Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi mi?

Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi mi?
 

ALDATMA! (RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR)


Sabahın dördünde çalan telefon alarmıyla uyanır genç kadın. Zar zor baş ucunda çalan telefona yetişir. Kurduğu alarmın melodisi duvarlara çarpıp kulaklarında yankılanmaktadır. “Yine kim değiştirdi bunun melodisini” der. Telefon elinde sırt üstü yatağına uzanır, bir süre tavanlara boş boş bakar. Kalkmak pek istemese de ezanın sesini duyunca kendine gelir. Sabah namazı için abdest almak üzere banyoya geçer. Çıktığında karşılaştığı manzara; yaşadığı, unutmak istese de unutamadığı karabasanını hatırlatmaya yetecek vehamettedir. 

 

Eşi tarafından aldatılmışlığın ağırlığını tartamayan psikolojisinin tamirini kendisini Allah’a teslim etmekte bulmuştur. Aldatılmıştır. Üstelik eşi, kendi evine getirdiği ve “Arkadaşım” dediği bir kadınla onu gözünün içine baka baka, aldatmıştır. Gözünün önünde cereyan eden bu aldatılma, çevresindeki insanlar tarafından uyarılmasına rağmen, eşi tarafından itiraf aşamasına gelene kadar inanmadığı bir şuursuzluk dönemiyle son bulmuştur. İnce yollar açılmış önce içinde. Eşinin kendisini aldatmasını kabullenemediği için mi, eşine güvendiği için mi bilemediği bir tutuklukla fark etmemekte direnmişti. İnce ince açılan o yolların yerini derin yarıklar ve yarıkların indiği yerlerde saklı acılar, eşine büyük öfke ve tiksintiyle harmanlanmıştı. 

 

Ailenin yaşadığı sıkıntılı dönemi atlatmak gayesiyle geceleri boncuk işleyip, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak ve evin geçimine yardımcı olmak için savaşırken, eşi ellerinde kalan son paraları da başka bir kadına yedirir. Yüklü telefon faturaları, alınan hediyeler… Sıkıntının üstüne yeni bir sıkıntı. Bu ekonomik zorlukları yenmek için çekilen krediler ve alınan borçlar. 

 

Kendisini aldattığı için nefret ettiği bir eş. Üç çocuk. Yıllarca Almanya’da çalıştığı halde, her şeyi elinin tersiyle itip bu adama bağlanan hayatı. Tüm bunların hesabını bir türlü denkleyemiyor olmanın gönül rahatsızlığı. Pişmanlıkları ve kendi içinde hesaplaşmayı bitiremeden sabahın köründe, banyo kapısında, elinde telefonu kocası ağzından köpükler çıkartarak hak etmediği bir hesabın peşine düşer. 

 

“Sabahın köründe kim aradı?” sorusu üzerine yaşadığı şaşkınlıkla ne cevap vereceğini bilemez. Çalan bir alarmdır sabah namaza kalkmak için kurduğu. Bu cevap karşısındakini tatmin etmeyi bırak, daha da saldırgan ve aşağılık bir durum sergilemesine sebep olur. Elini adice sallayıp “Geç bunları” der. Sabahın dar zamanında insanların uyuduğunun bilincinde olduğu için sesini çıkartmaz kadın. Ne garip değil mi? Adam kararlı, numarayı gözüne sokar “Kim aradı?” Beklemesini ve makul bir saat olduğunda arayıp kontrol edebileceklerini anlatmaya çalışsa da başaramaz. “Numaranın kime ait olduğunu bilmiyorum, ben numara ezberleyemem zaten, dur bekle ararız” nafile. Sinirleri bozulan kadın, çocukları ve komşularının rahatsız olmaması için sineye çeker, susar. 

 

Saatin onu bulmuş olması, yaşadığı aşağılanmadan da kurtulmak ve neden olduğunu anlayamadığı bir rahatsızlıkla telefonu eline aldı. Numara yok ekranda. Allak bullak eşine döner “Hani numara falan yok.” Adam haklı çıkmanın mağrur haliyle saldırır “Silmişsin numarayı, o seni çaldırmış, sen de onu geri aramışsın. Gözümle gördüm telefonunda numarayı.” Kendini kontrol edemez halde bağırarak ağlamaya başlar. Telefona sarılıp kızını arar, eşinin aklında kalan haliyle numarası sorar. Telefondan numaraları kızı silmiştir sabah. Zaten hep kızı oynar telefonuyla. Annesinin ağlayan sesi ve babasının annesine yaptığı bu haksızlığı hazmedemez. Atlayıp bir taksiye eve zor düşer kız. Zira telefondaki numara onun iş telefonudur. Günlük aramalarda annesini çaldırıp kapatır ve annesi ona geri döner. Eve gelip babasına söylenmesi gerekenleri söyler ve masaya vurup çıkar. “Sen yediğin bokların pisliğini bize mi yapıştırmaya çalışıyorsun, ayağını denk al.” Bir baba için ağır olsa da hak edilmiştir bu sözler. 

 

Kıssadan hisse, yaşanan bu diyalogları dinlediğimde aklıma gelen ilk söz 

“Kişiyi nasıl bilirsin? Kendim gibi” sözü oldu. 

 

Sonra bu konu üzerinde biraz düşünüp, bu fikri dolaştırdım ve yordum kafamda. Karısını aldatmış ve ailesini ekonomik olarak büyük yükümlülükler altına sokmuş bir adam. Kendi evinde, arkadaşım dediği bir kadınla ve karısı yan odada yatarken yatmış. Hiç gururu incinmemiş. Eşini hiç düşünmemiş. Ama sabah ezan için kurulan telefonun çalan alarmını, zil sesi sanıp eşine saldırma hakkını kendinde görüyor. 

 

Hatanın insana has olduğunu düşünürüm. Hepimiz insanız ve hata yaparız. Hata farkına varıp düzeltebildiğimiz olaylardır. Burada yaşanan aldatma olayı hatadan öte, evin rızkını ve geçinmek için gerekli parayı başkasıyla yemiş. Eşi ve çocukları sıkıntı çekerken, eşi geceleri boncuk ve pul işlerken. Bunu çocukları fark etmesin diye onlar yattıktan sonra yaparken. Tüm bunları görüp, başka bir kadınla o biçim yaşamış adam. Hem de gerçekten o biçim. Üstelik, bunun farkına varmayan karısına da çok kızmış. Eee, aşık ya. Eşinin karşısına geçip olanları tüm çıplaklığıyla anlatmış. 

 

Sonunda ne oldu derseniz; adam evinde, çocukları ve eşiyle yaşıyor. Eşi ondan nefret ediyor ve tiksiniyor. Üstelik psikolojik tedavi de görüyor bu durumla baş etmeye çalışıyor. Adamdan ayrılmamış. Nedenini sormadım. Bu da onun seçimi. 

 

Karısını aldatmış bir adam olarak, karısının da kendisini aldatacağı korkusuyla yaşamaya mahkum olmuş. Sürekli şüphe içinde. Neden mi? 

 

KİŞİYİ NASIL BİLİRSİN? KENDİM GİBİ… 

 

Sağlıkla ve mutlu kalın. 

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..