- Kategori
- Psikoloji
Kış güneşi
İçim, bulutların arkasından gelecek yağmur suları ile buluşmayı bekleyen durgun göl. Yağmur damlalarının suya düşüşü, ilk damlalarla buluşma özlemi. Gölün sularının yağmur damlalarını özlemle içine alması. Yağmur damlası ile gölün buluşması yağmurun gölün içinde kayboluşu. Ve tekrar bekleyiş yağmurun yağışını ve damlaların gelişini.
Bekliyor küçük kız, bekliyor küçük kızlar hiç gelmeyecek olan sevdiklerini babalarını. Uyuyordu sıcacık yatağında. Bilmiyordu henüz babasının gittiğini ve asla birdaha dönemeyeceğini, bilmiyordu henüz derin yaralar açılacak olan ruhunun acısını yıllar sonrada kanayacağını yüreğinin. Bilemezdi o gece uykusunun son huzurlu uykusu olduğunu saat 2.00'de çalınınan kapı zili ile yıllara gömülüp gideceğini.
O küçücük dünyasında uyuyan , küçücük kız...
Yatıyordu babacık upuzun, kapalı gözlerinin üzerine düşmüş kıvırcık saçlarına, saçlarının arasındaki kırmızılığa minik taş parçalarına anlamayan gözlerle baktı. Uzattı elini elini tutmak için. Yetmedi minicik ellerinin gücü babacığın gözlerinin açılmasına prensesim diye kucaklamasına. Anlamsızdı , bakıyordu küçüçük gözleri ile babasının eline , neden tutmuyordu elleri ellerini, Soğuk buz gibi olmuş, üşümüştü ellerinin içindeki babacığın eli. Isıtamıyordu küçücük elleri.Kortu çekti elini ve bir daha kimsenin elini tutamayacağını bile bile çekti. Buz ayaz soğukluğundan elini.
Tutamadı tutmadı kimsenin elini, tutan elleride istemedi.O soğuk buz ayaz soğukluğu hissetmemek için kaçtı yıllarca. Sevgiyi aradı buldu bulduğunu anlamadı ellerini tuttuklarının sıcaklığı, ellerinin buz ayazını çözmeye yetmedi.Sustu konuşmadı. Gözleri kapalı birine bakamadı, açması için başında beklemedi açmayacağını bildi..Hep üşüdü üşüdü ısınmadı ne elleri ne yüreği. Kendi elleride ayaz olup gözleri açılmayana dek...
Aklı sıcacıkta kalmıştı, kalkıp gökyüzüne baktı.Yine başını alıp gitmelerden bir gündü bugün. Bu kez güneşi bulmaya gidiyordu. Buz ayazı tutmuş yüreğini ısıtacak olan KIŞ GÜNEŞ 'ini.
Bulmuştu dağların arasından göz kırpan güneş'i dokunmak ister gibi uzattı ellerini. Dilinden düşürmediği " Öyle karanlık geceki ruhum, olmuyor sabah" şarkısını söylemez olmuştu dilleri 2 saatliğine susmuştu. Durmuştu yüreğinin sancısı dinmişti gözyaşı. Gülüyordu ona bakan gözlere, uzattı ellerini tuttu korkmadı bu kez...
Bekliyor küçük kız, bekliyor küçük kızlar hiç gelmeyecek olan sevdiklerini babalarını. Uyuyordu sıcacık yatağında. Bilmiyordu henüz babasının gittiğini ve asla birdaha dönemeyeceğini, bilmiyordu henüz derin yaralar açılacak olan ruhunun acısını yıllar sonrada kanayacağını yüreğinin. Bilemezdi o gece uykusunun son huzurlu uykusu olduğunu saat 2.00'de çalınınan kapı zili ile yıllara gömülüp gideceğini.
O küçücük dünyasında uyuyan , küçücük kız...
Yatıyordu babacık upuzun, kapalı gözlerinin üzerine düşmüş kıvırcık saçlarına, saçlarının arasındaki kırmızılığa minik taş parçalarına anlamayan gözlerle baktı. Uzattı elini elini tutmak için. Yetmedi minicik ellerinin gücü babacığın gözlerinin açılmasına prensesim diye kucaklamasına. Anlamsızdı , bakıyordu küçüçük gözleri ile babasının eline , neden tutmuyordu elleri ellerini, Soğuk buz gibi olmuş, üşümüştü ellerinin içindeki babacığın eli. Isıtamıyordu küçücük elleri.Kortu çekti elini ve bir daha kimsenin elini tutamayacağını bile bile çekti. Buz ayaz soğukluğundan elini.
Tutamadı tutmadı kimsenin elini, tutan elleride istemedi.O soğuk buz ayaz soğukluğu hissetmemek için kaçtı yıllarca. Sevgiyi aradı buldu bulduğunu anlamadı ellerini tuttuklarının sıcaklığı, ellerinin buz ayazını çözmeye yetmedi.Sustu konuşmadı. Gözleri kapalı birine bakamadı, açması için başında beklemedi açmayacağını bildi..Hep üşüdü üşüdü ısınmadı ne elleri ne yüreği. Kendi elleride ayaz olup gözleri açılmayana dek...
Aklı sıcacıkta kalmıştı, kalkıp gökyüzüne baktı.Yine başını alıp gitmelerden bir gündü bugün. Bu kez güneşi bulmaya gidiyordu. Buz ayazı tutmuş yüreğini ısıtacak olan KIŞ GÜNEŞ 'ini.
Bulmuştu dağların arasından göz kırpan güneş'i dokunmak ister gibi uzattı ellerini. Dilinden düşürmediği " Öyle karanlık geceki ruhum, olmuyor sabah" şarkısını söylemez olmuştu dilleri 2 saatliğine susmuştu. Durmuştu yüreğinin sancısı dinmişti gözyaşı. Gülüyordu ona bakan gözlere, uzattı ellerini tuttu korkmadı bu kez...