Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim : Kıskançlık

Kişisel Gelişim : Kıskançlık
 

aktuelpsikoloji.com


 Toplum hayatının en büyük hastalıklarından biri belki de “kıskançlık” duygusudur.

Kıskançlık duygusu, aşk hayatında, evlilikte, iş hayatında farklı boyutlarda ve farklı şekillerde yaşanabilir Ama yine de belirli kalıplar vardır.

Bir kere bazı şeylere sahip olan , sahip olduğunu sandığımız insan veya insanlar vardır… Ondan sonra da onların yerine, durumuna ve sahip olduklarına sahip olmayan, fakat “niye benim de olmasın,” diye , durmadan içi içini yiyen ; bunun için ötekileri kötüleyip, mahvetmek isteyen tipler çıkabilir… Bu her zaman toplum hayatında mümkündür.

Olmayanlar, olanların durumunu ve sahip oldukları şeylere fena halde haset ederler. Ve fırsat bulduklarında da böyle insanları yıkmak için elinden gelenleri yaparlar. İftira ederler, kötülerler ve zorunlu olarak ağız dalaşına girmek isterler.  Hedef kişiler ne kadar kaçmak isteseler de toplum hayatında böyle karmaşası olan insanlardan uzak durmak zordur.

Hikayeyi bilirsiniz.

Öteki yaşamda, cehennemde gayya kuyuları kurulmuş, fıkır fıkır kaynıyor… Ve içinde yüzen insanlar, kuyunun üzerine çıkıp kaçmak istedikçe de,  başındaki Cehennem Melekleri, zebaniler (en büyüğünün adı da Malik’miş…) ellerindeki topuzlarla üste çıkan vatandaşların tepesine vurup, onları kuyunun derinliklerine yolluyormuş.

Ama kuyuların birinin başında hiçbir zebani yokmuş; yukarıya çıkan vatandaşlar bir süre sonra kendiliğinden kayboluyorlarmış.

Bunu seyreden bir günahsız, Malik’e sormuş: “Ey meleklerin meleği , neden bu kuyunun başında hiç zebani yok; sebebi nedir? Malik anlatmış:

“O kuyuda Türkiye’den gelen vatandaşlar vardır. O vatandaşlar, içlerinden hiç birisinin kurtulmasını; üste çıkıp hakim olmasını istemezler. Üste çıkanı kendiliğinden ayağından tutup, aşağı çekerler. Onun için o kuyunun başına zebani dikmeye gerek yoktur..!”

Bizim ki gibi ülkelerde ne yazık ki , kıskançlık,  haset gibi duygular çok daha yoğun olarak yaşanır. Kimse kimsenin pek fazla ileri gitmesini istemez. Biraz sıyrılıp ileri geçenleri mutlaka ayağından tutup, aşağı çekmek için ellerinden geleni yaparlar.

Onun için genç bir insanın seçeceği dostuna, düşmanına  dikkat etmelidir. Bazı kötülükler hiç ummadığımız kişilerden gelebilir. Hele bazı kişiler derin komplekslere sahiptirler ve bunlar ancak bu karmaşalarını başkalarına sataşarak ve kötüleyerek  tatmin olurlar. 

Robert A. Heinlein diyorki, “Yetenekli ve kendine güvenen bir insan hiçbir zaman kıskançlık duygusuna kapılmaz. Kıskançlık, hiç kuşkusuz nerotik bir kişinin kendine güvensizliğinin  belirtisidir.”

Bu hastalıklı duyguyu, B. C. Forbes , “Kıskançlık  aklın kanseridir.” Diye anlatır.

Baruch Spinoza’ya göre, “kendi halinde ve alçakgönüllü olarak görünen bir çok insan , aslında içten içe çok hırslı ve kıskanç kişiler olabilirler.”
Her dilde bir kavramı farklı fazlarda anlatan bir çok alt kavram vardır: Sözgelimi,

“Kıskançlık, haset, hasetlik. çekememezlik, gıpta, özenme, önyargı… ve aklımıza gelmeyen daha başka kavramlar  kıskançlığın derecelerini gösterebilir…

İngilizcede de  aynı şey söz konusudur: “ Jealousy, envy, jaundice, resent, ..”

Bu kavramları ağırlık derecelerine göre sıraya koyabilirsiniz . Ve hangisinin daha ağır veya hafif bir durumu işaret ettiğini siz kendiniz anlayabilirsiniz.

Kıskançlık, belli ki aslında istenilmeyen, kötü bir duygudur. Bu duyguya sahip olan kişiyi eninde sonunda güç duruma düşürür, bazen de rezil eder. Böyle kişiler durmadan kendi kendilerini yerler. “Niye ben onlara sahip değilim?” diye kendilerini yer bitirirler.

Toplum hayatında , “Kıskançlık”ı anlatan daha başka çok güzel sözler var. Diyorlar ki:

İnsanlar, ya korktukları, yahut da gıpta ve haset ettikleri şeylerden nefret ederler. (Machiavelli)

Kıskanılmayan, imrenilecek bir erdemi olmayandır. (Aeschyus)

Bütün kötü tutkuların en kirlisi kıskançlıktır. (Strindberg)

 Bizi kıskananların sayısı becerilerimizi doğrular . (Oscar Wilde)

Kıskançlık ruhun hastalığıdır.  (John Dryden)

İnsan ancak, bir başkasına ait olan erdem için haset duyar. (İbrahim en-Nahani)

Ne mutludur o kişiye ki ,yoldaşı haset değildir. (Mevlana Celaleddin-i Rumi)

Kıskançlık aşk hayatında olabilir. İnsan ikinci bir kadının veya erkeğin ortak his hayatına karıştığını anladığı an artık eski kişi değildir. Sevdiği kişiye karşı tavırları değişir. Daha izleyici, daha koruyucu olur ve işin ciddileştiğini anladıysa , rakibine karşı ölesiye veya ödüresiye nefret duyabilir. Günlük haberlerde en küçük bir kıskançılık uğruna bir ailenin .
ortadan kaldırıldığına çok şahit olmuşuzdur

Evlilik hayatında da kıskançlık evi yıkabilir. Kıskançlık nedeni çoğu kez kurmacadır. Psikopat bir kafanın uydurduğu kurmacalardan ibarettir.  Fakat şüphe, çoğu kez bir evi yıkmaya yeter. İş daha da ötesine, karşıdakine zarar vermeye kadar gider.  Bazen de bu iş bir kurmaca değil gerçektir. Bu kez hedef olan kişi, ya mahkemeye gidip boşanacaktır; yada bu işe katlanacaktır. Bir üçüncü çare, karşıdakilerin ortadan kaldırılmasıdır. Bizim namus anlayışımız çoğu kez bunu gerektirir. Bu yüzden Anadolu’da bir sürü insan yok yere ölüp gider.

Bizim burada en çok duracağımız husus iş hayatındaki kıskançlıktır: Daha az erdemlere, becerilere sahip bir kişinin arkadaşını çekememesi ve ona durmadan bir takım kumpaslar kurması , iş yerindeki  rahatsızlıkların en büyük nedenidir.

Eğer bu kıskançlıktan dolayı rahatsız etme işi bir üst tarafından kendi astına uygulanıyorsa ve bunda bir devamlılık söz konusuysa, İngilizcede buna “mobbing” denilmektedir. Biz Türkçe’de bunu “Yıldırma” davranışı olarak karşılayabiliriz.  Yıldırma, karşıdakini psikolojik olarak duygularıyla oynayarak taciz etmektir. Dışta görünen bir kavga, döğüş filan yoktur, fakat iki kişi arasındaki ilişkiler sakattır ve  bir kişinin diğerini kötü kullanması söz konusudur.

Kıskançlık, diğer  adıyla haset , her zaman kötü anlamıyla kullanılmaz ve varolmaz.

Kıskançlığın iyi bir çeşiti var mıdır? Evet, vardır. Biz bunu belki “Özenme” veya  “Gıpta” sözcükleriyle karşılayabiliriz.

İşyerinde bir insan veya bir grup olarak insanlar öylesine güzel işler yapmışlardır ki, bundan şirket büyük kar etmiş, perestiji artmış ve patron yapılan işten çok hoşnut kalmıştır.

Tabii bu durumda , bu olan biteni seyreden arkadaşları bunları yapan kişilere birer rakip gözüyle bakarlarsa da; bir kısmı da , mutlu olmaz ama, onlara özenir; “Keşke bunu onlardan önce ben bulsaydım,” diyebilir. Bu onları daha çok çalışmaya itebilir. Gıpta eden, özenen de belki de benzer iyi sonuçlara daha sonra  varacaktır.

Her insanın önünde böyle güzel örneklere, gıpta edilecek; özenilecek idollere ihtiyacı vardır. Kişi çevredeki özenilecek güzel insanlar sayesinde davranışlarına yeniden yön verebilir.

Keşke toplumdaki kıskançlar yeniden eğitilse, duyguları değiştirilebilse ve onlar güzel işlere, güzel buluşlara karşı özendirilseler. Bu toplum neler yapmaz?

Birbirimizi ölesiye kıskanıyoruz. Üzerine üstlük iyi işler de yapmıyoruz! Nedir bu?

Hadi bakalım, biraz iyi niyetli olalım ve iyi şeyler yapanları alkışlayalım; yerimizden kalkıp onları kutlayalım. Hadi!


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..