Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel gelişim: İnsanlar ne beklerler…

Kişisel gelişim: İnsanlar ne beklerler…
 

Kişisel Gelişim


 Toplum hayatında bazen , bazen değil çoğu kez kendimizi suda yüzen balıklar misali hissederiz. O kadar sahipsiz ve umarsısız ki…

Ama her şeye karşın çırpınırız. İyi bir şeyler yapabilmek için. Çoğu kez de yapabildiklerimizi bir eser adı altında toplanmasını bekleriz.  O kadar olur mu? Bazen olur…

Ve o toplumda çırpınırsın, biraz dikkat çekmek, biraz daha yanarlı olmak, insanlara faydalı şeyler öğretebilmek için. Ama çoğu kez bu çabalar nafiledir.

İnsanlar gösterdiğin çabaları, verdiğin emekleri hep bir kıskançlıkla izlerler ve “şunu nasıl bir yerinden tutsam da yere çalsam” duygusuyla hareket edip, seni gidip gelip iğnelerler…”Şurası olmamış… ben olsam şurasını böyle yapardım…” falan filan diye, senin içtenlikle gösterdiğin çabayı, elinde olan emek ürününü yere çalmak için ellerinden geleni yaparlar.

Ve bir yerde, göğsünüzde bir şeyler kırılır. Üzülürsünüz. “Yaptığım bütün iyi niyetli çabalara karşılık bu mu olacaktı…” diye.

Ve bütün bu eleştiriler, kırmalar , dökmeler çoğu kez dost bildiğiniz insanlar tarafından yapılır. O zaman daha çok eliniz ayağınız kesilir. Bazen kendinizi o kadar yalnız ve çaresiz hissedersiniz ki, yine de  iyi bir insansanız, “Ben olsam böyle yapmazdım…”dersiniz. Bazıları bunun tam tersi bir davranış gösterebilirler. Bunun adı , “Kısas’a kısas..”dır. Onlar kötülük mü yaptı, demek ki onlar bu yoldan anlıyorlar, ben de bunun üç mislini yapabilirim…” düşüncesi insanı nereye götürür ki… Kötülük kötülüğü çağrıştırır ve kötülükler birikimli hale girer ve sonra olanlar olur. Hiç yoktan kafalar gözler kırılmasa bile, fena halde gönüller incinir ve dost sandığınız insanlar sizden uzaklaşır ve siz de onlardan.

Oysa annen sana ne öğretmişti : “İyilik yap ki, iyilik bulasın…” Sonra ne oldu..?

İyilik yaptığın insanlar, senin kuyunu kazdılar ve ilk önce seni onlar kırdılar.

İnsanlar bize yaklaşırlar ve ellerini uzatırlar; çoğu kez onların bir çoğu çok iyi niyetlidir. Ve her el uzatma , sana bir yardım, destek vaadi de getirir. Ama dostluk icabı, aynı zamanda o el senden zor zamanında yardım da bekler.

İngilizlerin bir sözü vardır : “Scratch my back I’ll scratch yours…” . Anlamı: “Sen benim sırtımı kaşırsan, ben de seninkini kaşırım. “

Ama aslında, hayatta her şey karşılıklı değildir. Veya erdemli insanların tarzı bu değildir. İyi insanlar, bir iyilik yaparlar, bir yardım yaparlar ama bu hiçbir zaman  karşılık için olmaz. Çoğu kez bu bir insanlık görevidir. Yardım yapmak, olumlu bir iş yapmak… “Bir iyilik yap, denize at, balık bilmezse Halik bilir…”

Gerçi , gerçek hayatta her şeyin bir karşılığı vardır. Veya öyle varsayılır  ama iyi insanların kitabında bu yazmaz. Onlar sadece verirler ve pazarlık etmezler. Çünkü onların sürekli bağışı onların ruhunu yüceltir. Üstün insanlar, diğer insanları kollayan insanlardır. Sadece “Bencil İnsanlar” durmadan bir karşılık beklerler ve almadan vermezler. Ama erdem bu işin neresinde?  “Al gülüm- ver gülüm..” Öyle mi?

Adam güzel bir yazı yazmış, hatta bomba gibi bir yazı: bunun karşısında sizin tavrınız ne olmalı? Kuru kuruya eleştirme mi? Yoksa “ironi” dolu sözler mi? Açıkça beğenmemek tavrı içine girmek mi?

Elinizdeki yazı güzel; eser güzelse… Ne yapmalı kişi?

Elbette övmelisiniz… İnsanların elini ısırmakla, sonunda hiçbir şey kazanamazsınız.. İnsanlar bir eser ortaya koymuşlarsa veya ortaya koyduklarını sanıyorlarsa , elbette onların çabalarına saygı göstermek,  erdemli insanların göstereceği davranıştır.

Kıracağınıza,  sık sık övün insanları. İnsanlar bir adım daha ileri gitmek; daha çok işler başarmak için mutlaka sizin övgünüze ihtiyaç duyarlar. Bunu isterler. Bunu beklerler…

Herkes övülmesini, özendirilmesini sever ve ister. Öyleyse kırmak niye. Elbette herkesin ufak tefek hataları olacaktır. Belki davranış bizim düşünce tarzımıza da biraz karşıt olabilir. Ama eser ortadadır ve kişi suratımıza bakmaktadır bir şeyler söyleyelim diye.

O zaman güzel sözlerinizi esirgemeyin. İşin güzel yanlarını görün. Söyleyin. Mutlu kılın insanları. Teşvik edin, özendirin. Sevindirin. Bunları yapmakla hiçbir şey kaybetmezsiniz ki… Kazanırsınız.

Alay etmeyi, kırmayı, ironik olarak yere çalmayı herkes yapabilir ama karşıdakinin eserini, şiirini, yazısını veya iyi bir davranışını  övmek, özendirmek ancak üstün insanların işlevidir.

Peki, eleştirmek.. Eleştirinin yeri nerede?  Doğal olarak eleştirmek de gereklidir. Ama kırmayacak kadar, gözünü korkutmayacak kadar. İnsanlar yapıcı eleştiriye gereksinim duyarlar. Ama herkes değil. Herkes eleştiriyi kaldıramaz. O zaman vazgeçin.

Eleştirinizi olgun insanlara saklayın. Ancak onlar nerede olduklarını bilirler ve yararlanabilirler. Ama teşvik, özendirme, yüreklendirme bütün insanlar  için iyidir ve kendini gösterir. Kalp yapmak gerekir, kalp kırmak değil. Söylenecek bir söz bir kişiyi üzecekse niye söylensin ki..?

Kırmak dökmek niye? Kime ne kazandırır. Oysa cesaretlendirme, yol gösterme , teşvik her zaman insanlara kazandırır. Size de en aşağısından bir dost kazandırır.

Ama bu demek değildir ki, kötü yapıtları da öveceksiniz.  Bu takdirde, yapılacak tek bir şey vardır ; sessiz kalmak. Karşıdaki ya durumunu anlar, senden gerçek bir eleştirme bekler, yada hiçbir şey anlamaz yoluna devam eder:. Siz de arkasından “Güle güle..” deyin. Herkes kendi yoluna.

Akıllı insan eleştiri kabul eder. Ham ahlat vatandaş ise eleştiriyi  küfürle karşılar.

İnsanları hoş tutmak gerekir. Çünkü yaratandan ötürü.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..