- Kategori
- Felsefe
Kişisel gerçeklik atölyemizin subjektif ürünü: "Algı"
Sen miydin?...
Titreyen mumda gördüğüm, uzun gecede ki o sessiz gölge,
Ya masam da duran elmanın, buğulanmış kabuğunda kırmızı ile sarının kaynaştığı tam o nokta,
Defne yaprağının üzerinde ki o tek damla su da,
Ya çiğ tanelerinde biriken ıslak gün ışığında,
Henüz başvermiş ekinde ki, o yaşam kokan tomurcukta,
Karıncanın ağızında sürüklediği, hayat veren lokmada,
Sen miydin?
Yoksa...
Her yerde seni gören, ben miydim?
Algılananın, algılayanın gözünde büründüğü başkalaşım halleri ve ardından gelen sorular, sorgulamalar. Bunlar bitmek bilmeyen vazgeçilmezler ben de bu aralar...
Bence dışarıda olanla, algılayanın gözünden yaşanan bambaşka oluşlar aslında. Her zihnin, sadece kendi içindeki malzemeyi kullanarak kurgular oluşturuyor.Zihinlerimiz, sanki özel bir sinema salonu gibi. Her görüntü, her söz, her duruş sadece o zihne özel sahnelenen, tek kişik oyunun ayrı ayrı parçaları. Ve bu film, başından sonuna kadar sadece tek kişi için oynatılıp duruluyor.
Sözler , bakışlar, algılayışlar ve kavrayışlar tamamı bu subjektif dışavurumlar atölyesinin ürünleri.
Ortada dolanan da bu durumda: İnsan sayısı kadar gerçeklik oluyor bu durumda...
Alt katagorilerde ise; bu gerçekliklerin hangisinin hakikat olduğunu anlamaya çalışanlar, yada umursamayıp gelişine göre yaşayanlar veya bu ayrımları farkında dahi olmayanlar...
Algılayış: Geçmiş deneyimler, öğretiler, kalıplar, edinilenler, anlık duygular ve hissedişler harmanından ibaret.
Tüm öfke, heyecan, belki de aşk dediğimiz kavramların doğuşu ise, aynı kaynaktan: Bir elektirik akımının siniruçlarına varışıyla başlayan sürecin, tüm bedene ve zihne hakim oluşundan başka bir şey değil aslında yaşanmakta olan. Üstelik o an da oluşumlarının neredeyse önüne geçilmesi imkaansız olan bu akımlar, sadece en ilkel güdülerimizin tetikleyicisi olmakla da kalmıyorlar. Bir de Üstüne üstlük "kişisel gerçeklik imajımız" ın da mimarı olanlar da, bunlar...
Tüm olan bitenin yansımasıda:
Ben; gözünün içine baktıklarımla, aynı dili konuştuklarmla anlaşabilmekten uzak olan...
Sen; sarılıp yattıklarınla aynı duyguyu hissedebilmenin imkaansızlığını yıllar öncesinde fark edip kavrayan, bsonrasında bunu kanullenip bildiği doğrultuda yaşayan...
O; tüm olan bitene kayıtsız; onun adı zaten bunun için: Umursamayan...
Öteki; her an herkezin hissettiğinin aynı olduğunu, hala sanan...
Boyut boyut gerçeklik, aşama aşama algılayış düzlemi: Ne biri diğerine göre daha doğru, ne öteki bir başkasınınkinden daha üstün. Her zihin kendi dünyasının mimarı ve her hissediş algılayanın yüreğinin yegane ussalı.
Tarihte ve hala bu günde: Her zaman ve her yerde, her sözde, her bakışta, her oluşta ve bozuluşta...
Hayata karşı takınılan tüm bu duruşlarda: Dünya var olduğundan beri ve hala "her şey olması gerektiği gibi yaşanmakta"
Sevgi ve ışıkla
Ayna
12.12.06