Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim: Kuşun öğrettiği...

Kişisel Gelişim: Kuşun öğrettiği...
 

mgurbuz.net


Bir kuş insana ne öğretebilir ki?
 
Dikkat edersen, doğanın her bir davranışında insan için önemli işaretler vardır. Onlardan ders alarak bile insan yolunu bulabilir. Yeter ki, sen doğru yorumla; evrensel çizgilerden ayrılma ve yanlışa sapma.
 
Eşim hayvanları olağanüstü sever. Ben de severim ama onun sevgisi , doğayla , hayvanlarla konuşmaya , onların dillerinden anlamaya kadar gidiyor. 
 
Sabahları kalkar . Önce her bir penceresine konmuş olan (her birisinin penceresi ayrıdır) martısına; kargasına , güvercinine ve kumrusuna yemlerini koyar; sularını tamamlar… onlarla konuşur, şakalaşır … Onu dinlerler… Acaba içlerinden neler geçirirler hiç bilemem. Ama onu sevdikleri bellidir. Eskiden evde de kedi, köpek besliyorduk. Bu oturduğumuz apartmanda artık mümkün değil. Bir tek benim oturduğum dairenin altında , öğretmen arkadaşımızın beslediği çok yaşlı bir köpekten başka. 
 
O köpek de, sahipleri gittikten sonra evde tek başına ağlar; sahiplerini bekler… Sesini duyarım ama , pek bir şey yapmak elimden gelmez. Bazen çok üzülürsem. Kapılarının önüne gider , seslenirim : “Kızım Hera, ağlama, bekle sahiplerin gelecekler…” Sesini bir süre keser, beni dinler… Sakinleşir . Sonra yine gözyaşları; sonra yine iniltiler… yüreğinize dokunur. Evde hayvan beslemek çok zor. Onlar da çocuk gibi.. Evde yalnız kalmak istemiyorlar, isyan ediyorlar. Ama ne yaparsın. Üstelik Hera kör… Sokağa bıraksan, iki günde bağıra bağıra ölür gider…
 
Bu sabah bir ses … Ama nasıl bağırıyorlar : Gugucuk… gugucuk… Kıyametler kopuyor. Ulan ne oluyor , diye bir gittim ki , Bizim Boncuk (Kumru!) ve eşi … kyametleri koparıyorlar. 
 
Meğer eşim , odanın penceresini açmış… Ama onların yemlerini koymayı unutmuş …
 
Hanım mutfakta, günlük işlerine dalmış , o gün unutmuş yemlerini vermeyi.. Ama nasıl kıyametler  kopuyor. 
 
Eşim Mutfakta genellikle mutfak kapısını kapatır; radyosunu da açar, bağıra, çağıra, şarkı söyleye… kendi kendine günlük işlerini yapar, yemeğini ateşe vurur… Duymamış…
 
Vay sen misin duymayan…
 
“Biz pencerenin önünde tam saat 7.30’da bağırmaya başladık… Seni  tam saatinde uyandırdık. Kalktın… Pencereyi açtın. Bizi görmemezlikten geldin.. Günlük nafakamızı da vermedin… Şimdi de işitmemezlikten geliyorsun… Olmaz böyle şey..! “ diye  kıyametleri kopartıyorlar. Meğer hanım onları öylece unutmuş…
 
Ulan bu ne iştir diye , bir gittim ki, bizim sakin Boncuk’un  tepesi atmış, bar bar bağırıyor. Bir de eşine bağırtıyor. Oysa Boncuk’un eşi biraz hımbıl , kılıbık bir adam (bu ikinci eşi; ilk eşini kediler kaptı; bunu zor bela buldu)  Boncuk’un yanında sesi , soluğu çıkmaz. Biraz fazla yedimi, Boncuk tepesine vurur .. “Çok yiyorsun,”diye adam kaçar gider. 
 
Şimdi öyle mi ya… İkisi  birden ver yansın ediyorlar… Neymiş ? O sabahki rızkları verilmemiş. İşe bak.
 
Gittim mutfağa.. Hanıma :”Sen burada, şarkı türkü gırla gidiyorsun… Ama , sen seninkileri unuttun , “ dedim.. Anlayamadı.. Git de bir içeriye bak , dedim. Bir gittik ki, kıyametler kopuyor… Hemen , yem torbasını da getirdi; yemlerini verdi ; sularını değiştirdi… biraz teselli etti. Özür diledi.
 
Yemlerini yediler. Ondan sonra da uçup gttiler… Ta akşama kadar. Bir de akşamüstü uğrarlar. İşte o kadar…
 
Eşim: “Edepsiz,  kendisi bağırmakla kalmıyor; zavallı sessiz sakin o adamı da bağırtıyor..”dedi.  Meğer adam , boncuğun yanında hiç sesini çıkartmazmış… Ama bu sabah öyle miydi ya… Sen aç bırakırsan…!
 
Kıssadan hisse.. Arkadaş, rızkını istiyorsan; hakkın olduğunu biliyorsan, onu sonuna kadar isteyeceksin. Israrla isteyeceksin. Vermezlerse, yine isteyeceksin. Çünkü o senin payın. O sana ait. Sana ait olan bir şeyi sana vermemezlik edemezler. Buna izin vermemelisin.. Sesini çıkartmalısın. Bağırmalısın. Ötmelisin… Fakat rızkını; payını mutlaka istemelisin ve almalısın. Ve MUTLAKA…
 
Eski sözdür ve esastır: Ağlamayana meme vermezler… Sesini çıkarmalısın Arkadaş!
 
Mızmızlanmak; bir kez söyleyip vazgeçip gitmek… Ne yapayım, istedim de vermediler, demek… Bunlar zayıflıktır.  Mutlaka çok isteyeceksin ve hakkının olduğunu bildiğin zaman peşine düşeceksin. 
 
Seni yedi kapıdan kovsalar; sekizinci kapıdan dalıp, rızkını, kısmetini, hakkını isteyeceksin.
İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara… Niye senin hakkını vermezler ki? 
 
Eğer sen onlara hakkını bırakıyorsan, sen de bir şeyler eksiktir. Tamamlamalısın yada eksiğini bilmelisin.
 
Tereddütte kaldığın zaman doğaya bak. Kedilere, köpeklere, kuşlara bak… Doğa nasıl davranıyor. Doğada olmayan hiçbir şey doğal değildir. Kabul edilemez. 
 
İnsanız ama yine de bir şeylerimiz eksik. Eğitimimiz çoğu kez yanlış. Çevremize bakalım. Kurttan, kuştan öğreneceğimiz çok şeyler var.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..