Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel gelişim: "Bin li'lik dağ yolu, bir li'den başlar."

Kişisel gelişim: "Bin li'lik dağ yolu, bir li'den başlar."
 

gunaydinhaber.com


İnsanlar hemen uçup, dağın tepesine konmak istiyorlar… İnsan kuş değil ki...  Kolay mı?
 
Yeğenim Mühendis. Meslek hayatında uzun yıllar geçirdi ve sonunda  fabrikada yüksek mevkilerden birine geldi. 
 
Konu komşu fabrikadaki çalışanların atamalarının onun iki dudağı arasından geçtiğini anladıktan dolayı, yeğenimin evini daha çok ziyaret etmeye başladılar.
 
Bir süre sonra bu ziyaretlerin nedeni anlaşıldı. Tanıdıklar, ya oğullarının veya kızlarının fabrikada uygun bir mevkide işe girebilmesi için ricacı oluyorlarmış meğer.  Yeğenim kibar bir insan olduğu için gelenlerle konuşuyor ve onların sıkıntılarını anlamaya ve çare bulmaya çalışıyor. Aralarında şöyle konuşmalar geçiyor:
 
“Efendim biz, bizim oğlanın işi için gelmiştik, fabrikada her halde uygun bir mevki bulunur..”
 
“Sizin mahdum hangi okul mezunu?”
 
“Klasik Lise mezunu..”
 
“Peki, biz bacacı arıyoruz.. Bacalara çıkıp temizlik yapabilir mi?”
 
“Yok efendim.. O oldukça nazik bir çocuktur… Biz kendisi için şöyle bir masa başı işi arıyoruz. Öyle bir mevkiiniz yok mu?”
 
Yeğenim uygun bir cevap verip gönderiyor… Ama sonra bize dönüp :”Ben yirmi yıl başımda kaskla, fabrika tepelerinde dolaştım durdum… Adama bak rahat iş istiyormuş…” deyip sinirleniyor.
 
Gençlerimizin çoğu bu durumda. Bir meslek okulu da bitirseler; üniversiteyi de bitirseler; bir kuruma çalışmaya girdikten hemen sonra, “Nasıl müdür olabilirim?” hesaplarına başlıyorlar.
 
Kolay mı? 
 
Biraz sabırlı olmak lazım; biraz hazırlıklı; biraz güven vermek lazım… İnsanın bir firmaya, şirkete güven vermesi için zamana ihtiyaç vardır…
 
Zaten sende büyük bir yetenek görürlerse; hemen kurumun önemli bir noktasında sorumlu bir mevkiye koyarlar seni ve denerler. Eğer başarabilirsen, adım adım yükselirsin. 
 
Ama ondan önce kendini iyi yetiştirmiş olman şarttır. Ayrıca kendine güvenmelisin ve insanlara sürekli yaptığın işlerle güven vermelisin. 
 
Her şeyden önce böyle büyük kurumlarda insanın kişiliğine bakarlar : Güvenilir mi, değil mi; yaratıcı mı, değil mi; işbirliği yapabiliyor mu, çekimser mi… Daha nice yeteneklere ve becerilere bakarlar. 
 
Ondan sonra gerekli yetkileri ve sorumlulukları verirler. 
İnsanoğlu kuş değildir, hemen uçsun da dağın tepesine konsun… Yavaş yavaş tırmanacaktır. Bu tırmanışta, elbette bir çok insanın yardımını da alacaktır. Ama hiçbir şey karşılıksız olmaz. “İyilik yap ki, iyilik bulasın…” 
 
Atalarımızın söylediği şu güzel laflara bir bakın. Başarının o kadar da kolay gelmediğini göreceksiniz.
Adam yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile.
Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da..
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Akıl kişiye (adama) sermayedir.
Adamın iyisi iş başında belli olur.
Acele ile menzil alınmaz.
İki günü eşit olan zarardadır.(HzMuhammed)
 
Görüyorsunuz Türkçe’mizde başarıyı öven nice önemli söz var . Ve bellidir ki başarı, gerek insanın özel hayatında veya iş hayatında kolay gelmiyor. Bir çok etmene bağlı .. Bu etmenlerden bir bölümünü yukardaki ilginç sözlerde buluyoruz.
 
Şimdi şu ilginç öyküyü  dinleyin…
 
“Yirmi altı yaşındaydım. Amerika’ya yeni gitmiştim. Osgood’un araştırma asistanlığını yapıyorum. Aynı odada John ve Gary adında iki asistan daha var. Bir cumartesi günü ofise gittiğimde Halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm. Gary oğlunu getirmişti. Herkes kendi işini yapıyordu. Ben de masama oturdum. Çalışmaya başladım.
Odada oldukça alçak meşin bir koltuk vardı. Fark ettiğimde, çocuk ona çıkmaya çalışıyordu. Bir bacağını atıyor tutunuyor ama bir türlü koltuğa çıkamıyordu. Çocuk bunu dört beş kez denedi. Baba bir yandan çalışırken bir yandan göz ucuyla oğlunu takip ediyordu. John ise hiç ilgilenmiyordu. Tamamıyla kendi işiyle meşguldü.
Çocuk yine deneyip çıkamayınca yerimden kalktım. Çocuğun koltuk altlarından tuttum. “Hoppa!” dedim ve onu meşin koltuğun üstüne bıraktım. Çocuk hiç beklemiyordu. Önce şaşaladı. Sonra koltuğun üstünde öyle kalakaldı. O zaman bilmiyordum. Ama şimdi biliyorum. Benim anlam çerçevem içinde o küçük çocuk benim yeğenimdi ben de onun amcası. İçinde büyüdüğüm kasabanın anlam çerçevesi o çocukla aramızdaki ilişkiyi öyle tanımlamıştı. Yeğenim koltuğa çıkmaya çalışıyordu ve amcası olarak ona yardım etmek bana düşerdi. Çünkü babası Gary ve amcası John bir şey yapmaya pek niyetli gözükmüyordu!!!
Vazifesini yapmış bir amcanın mutluluğu içinde gülümseyerek Gary’e baktım. ”Neden yaptın?” diye sordu. Vazifesini yapmış bir amcanın rahatlığı içinde ”Çıkmaya çalışıyordu” dedim. Gary ”Ben de biliyordum çıkmaya çalıştığını… Sen niye yaptın?” diye üsteledi. Şaşırdım ve sinirlendim. İçimden bu Amerikalılara iyilik yaramıyor diye düşündüm. Ama merak etmekten de kendimi alamıyorum. Sonra sordu ”Sen ne yaptığının farkında mısın?” İçimden yine sinirlendim. İstanbul psikolojiyi bitirmiş, iki yıl asistanlık yapmış, aydın bir insandım. Ne yaptığımın farkında olmayacak biri değildim.
”Bak” dedi. ”Çocuk koltuğa çıkacağına inanıyordu. Belki yarım saat, belki bir saat uğraşacaktı ama eninde sonunda çıkacaktı. Öyle ucundan tutmuyordu. Çıkacağına inanmış biri olarak kedi yavrusu gibi tutunmuştu. Bırakmayacaktı. Deneyecek, deneyecek, en sonunda çıkacaktı. Çıkınca dönüp bana bakacaktı. Ben de ona çıktın diyecektim. Sonra inecekti. Yine uğraşacaktı. Bir saatte çıktığını belki yirmi dakikada çıkacaktı. Bugün bütün gün onunla uğraşacaktı ve belki de beş dakikada çıkar hale gelecekti. Bu onun bugünkü zaferi olacaktı. Sen onun zaferini çaldın!”
 
Öylece bakakaldım. Bu hayatımda hiç unutmayacağım bir ders olmuştu bana.
Biliyor musunuz iki hafta sonra Gary’e sordum. Neden sadece ”Çıktın!” diyecektin??? Neden ”Aferin sana oğlum, alkış alkış” değil??? Verdiği cevabı hiç unutmayacağım; ”Ben zaferine sadece tanık olurum. Onun benden aferin almak için başarı peşinde koşması doğru değil. Kendisi için başarır ama benim bildiğimi, gözlediğimi, tanık olduğumu bilir!!!” (seçmehikayeler.com)
 
Herkes sonunda istediği bir mevkiye varabilecektir. Kimi bunu dört ayda kimi de bunu 4 yılda becerebilecektir. Buna hayret etmemek lazım. Kişilere bazı ipuçları vermek doğru olabilir ama asıl işi kişinin kendisinin becereceğini göstermek gerek.
 
İnsanlar hiçbir dağın başına uçarak konamazlar. Dağın başına çıkmak emek ve güç ister; zaman ister, çaba ister…
 
Onun için “Bin li’lik dağ yolu, bir li’den başlar..” lafını iyi anlamak ve doğru yorumlamak gerekir. “Li”^buradaki anlamıyla bir Çin uzaklık ölçüsüdür. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..