir şekilde cevap veriyorum...Sanki duygusal bir soru sormuşlar da gözlerim yaşarmış gibi.

Sonra ki iki buçuk gün hastaydım evet...

Ama virüse karşı süper bir savunma mekanizmasi kurdum...bugün çok daha iyiyim...hatta o kadar iyiyim ki baksanıza işim gücüm yok, karşıda ki çocuğun durumuyla gizliden gizliye eğleniyorum bile...(zalim adam!...demiştim di mi?!)

Neyse sen misin gülen, eğlenen?...

Temkinli insanız ya...daha ineceğimiz durağa gelmeden hemen hazırlanalım ki...karışıklık kargaşa olmasın.

Ya da stresli adam dürtüsü...kaygılanıyor işte ineceği durağı aman kaçırmasın. Hemen ayaklandım...ama süper bir zamanlamaydı benimki...trenci abi öyle salak bir fren yaptı ki tam ben ayağa kalkmıştım işte.

Ayaklarım yerden kesildi...sanki hatta havada yürüdüm bile ve süper bir son dakika çevikliği ile etrafımda da balerin gibi 360 derece dönerekten...iki ayağımın üzerine sağlamca kondum...(hakikaten kondum yani...Böyle TOMMPP! diye ses bile çıktı)

Etrafıma baktığımda tüm tren gevrek gevrek gülüyordu...Gözüme kestirdiğim gülenlerden birine, yani bana bizzat, açık seçik, bariz şekilde gülenlerden birine demek istiyorum... “Heyyyy! Başardım” şeklinde bir şabalak oğlan sevinci yaptım...Tren durur durmaz da anında indim.

Demek ki neymiş?

Öyle olur olmadık şeyler ile eğlenilmemeliymiş....Biliyorum zaten bana bu tür şeyler yasaktır...Anında karşılığını görürüm.

Eeee ne demişler Allah’ın sopası yok...yoksa var mı?

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..