Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim.7 : Gezmek görmek ..

Kişisel Gelişim.7 : Gezmek görmek ..
 

Asterix


 Ünlü atasözüdür : Çok okuyan mı, yoksa çok gezen mi, iyi bilir? Sonuç, çoğu kez gezmenin lehinedir. Gezenler, okuyanlardan daha iyi bilirmiş!

Bunlar eskilerin terimiyle “afaki” laflar; gerçekten bu konularda yapılmış ciddi araştırmalar var mı, bilmiyorum. Ama dünyayı gezip görmenin insana çok şeyler kazandıracağına inananlardanım.

Benim gezip-görme anlayışım şu üç gün beş günde yapılan turistik gezileri kapsamıyor. O geziler bile, çoğu kez TV’da gördüğümüz o belgesellerden daha değerlidir ama özellikle bilgi almak amacıyla ve  özelikle o ülkeyi derinliğine tanımak amacıyla yapılan gezilerin insana çok şeyler katacağına inanıyorum. İnsanın gezide, özellikle yurt dışı gezilerde belli amaçları olmalı, belli hedefler gözeterek gezmeli insan. Belgesellerin de o çeşitten olanlarını çok seviyorum. Yoksa her şeyi, her yeri görmek istersen hiçbir şeyi göremezsin; işte öylesine bakına bakına gezer gelirsin. Bir rüya gibi, sadece tortusu kalır ki, o bile güzel… Anısı belki de yıllarca hatırlanacak… Hele hele çekilen güzel resimlerin, videoların değeri yavaş yavaş anlaşılır.

Bence paranın satın alabileceği en güzel şeylerden birisi de diğer ülkeleri, diğer şehirleri görmektir. Bir kütüphanede oturmuşsun, sayfaları çevirmişsin, sana bir türlü kitap o yerin havasını getirmez. Cahit Sıtkı Tarancı ne demiş “Eda” adlı şiirinde :

“Neyleyim seni kartpostal manzara
Rüzgârın yok o yerin havasından
Uğuldamak yaraşır ormanlara
Denizin güzelliği dalgasından

Geyik dağdan dağa atlarken güzel
Nar dalında diş diş çatlarken güzel
Kestane mangalda patlarken güzel
Kişilik güzelliğin esasından

Beni saran şey suyun akışıdır
Yemiş yüklü dalların şarkısıdır
Ananın çocuğuna bakışıdır
Sevdiğimiz geçilmez edâsından”

Bir kitaptaki resimlere ne kadar baksan, ne o yerin havasını verebilir nede o yerin gerçek özelliklerinden bir çoğunu.

Ben bir yerin özel yemeklerini tatmak isterim ; eğitim kurumlarını görmek isterim; insanlarıyla konuşup ; dertlerini öğrenmek isterim; müzelerini gezip tarihini öğrenmek isterim. Bu bir kitapla olabilir mi; imkanı var mı?

Artık atlayıp bir otobüse gitmek; trene, hatta uçağa binip gitmek ne kadar kolay… Artık uçaklar hayal edilmediği kadar ucuz. Hele gençler gibi, önceden satın alma becerisini yakalarsanız, çok daha ucuza yolculuk yapabilirsiniz.

Yurdumuz cennet gibi bir vatan… Gezdikçe insanın gezeceği gelir. Bir çok Avrupalı gezip gördükten sonra, niyetlerini değiştirip, “arkadaş bu ülkede yaşanır,” deyip kalıyorlar. Bir kere Avrupa’ya göre çok ucuz. İnsanlarımız, saf, iyi… Herkese iyilik içinde koşarlar; ellerinde ne varsa paylaşırlar. Yok böyle bir ülke.!

Diğer yanda dünyada kulaktan dolma bilgilere sahip olduğumu , oysa bizzat gezip görülmesi gereken nice ülkeler var… Bunu biliyoruz da, haydi deyip o araçlara binip kapı dışına çıkamıyoruz. Yolculuk, bir yandan da insanın ataletten kurtulmasının bir yoludur. Her yolculuktan sonra kendimi çok dinç hissetmişimdir.

Çok ülke gördüm mü? Ne yazık ki hayır. Bu benim için utanç kaynağıdır. Yanarım yanarım bütün dünyayı gezmediğime yanarım…

İnsan gençken çok meşguldür. Bugün şu işin vardır; yarın başka bir işin, bir türlü kanatlarını kaldırıp gidemezsin… Ama leylekler öyle mi? Zamanı gelince, her şeyi bırakırlar, doğru yollarına.

Dış ülkelerde de, emekli insanlar, otobüs dolusu, uçak dolusu emekli insanlar durmadan dünyayı gezerler. Hem başka ne işleri kalmış ki… Oğlan işini tutmuş gitmiş; kız evlenmiş yuvadan uçmuş… Bir ediyle büdü, dört duvar arasında… Gezmesinler de ne halt etsinler.

Doğrusu işi gücü gezmek olan bazı meslek sahiplerini hep kıskanmışımdır. Özellikle, jet pilotlarını; uzun yol gemilerini ve onların kaptanlarını; uzun TIR şoförlerini… Gez Allah gez…  Bütün dünya onların!

Ama bir de bisikletine atlayıp; “Hadi Allahaısmarladık, ben dünyayı gezmeye gidiyorum,” deyip evden çıkıp, yıllarca diyar diyar dolaşan insanlar var… Ne cesaret! Ne güç! Böyle insanlara aklım almıyor. Onları insanüstü gibi görüyorum.

Bir de hele küçücük tekneleriyle denizlere açılıp yedi deryaları dolaşıp, dünyayı gezip görenlere hayret ediyorum ki, ne hayret. Sadun Boro’lar ve diğerleri. Bunların heykelleri dikilmeli… Ama şimdilerde böyle çok adam var sanırım. Çıkıp gidiyorlar.

Hey insan kardeş, şimdi bahar, gezme zamanı, elin ayağın tutuyorken, durma… Yoksa sonra çok pişman olursun. Bin otobüse, uçağa, gemiye;  git gidebildiğin kadar. Bütün dünya senin be…Haydee…!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..