Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim : Bir kapı

Kişisel Gelişim : Bir kapı
 

ahaport.com


Savımız şu : “Bir kapı ya açık durmalıdır; ya da kapalı. Aralık durması kabul edilemez..” 
 
“Akıllının biri çıkıp soracaktır :”Neden?” Çünkü  insan aklı böyle çalışır ve böyle çalışmalıdır. İnsan bir soruyu aklında evirip çevirmelidir. Doğru mu, değil mi..? Her önermeyi doğru diye kabullenecek olursanız. Her yanlışı da doğru kabul edebilirsiniz… Doğru.. Doğru.. O da doğru; bu da doğru.. Olur mu? 
 
Bir televizyon ya açık olur ya kapalı… Bir üçüncü hal var mıdır, bilmiyorum.
 
Aslında söylemek istediğim şu : Gençleri ahlaklı yetiştirmek istiyoruz. Dürüst yetiştirmek istiyoruz. Mükemmel olmalarını istiyoruz.
 
Bunun için onlara İmam-Hatip okulları kuruyoruz; İlahiyat fakülteleri kuruyoruz… Ve durmadan iyi adam olmaları için, ahlaklı, iyi insan olmaları için nutuk çekiyoruz.
 
Gençler istediğimiz gibi olabiliyorlar mı?  Gençleri mükemmel olarak yetiştirdiğimizi söyleyebilir miyiz?
 
Bu iş nutukla; diskur çekmekle olur mu?
 
İnsanlar nutukdan mı, yoksa gözleri önlerinde olan olaylardan mı daha çok etkilenirler. Belli ki “insan gördüğünü işler..”
 
Marks “İnsan Dogası”  terimiyle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir.
 
Aslında Marks bu düşüncenin özünü Feuerbach’tan almıştır. Feuerbach, dinsel özü, insanın özüne indirger. Ama insanın özü [insan doğası], tek tek bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Bu öz, kendi gerçekliği içinde, toplumsal ilişkilerin bütünüdür. Dolayısıyla ,Marks insan doğası ‘toplumsal ilişkiler’in oluşturduğundan başka bir şey değildir, der gibi görünmektedir. (Karl Marks. Feuerbach Üzerine Tezler.)
 
Oysa toplumsal bağlar, çocuğun sadece okulda öğretmeninden aldığı şeylerle kaim değildir. Çocuk, genç çok daha geniş bir toplumun kanatları altındadır. Nedir bunlar: Aile bağları ; konu komşu, akraba öğretileri; arkadaş çevresi ; her türlü  sosyal çevre ; sinema, tiyatro , kitaplar ve her türlü medya… 
 
Çocuk belki de okulda öğretmeninden öğrendiğinden çok daha fazlasını sosyal medyadan öğrenmektedir ve öğretmeninden çok, “çevre etkisi”  üzerinde çok daha baskın olmaktadır.
 
Çocuk okuldaki öğretmeninden : Akıllı olun, çalmayın, çırpmayın, adam öldürmeyin, başkalarının haremine bakmayın gibi tabuları öğrenir ama …
 
Eve gelip, televizyonu açtığı zaman, mutlak olarak, şiddet içeren; içinde başından sonuna 8-10 kişinin öldürüldüğü filmler, diziler izleyecektir. İnsanlar birbirlerine bağırıp çağıracaklar; yerli dizilerde kadınlara tokat atılacaktır. Ve bir sürü olmaması gereken hareket orada bir macera havası içinde gösterilecektir.. Gerçi, sonunda polis kötü adamı yakalar ama kişi, 2 saat, 3 saat kötü adamın kötülüklerini görecek; nasıl banka soyulur, izleyecek ve envai türlü kötülüklere orada şahit olacaktır.
 
Peki, burada sormak gerekir. Bir işte sonuç mu önemlidir; yoksa süreç mi? Sen üç saat durmadan cinayetlerin işlendiği; envai türlü kötülüklerin yapıldığı; kadınların alınıp satıldığı; hakaret gördüğü filmleri izlet … Ve sonra “biz iyi bir nesil yetiştireceğiz.” de. Buna kim inanır.
 
Bugün televizyonun, internetin korkunç gücünü hiç kimse inkar edemez. Sen ne kadar yasaklarsan yasakla, orada insanlara istedikleri şeyleri rahatlıkla veriyorlar: Kan, gözyaşı ve drama.. Ve onu yalnız gençlerimiz değil bütün halkımız gözyaşları içinde seyretmekte ve böylece tatmin olmaktadırlar. Bu işin duygusal yanı psikologları ilgilendirir.
 
İnsanoğlu’nun ruhu kötülüğe yakındır. Ve çok çabuk sapabilir. Şu IŞİD içinde olan insanların yaptıklarına bakın. Onu engelleyen daha küçük yaşta öğrenilen korkulardır. 
 
Ama durmadan, durmadan beyin yıkaması şeklinde kötü filmler; kötü diziler, münasebetsiz şovların gösterilmesi neye yol açar..?
 
Bu sorunun sonucu : “Peki, ne istiyorsun; bütün Amerikan filmlerini yasaklayalım; kötü dizilere yasak mı koyalım? 
 
Bu saatten sonra kolay değil. Bir kere kapıyı araladın. İçeriye her türlü melanet, pislik elini kolunu sallaya sallaya girmeye devam ediyor. Gerçi türlü, yasaklamayla çare arıyorsun, ama bunu değiştiremezsin. Onlar kapıyı aralık bıraktığın sürece içeriye girecekler.
 
Yapacağın bir şey var. O kadar iyi eğitilmiş; zevkli, akıllı kuşaklar yetiştirmelisin ki; onlar bu kötülükleri gördükleri zaman kafalarını çevirsinler; TV’lerini kapatsınlar veya uygun bir kanala gitsinler. Ve kötülükle bizzat mücadele etsinler . Elde silah değil. Ele silah aldın mı, sen de onlara benzersin. Fikirle, akılla, iradeyle… Yoksa , bu milletin temelleri durmadan kayıyor; akıntıyla sürüklenip gidiyor. Bunu sadece “nasihat”la çözemezsin. Her yerde “İyi Örnekler”i artırman gerekir. İnsanlar gördüklerine, yaşadıklarına daha çok inanırlar . Kendisine söylenilenlere değil.
 
O akıllıysa, çevresine bakacak kimin iyi, kimin kötü yaptığını görecek ve ders alacak. Üstelik kötülükleri reddedecek; karşı gelecek. Böyle bir bilinç yaratabiliyor musun… O zaman öyle gençliğe güven. Yoksa, her gün utanılacak sahneler içeren dünya kadar 3.sayfa rezalet haberlerine hazır ol.
 
Ne demişler: “Kurt ulusundan gördüğünü işler..” Hiç kuşku yok. Büyükler neler yapıyorsa; yeni yetişen gençlik de onları işleyecektir. 
 
Kötülüklere kapı açık kalamaz. Sonra oradan her türlü mikrop içeri girer.
 
Kötülüklerden kaçınmak istiyorsan, her şeyden önce sen kapını kapa. 
 
İnsanların güzel örneklere ihtiyaçları var. Nasihata değil! Eğitimini bir kez daha gözden geçir.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..