Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Kişiliksiz işletmeler

Kişiliksiz işletmeler
 

Gayet tanıdık olduğumuz bir konudan bahsedeceğim bugün. Hepimizin bu konuya uygun örnekleri vardır muhakkak.

Aslında “Avrupa Yakası”’nda görmeye alıştığımız ve dalgaya almış olsalar da, artık yadırgamayacak kadar doğal karşıladığımız bir durum. Allah aşkına, muhallebiciden dönerci olur mu?

Vakamız: Kişiliksiz işletmeler..

Yeter artık denilecek onca şey varken, bugün gördüğüm kebapçı bana “yeter artık” dedirtti. Kocaman puntolarla hazırlattığı levhasına “Ocakbaşı” yazdırmış, o levhadan daha küçüğüne de “İzmir Sandviç” yazdırmış. Oldu mu şimdi?

Ocakbaşı Türk kebap kültürünün ağır topudur. Ailece de gidilebileceği gibi, çoğunlukla erkeklerin tercih ettiği bir yerdir. Ocakta etler yavaş yavaş suyunu akıtırken, başında erkeklerin demlendiği, yemeğin öyle aceleye gelmeyeceği yerlerdir oralar.

Türk usulü fast food’un nadide örneklerinden İzmir ise, hepimizin bildiği gibi, kısa sürede yapılan, çoğunlukla ayak üstü büyük lokmalarla yenilen bir sandviçtir.

Her ikisi de Türk, her ikisi de lezzetli ama ikisi bir arada biraz komik değil mi?

Pizza ve pideyi bir arada sunanlar da gülünç gelmiyor mu?

Bir başka örnek bir ara sokakta yan yana dizilmiş fast foodculardan.. Metrekareleri aynı olan hepsi bir birine rakip 6-7 fastfoodçu yıllardır bu sokağa yolu düşen insanların karnını doyuruyor.

Rastgele o sokağa giren bir aç insanın aklı karışır. Hangisine girse acaba? Hepsi bir birine benziyor. Hepsinin menüsü aynı. En kalabalık olanı seçse, hepsi kalabalık..Eli mahkum, vakti sınırlıysa insan birine oturup doyuruyor karnını.

Neden bir fark yaratmazlar ki.. Çok kazanmak istemez mi bu insanlar?

Tabi fark yaratmak isteyip de, bunu elini yüzüne bulaştıranlar da var.


Raflara dizdiği ürünler bir parmak toz tutmuşken market olduğunu unutup bir tost makinesiyle sipariş alanları mı ararsın.. Keten helva ve hakiki dondurma işine karışanları mı?

Her nevi kuru ve yaş pasta satan pastanelerin dolaplarında baklava, şöbiyet, bülbül yuvası..

İnternet cafelerimiz vcd-dvd satıyor. Bir işe dört kolla sarılıp başarılı olabilecekken, iki üç işi bir arada yapmaya çalışıp her birini mundar ediyor. Gidiyorsunuz, ya tarayıcı yok, ya kartuş bitmiş, ya da aylarca raflarda aynı filmler, yeni bir film eklenmemiş..

Mahalle muhtarlarımız emlakçılardan oluşuyor farkında mısınız? Bir yandan şöyle genişçe yayılıp ev satımı için pazarlık yaparken diğer yandan mühürü basıyor.

Kimin işini gücünü sorsanız aynı cevap : “İşler kesat” Canları sıkıldığı için de, dükkanın önünde iki tabure bir sehpa tavla oynuyorlar, yan gelip oturuyorlar.

Gelişim yok, yenilik yok, kişilik yok.. Elalemin işinde maaşlı çalışıp da zahmete gelmek istemeyenlerin kurduğu küçük işetmelerle dolu etrafımız. Düşünmeyi bırakmış çoktan emekli olmuşlar..

Kendilerine sorsanız boş durmuyorlar, çok çalışıyorlar. Bilmiyorlar mı ki bir kondisyon bisikletinde tam gaz koşar gibiler, bir adım bile yol alamıyorlar.. Ne bir işe asılıp o alanda nam salıyorlar ne de yaptıkları işlere konsantre olabiliyorlar.

Söyleseniz çok bilmiş olursunuz. Söylemeseniz böyle yutup oturursunuz. Hem nerden başlasın insan anlatmaya.. Dekorasyonları, seçtikleri renkler, giysileri, davranış biçimleri.. Her birinin aykırılığını anlatmaya söz yetmez, zaten anlayacakları meçhul..

Vaktimiz sınırlı olduğundan mıdır, ruhen geniş olduğumuzdan mıdır, başka alternatif olmadığından mı, sesimizi çıkarmayıp para kazandırıyoruz böyle insanlara.

Bu konuyu bu kadar büyütüp bu yazıya taşımam size boş mu geliyor? Emin olun saygımdan.. Önce kendime, sonra size.. E bir zahmet onlar da işlerine saygı duysunlar..

 
Toplam blog
: 68
: 931
Kayıt tarihi
: 30.12.06
 
 

Yazmadan duramaz. Öğrenmeden duramaz. Sevmediği yerde durmaz.   ..