Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Kırmızı

Kırmızı
 

Kırmızı ve kadın


Sabah kalktığında yine beli ağrıyordu. Yataktan mıydı yoksa belinde mi bir problem vardı, bilmiyordu. Sürekli şu ağrıyı ihmal ettiği için her sabah kalktığında kendini yorgun hissediyor, güne başlamak her zaman için bir problem yaratıyordu. Bugün artık bunun için bir şeyler yapmak için karar verdi.

Ağır adımlarla mutfağa gidip çayın suyunu koydu. Banyoya giderek duşunu alıp temizliğini yaptıktan sonra tekrar mutfağa giderek kaynayan suyla güzel bir çay demledi. Bugün bir değişiklik olsun diyerek çaya bir de tomurcuk ekledi.

Kahvaltıyı hazırlayıp dolaptan kahvaltılıkları çıkardı, çay demlenirken bornozuyla duvara doğru yaslandı. Kendisine kızartılmış iki dilim ekmek hazırladı. Üzerine de tereyağını sürerek demlenmiş ve mis gibi kokan çayı yavaşça fincanına koydu.

Yazın arkadaşlarıyla birlikte ilk kez Karadeniz turuna çıkmışlardı. İlk kez çay tarlalarını orada görmüştü. Hem değişik bir tatil, hem de ilk kez Karadeniz’i görme fırsatı eline geçtiği için kendini bu tatilden dolayı kutluyor, içinden büyük bir gurur duyuyordu. Üstelik tur arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde anılarını tazeliyorlar, hem de gitmemiş olanlara ballandırarak sahillerin ve tarihi yerlerin güzelliklerini anlatıyorlardı. Seneye Doğu Anadolu turu kafalarına takılmıştı ama daha onun için en azından on ay vardı.

Kahvaltıyı yapmadan işe gittiğinde kendini kötü hissediyordu. Ofiste masa üstünde bir şeyler atıştırmak hiç de hoş gelmiyordu. Yaptığı işleri “profesyonelce” yapmak isterdi. Özellikle evli arkadaşlarının kahvaltı yapmadan gelip bir şeyler atıştırması ona cazip gelmiyordu. Ara sıra uykuya dalıp geç kaldığında kahvaltısız çıktığı olmuştu ama yine de ofiste kahvaltı yapmaktan hoşlanmıyordu.

Zeytini çilek reçelli ekmeğiyle ağzına attı. Ayak üstü çayını içmeye devam ederken kahvaltılıkları buzdolabına yerleştirdi. Her zamanki gibi vitaminlerini almayı ihmal etmedi. Akşam arkadaşlarıyla birlikte dışarıda atıştırıp sinemaya gidecekleri için geldiğinde yemek derdi olmayacaktı. Bu arada akşam için güzel bir elbise giymeliydi.

Kahvaltının bulaşıklarını hemen yıkayıp dolabına koştu. Önce iç çamaşırları beyaz olmalıydı, her zamanki gibi... Beyaz iç çamaşırı ile kendini daha temiz hissediyordu. Üstüne yeşil puanlı elbisesini giymek istiyordu ama düğmesi koptuğu için vazgeçti. Sarı elbisenin de ütüsü iyi değildi, kırmızı oldum olası ona çok seksi geliyordu. Sonuçta mavi çizgili elbisesini giymeye karar verdi. Maviyi çok seviyordu, onun kişilik rengini yansıtıyordu. O elbise olduğunda kendini daha rahat hissediyordu. Eyvah, iki hafta önce gittiği yemekte koltuk altının söküldüğünü nasıl da unutmuştu. Kırmızı-siyah elbisesine gözü takıldı. Şu dar zamanda başka bir şey aklına gelmemişti, onu giymeye karar verdi..

Park yerinden ofise gidene kadar kırmızı elbisesi yüzünden laf atanlar, takılanlar olacaktı. Bazen efendi gibi sadece “günaydın” veya “iyi günler” deyip geçenler ona büyük bir mutluluk veriyordu ama edepsiz laflar da işitmek genellikle bu elbisenin kaderiydi.

Hafif makyaj yapacaktı ama elbiseye uygun ruby ruju da ona çok yakışıyordu. Yoksa garneti mi kullansaydı? Ruby’i kullanmaya karar verdi. Temizlik jelinin ardından sıkılaştırıcı ve krem ile yüzünün bakımını tamamladı. Sonra hafif bir allık ve ardından ruby! İşte çıkmaya hazırdı. Görüntü iyiydi ama ya parfüm? Wistfull bugün ona daha cazip geldi. Akşam için parfümünün küçük tüpünü siyah çantasına koymayı da ihmal etmedi.

Çıkarken fındık sarısına boyanmış saçlarını tarayıp hafif nemli haliyle kendini beğendiğini söyleyebilirdi. Siyah ayakkabısını giyip kapıyı çekti, gözlüklerini çantasından çıkarıp kendinden emin adımlarla kırmızı arabasına doğru yürümeye başladı.

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..