Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel farklılıklar

Kişisel farklılıklar
 

Geçen hafta farklılıklar konusunda yaşadıklarımı yazmıştım. Bu yazı üzerine çok ilginç şeyler ile karşılaştım onları sizinle paylaşmak isterim.

Bildiğiniz gibi Facebook internette iletişimin neredeyse olmazsa olmazı oldu. Facebook’taki en genç arkadaşlarımdan biri “Dilara Tosyalı” Dilaracım benim yazdığım yazıdan tamamen habersiz olarak söyle bir ileti yazmış sayfasına “Farklı olduğunu fark eden kişiyi fark ettiğin zaman farklısındır unutma farklıları sadece farklılar fark eder bilmem fark edebildin mi fark edildiğini??..” ne kadar güzel bir söz seçmiş değil mi? Bundan sonra ben buna “farklılıklar tekerlemesi” diyeceğim :-)

Ve bir başka yorum Sevgili Sezgin Özaytekin Bey'den “Farklı olan şeylerin aynı gök kubbe altında olabileceğini gönülden kabul ediyor ve aklınla onaylıyorsan, farklılıkları yönetebilmenin sihirli değneği elinde demektir. Farklı olanlar bir bütünü oluşturan çeşitli mozaik parçacıklarıdır. Farklı olan her bir parçanın yerine kendini koy ve aslında farklılık denilen şeyin senin durduğun yerden dolayı oluştuğunu görürsün. Başkalarını bırak, hepsini bir yerde toplamak mümkün olsa ; farklı zaman ve mekanlardaki “seni” sen nasıl yönetirsin ?”

Sezgin Beyin yorumlarına aynen katılıyorum. Farklılıkların yönetimi konusuna bir çok konuda olduğu gibi kendimizden başlamalıyız diye düşünüyorum.
Kişiye ait farklılıklar, iş ve özel hayat dikkate alındığında;
* farklı beceri,
* farklı ilgi ve
* farklı rollerin
farkına varmak ve yönetmek elbette çok önemli.

Ancak bu yönetim esnasında Aristonun sözünden esinlenerek şöyle söylenebilir.
Farklılıklarımızı, doğru ortamlarda, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru amaçlara yönelik, doğru şekilde yönetmek de çok öemlidir.

Benim “farklılıklar haftası” ilan ettiğim (kendi kendime) bu haftayı mail yoluyla gruplardan ulaşan bir hikaye ile tamamlayalım. Hikayenin “farklılıklar” açısından yorumu sizlere bırakıyorum.
Iyi haftalar dileklerimle...
Buyrun hikayenin büyüsüne...

Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği onun işe bir saat geç gelmesine neden olmuş, elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü arabası çalışmayı reddetmişti.

Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti. Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu.

Kapı açıldığında; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi. Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum. "O, benim dert ağacım, " dedi. "Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor, ama şundan eminim ki o sorunlar evime, eşime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için bu sorunları her akşam eve girerken o ağaca asıyorum.

Sabahları tekrar onları oradan alıyorum. Ama komik olan ne biliyor musunuz? Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum."

 
Toplam blog
: 40
: 730
Kayıt tarihi
: 15.10.06
 
 

Lisans Eğitimini KHO Harita Bölümü'nde yapan Eray Beceren, YeditepeÜniversitesi "Eğitim Yönetimi ve ..