Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '09

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Kısa bir kahve molası

Kısa bir kahve molası
 

Uzun bir yaz sürecini tatil yapmadan geçirmeyi başardım. Biraz daha zorlayabilsem aslında tatilin bir zorunluluk olmadığını, insan nefsini kırabilirse tatilsiz de yaşayabileceğini ispatlayacaktım. Ama olmadı.

Kendime değil ama çocuklarıma kıyamadım.

Geçen sene rotam Doğu Karadeniz’di ve bence tatilin ruhuna uygun bir gezi gerçekleştirebilmiştim. Ama artık çocuklarımı denizden daha fazla mahrum etmemem gerektiğini düşünüyorum. Hele ki henüz 8 aylık olan kızımı. Bu nedenle bu sene klasik tatil moduna geri döndüm. Yani, her şey dahil sistemli bir otele kapağı atıp, çocuklarımın suyu, denize, kuma ve eğlenceye doyması için uğraşacağım.

Biliyorum aslında tatil için garip bir dönem. En başta ramazan ayında tatil ilginç geliyor. Ama oruç tutmayınca insan çok da garipsemiyor. Galiba tek farkı ramazan ortalamasının üzerinde içki içmeme neden olacak. Ramazan’da içki içmeme gibi bir kuralım olmasa da, çevremde ortak içki sofrasını paylaştığım insanların bir kısmının oruç tutmayı tercih etmesi, bir kısmının ise oruç tutmasa da alkole ara vermesi, benim içki ile iletişimi de sınırlıyor. İçkiden bu kadar bahsedince alkolik izlenimi uyandırabilirim ama aksine 3 dubleyi geçen bir içkici değilim. Ve genellikle de sohbetsiz alkolden zevk almam. İllaki memleketi kurtarmam lazım.

Tatilde bilgisayarımı yanımda götürerek blog faaliyetlerime devam edebilirdim ancak bu kez eşime söz verdim. Birkaç kitap dışında kendime özel bir şeyle ilgilenmeyeceğim. Benim içinde bu 10 günlük süre bir zihin tazeleme ve biriktirme süreci olsun istiyorum. Yanımda götüreceğim kitapları bitirebilir miyim bilmiyorum ama bunlar bir süredir okumak isteyip ertelediğim kitaplar.

İlki Tanıl Bora’nın “Medeniyet Kaybı” kitabı. Birikim yayınlarından 2006 yılında çıkmıştı. Aslında kitabı alalı bir seneyi geçti. Parça parça birkaç bölüm okudum ama tamamını ele alamamıştım. Tanıl Bora milliyetçilik konusunda uzman araştırmacılardan birisi. Birikim dergisinin de düzenli yazarlarından. Milliyetçilik konusuna derinleşmek isteyenlere bu yazarı tavsiye ederim.

İkinci olarak Vedat Türkali’nin “Yalancı Tanıklar Kahvesi”ni yanımda götüreceğim. Türk sol tarihini romanlaştırma çabası dikkat çeken bir yazar Vedat Türkali. Türk solunda ciddi deneyim biriktirmiş isimlerden birisi olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu kez tercihim onun son kitabı oldu.

Bir de Birikim Dergisi’nin eski bir sayısını yanıma almayı düşünüyorum. 2008 yılı Haziran –Temmuz sayısının konusu ilgimi çekmişti ama detaylı okuyamamıştım. Derginin o iki aylık özel sayısını ayırdığı konu, başlığı; “Anarşizm/ Marksizm Dünün Düşman Kardeşleri; Ya Şimdi”ydi. Vakit buldukça incelemek istiyorum.

Bu ay blog yazıları açısından verimli geçtiğini düşündüğüm bir ay oldu. Eğer tatil boşluğu olmasa idi büyük olasılıkla 12-13 yazıya ulaşacaktım. Bu, sene içinde bir ayda, ulaşabildiğim bir sayı olmadı. Yazmak isteyip yazamadığım çok yazı oldu. En başta sosyalizm, Marksizm serisinin ardından yazmak istediğim iki yazı daha vardı. Ne yazık ki araya Kürt Açılımı meselesi girince olmadı.

Bir Ahmet Türk yazısı yazmak istiyordum. Benim için barış sürecinde önemli bir isimdi. Hatta barışı olasılığını güçlendiren isim olarak düşündüm onu. Kürt cephesinde hala sol ve sosyalist bilincini diri tutmaya çalışan ve milliyetçilik kimliğine kötü bulaşan Kürtlerin önder camiasında farklı duran biri isimdi. Umarım ilerde bu konuyu yazabilirim.

Türk solunda milliyetçiliğin kökenleri inceleyen bir yazı vardı aklımda. Özellikle 1930’ların kadro dergisi ile 1960’ların yön dergisi ile birlikte şekillenen bu iki kavramın, Türk solunu nasıl yanlış bir çizgiye yönlendirdiğini anlatmak istiyordum.

Sezona kötü giren Beşiktaş’da bir konu başlığı idi ama ilk üç maçından ikisini seyredemeyince o konu başlığı otomatikman yattı.

Neyse daha çok var ama ilk sıradakiler bunlardı.

Kısa bir süre gelen yorumlara ve mesajlara cevap vermeyeceği için üzgünüm. Hatta hali hazırda yanıt veremediklerim de var, onlardan da özür diliyorum. Dönüşte ele atacağım. Tekrar görüşmek dileği ile, saygılar.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..