Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişiliğimiz bizim ne kadarımızdır ?

Kişiliğimiz bizim ne kadarımızdır ?
 

kişilik ve tarzımız


Bu soru az önce geldi. Hoşuma gitti ve düştüm peşine. “Ben ne zaman İzzet oluyorum?”, ” İzzet nerede/nasıl ortaya çıkıyor?” soruları da teşrif buyurdular ve ben gözlemlemeye başladım. 

Nefes alıp veriyorum. Bunu, doğduğumdan beri demek garip geliyor nedense, kendimi bildim bileli yapıyorum zaten. Nefes alıp vermenin İzzet’i, Ahmet’i, Mehmet’i ya da Ayşe’si, Pakize’si olur mu? (Peki nefes alıp vermenin insanı, kedisi, köpeği olur mu?) Hayır kişilik henüz ortaya çıkmıyor burada. Nefes alıp vermede İzzet ya da bir başkası olmak gibi ayrım yapmak gerekmiyor henüz. Bakıyorum ki hiçbir bedensel eylemimde İzzet olmaya gerek yok. Yemek yemek için, konuşmak, yürümek, ..vs gibi bütün biyo-fiziksel faaliyetlerim diğer bedenlerle aynı fonksiyonları yerine getiriyor ve burada herhangi bir ayrım ihtiyacı ortaya çıkmıyor. Tıpkı 100 tane armut, …., peki yüz tane gül destesi gibiyiz, her güle ayrı bir isim vermenin bi anlamı yok değil mi? (sanat dışında tabii!). 

İzzet hala ortalarda yok! Üstelik fiziksel dünyayı taradık tümüyle. Yok! Demek ki bizim gerçek bir deneyim alanı olarak gördüğümüz fiziksel dünyada, ne Einstein var, ne de İsa! Ne de ben! Yani İzzet. 

KİŞİLİK FİZİKSEL DEĞİL ZİHİNSEL BİR GERÇEKLİKTİR! 

Bu ne şimdi? Eğer kişilik zihinsel ise, benim İzzet olarak varlığım da zihinseldir. Eğer ben İzzet olarak zihinsel isem, bu alanda fiziksel alanda olduğu gibi elim kolum bağlı değil; zihinsel alan benim gerçekten kontrol etmeyi de deneyimleyebildiğim bir alan. Bu harika bir haber bir yandan. Çünkü daha çok özgürlük var bu alemde, ben fiziksel değişiklikleri ancak bedenimin elverdiği kadar yapabilirim; ama zihinsel değişiklikleri aklımla, aklım kadar yapabilirim! Öyleyse akılsal olarak kullanabileceğim, gerçek anlamda yaşamımda değişiklik yapacak bir gücüm var her zaman elimin altında! Çünkü zihinsel olandan söz ediyoruz. 

Ama hala, ” İzzet nerede/ne zaman ve nasıl ortaya çıkıyor?” soruları oturmuş bekliyorlar. Evet İzzet zihinsel bir gerçeklik; ama zihin fiziksel gerçekliğe bağlı değil midir?( Ya da tam tersi de sorulabilir: fiziksel gerçeklik zihne bağlı değil midir?) Kuşkusuz bağlıdır, öyleyse fiziksel aleme tekrar dönüp İzzet’in nerede/ne zaman/nasıl ortaya çıktığını aramak gerek. 

Nefes alıp vermenin İzzet’i ( ya da Ayşe’si) olmaz; ama “nefes alıp verme tarzı”nın İzzet’i olur! (Ayşe’si de olur). İşte yakaladık, tarz meselesi yani aramızdaki fark esas olarak. “Hayat tarzı” sözü de işte buradan geliyor olmalı. Hayat tarzlarımızla biz İzzet’iz, Hitler’iz, veya bir “kişi”yiz! 

Demek ki İzzet Fiziksel dünyada bir tarz olarak ortaya çıkıyor, bunun için, bu tarzı temsil etmek için gerekli. Şimdi her bir gülün belirgin bir farklı tarzı olsaydı, yüz tane güle de farklı birer isim verme gereği duyabilirdik artık, değil mi? 

Heeyyy! Düşünün bir! Bütün savaşlar tarih boyunca bu tarzların farklılığı yüzünden çıkmış sadece! Ya da tarz deyip geçmeyelim, toplumu, kişileri kısacası tarihi taşıyor içinde! 

Şimdi baştaki sorunun yanıtını verebilme noktasına geldik mi? Kişiliğimiz bizim ne kadarımızdır? 

Tarzımız kadarımızdır! 

“Tarzımız bizim ne kadarımızdır?” şimdi anlaşılır bir soru haline geldi mi? Öyleyse bakalım şimdi. Yemek yeme işlemi bizim fiziksel eylemimiz olsun, yemek yeme tarzımız da bizim kişiliğimiz olur! Bu yemek yeme eyleminde, tarzın yeri ne kadarsa/ne ise, kişiliğimizin de bizdeki yeri o kadardır/odur! Pek önemli değilmiş görüldüğü gibi, değil mi? 

Topluma baktığınız anda uyanırsınız! 

Önemli değil dediğimiz şey, insanlık tarihi! 

Ve önemli değilmiş demek ki! 

izzetbalci@ziprotek.com 

 
Toplam blog
: 75
: 1163
Kayıt tarihi
: 06.06.11
 
 

Zihinsel Programlama Teknikleri(NLP, Hipnoz, Meditasyon..vs.) alanında, uzun yıllardır araştırma ..