Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '07

 
Kategori
Günübirlik Turlar
 

Kısa Urla tarihi

Kısa Urla tarihi
 

İzmir, kent merkezine yakın, birbirinden güzel yaz kasabalarıyla meşhurdur.

Size bir sayışta ona yakın cennet harikasının ismini verebilirim. İşte bunlardan biri de Urla.

İzmir’in en eski yerleşim birimlerinden Urla kasabası, Mart’ın ortasında da olsak, şimdiden baharla sarmaş dolaş olmuş.

Antik çağda ünlü felsefeciler, modern zamanlarda ise dünyanın en ünlü şairlerinden birini yetiştiren Urla, lezzetli yemekleriyle de anılmakta.

Mart ortasında, yazdan kalma bir günde yola çıktık. Böylesi güneşli, pırıl pırıl günleri yaşamak Egeliler için sürpriz olmaz ama normalde hava bu kadar ısınmaz. Güneşe rağmen soğuk ısırır, rüzgâr üşütür.

Oysa bu Pazar hepsinden farklı, hava sıcak ve mevsimlerden baharla karşı karşıyayız. Havanın bu denli güzel ve günlerden Pazar olması nedeniyle, Pazar ve meydan alnı öğleden sonra hızla doldu. Böylece çevredeki kış yalnızlığı silindi.

Yazlık yörelerin kış aylarında yaşadığı o hüzünlü resim, sesin soluğun çıkmadığı sokaklar, nereden estiği belli olmayan rüzgârın dansı Urla’da yoktu.

Ege Bölgesi’nin Truva’sı olarak kabul edilen Urla, eski adıyla Klazomenai, Bizanslı tarihçi Doukan’ın araştırmalarına göre önceleri Bryela olarak geçer, sonralarıysa Vriula, Vurla ve en son Urla olarak anılır.

Her ne isimle anılırsa anılsın, İzmir ile Karaburun yarımadasının arasında kalan bir çiçek gibi duruyor.

Ege Bölgesi’nin en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Urla'nın tarihi geçmişi, M.Ö. 3000’e kadar uzuyor. Kuruluşu ise, Dor ve Aka göçmenlerinin bu bölgeye akın etmesi sonucunda İonlar tarafından gerçekleşiyor.

Tarihi özelliği nedeniyle Prehistorik bir yerleşime sahip olan Klazomenai kentinde yıllardır süren kazı çalışmaları, ilk olarak Prof. Dr. Hayat Erkanal’ın kontrolünde başlamış. Kazılar sırasında çok sayıda lahit ve tarih öncesi dönemlere ait önemli kültür tabakaları ortaya çıkarılmış. Yapılan araştırmalar sonucunda, iskele mahallesindeki Limantepe Höyüğü’nün Kalkolitik Çağ’da oluştuğu ortaya çıkmış. Urla Belediyesi tarafından hazırlanmış araştırma çalışmalarına göre, ele geçen bulgular arasında en önemli olaylardan biri, “en eski limanın bu bölgede bulunması” olmuş...

Kent İonlardan sonra sırasıyla Pers, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmış. Özellikle, Büyük İskender döneminde en büyük ilerlemeyi kaydetmiş. Perslerin bu bölgeye tamamen el koymak için yaptıkları saldırılara son veren İskender, kentin gelişimine önem vererek ilerlemesini sağlamış.

Roma döneminde de büyük gelişmeler yaşayan Klazomenai, her devirde bilim ve kültür alanında da çok büyük gelişimlere sahne olmuş...

Düşünceleriyle, Eurides, Sokrates ve tarihçi Thukydides’i etkileyen Matematik ve Astronomi bilgini Anaksagoros sayesinde kent, felsefi bilimle tanışmış.

Evrendeki hiçbir şeyin doğmadığını, kendiliğinden varolduğunu ileri süren Klazomenai kökenli Anaksagoras, doğa felsefesine Türkçe us (akıl) diyebileceğimiz “Nous” kavramını getirir. Ona göre doğa, Nous ile biçimlenmektedir. Ancak, inançlara karşı çıkan ve her olayı akıl yöntemiyle halletmeye çalışan filozof, bir dönem Atinalılar tarafından dinsizlikle suçlandığı için kenti terk eder İ.Ö. 428 yılında gittiği Lapseki’de, hayata gözlerini yumar.

Urla, çağdaş bir kültür merkezi olmasının ötesinde, aynı zamanda liman kenti olma özelliği ile her dönem gündeme gelmiş ve tarih boyunca ilgi odağı olma durumunu hiç kaybetmemiş. Özellikle, 15. 16. yy'larda yaşamış olan Piri Reis, yazmış olduğu Kitab-ı Bahriye’sinde Urla limanına yer vermiştir: Urla’nın girintili çıkıntılı koylarını, rüzgârın hangi yönden estiğini belirtmiş. Öte yandan adaların durumunu da dile getirmiştir. Çeşitli kaynaklara göre, Piri Reis'in Urla hakkındaki notlarından alınmış bazı bilgiler şu şekildedir: Kiliseli denen bir Ada ve onun etrafındaki Kösten Adası, burası sarp kayalık olduğu için karaca geyikleri yaşadığından, mermer direkli sarnıçlardan gemicilerin su aldığından bahseder. Karantina Adası da Yolluca olarak geçer. Piri Reis'e göre “burası Anadolu sahiline bir mil uzaklıktadır”.

Türkler, Ege Denizi’ne ve Urla’ya 1080’li yıllarda Çaka Bey tarafından ulaşır. Urla 1390 yılında Osmanlılar’ın eline geçer. 18 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar İzmir’e girerek Urla’yı da işgal etmişlerdir. Ancak Türk Milleti, büyük Kurtuluş Savaşı sonunda, 12 Eylül 1922 tarihinde Urla’yı düşman işgalinden kurtarmıştır.

12 İon kentinden biri olan Klazomenai kentinin başlangıçtaki yeri bugünkü Urla iskelesinin hemen önündeki alan üzerine kuruluymuş. Ancak, Perslerin saldırısına uğramaktan korktukları için, yerleşikliklerini iskelenin tam karşısında yer alan adaya taşımışlar.

Kıyıya çok yakın olan ancak karayla hiçbir bağlantısı olmayan bu bölge, o dönemlerde Karantina Adası olarak biliniyordu. Önceleri anakarada olan antik kente ulaşım hiçbir şekilde mümkün olmuyor, halk geçişini ancak sandallarla yapmak durumunda kalıyordu. Ancak, Büyük İskender, adayla anakara arasını doldurarak geçiş yolu açma projesini ortaya atar. Başlangıçta altından deniz geçen bu yol, zamanla tamamen doldurularak, bugünkü görünümünü kazanır.

Biz de, bilimsel bir çalışma için tekne yardımını Balıkçı Kooperatif’inden alamayınca, burada bize yardımcı olan bir denizciyle açıldık ve gerekli çalışmalarımızı yaptık.

Daha sonra etrafı palmiye ağaçlarıyla kaplı olan Karantina Adası’nı şöyle bir gezdik. Geniş bir alanı kaplayan bu adada hastalar için yapılmış büyük bir hastane bulunuyor. Urla kıyılarını en güzel açılardan gören ada, bugün Sağlık Bakanlığı denetimi altında. Bu nedenle, Karantina Ada’sını gezmek, özel izinle mümkün.

Meydana döndüğümüzde önce pazardan her tür bitki, meyve alışverişimizi yapık. Urla’nın yeşillikleri birbirinden zengin ve güzel.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..