Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Kıskanmak sevdiğini ortamdan

Kıskanmak sevdiğini ortamdan
 

http://lettertoamerica.podbus.com/pictures/Couple%20Walking%20in%20the%20Dark.jpg


Küçük tahta sıralardan ibaretti bar. Belirli tiplerin uğradığı sıradan, salaj bir öğrenci mekanı… Karanlık bir okulu andırıyordu adeta ilk defa uğrayanlara. Bar’ın Küçükpark’a bakan avlusu kışın camlarla çevrilirdi. İçeri birkaç küçük elektrik sobası konurdu. Işık yaymaktan öteye gidemezlerdi. Yine de üniversite öğrencileri için vazgeçilmez bir mekândı.

Akşam üzereydi ve sınav haftasıydı. Gözleri fotokopi okumaktan kızarmış sevgilisinden önce girdi barın Küçükpark’a bakan bölümüne. Gözleri dikkatle etrafı süzdü, gözüne uygun bir masa kestirdi; ardı sıra gelen sevgilisini buyur etti seçtiği masaya. Oturdular ağır usul. Kız yorgunluktan kaldırmadı bile başını garsona bira söylerken. Gözleri daldı dışarıda akan kalabalığa. Yorgundu, sevdiğine verecek pek bir şeyi yoktu. Aklı sınavda kalmıştı.

Tedirgindi erkek, alışık olmadığı mekânlardı bu tarz yerler. Bara falan giderdi tabiî ki; alışık olmadığı sevdiğini koluna takıp doğru düzgün traş olmamış tiplerin arasında bira içmek, bu hiç ona göre değildi. Sakindi kız erkeğe göre; onun için gayet normaldi bunlar. İzmir’de doğmuştu ve ilk defa gelmiyordu böyle yerlere. Fark etmişti aslında birkaç aydır birlikte olduğu erkeğin gözündeki endişeyi. Fakat bu gün o tarz kaprisleri çekecek hali yoktu. Sevdiğinin etrafı bıkıp üşenmeden süzmelerine rağmen söyledi ikinci birasını da… Birkaç tanıdığı selam verip oturdular etraftaki masalara, arada bir iki lafladılar tanıdıklarla. Bira iyi gelmiş olmalıydı ki rahatladı, unuttu sınav stresini ve “ Hadi asma yüzü sende rahatla. Biliyorum senin için pek normal değil içinde bulunduğumuz ortam ama alışmalısın sende İzmir’de 3 yılın. Hem burada beni kollamak zorunda değilsin” dedi sevdiğine. Bir an olsun rahatladı karşısındaki dev, birasından koca bir yudum aldı gözleri odaklandı sevdiğinin siyah gözlerine. Öyle ya dedi içinden; eğlendirmeye gelmiştim, sevdiğimi canını sıkmaya değil.

İyice karanlık olduktan sonradır ki telaşı arttı gencin, sevdiğini koruma psikolojisi sardı tüm benliğini. Bir bahane bulup kalması gerekiyordu. Sevdiği beli belirsiz bir şeyler anlatırken karanlık gürültülü ortamda; onun gözleri sevdiğinin üzerindeydi. Yetmişli yılların modasına uygun dar, soluk, kumaş bir ceketin içinde taranmamış saçları ile sırıtmıyordu hiç kız arkadaşı. Oysa kendisi öylemiydi; kusur aradı gözleri bedeninde. Bulmuştu işte; bu ayakkabılarda neyin nesiydi böyle simsiyah. Karanlıkta parlıyorlar üstelik, sanki yerini belli etmek ister gibiler. Oysa herkesin ayağında üç-beş yıllık Converse’ler… İçi sıkıldı. Bir sürü kusur bulmuştu bu garip ortamda kendine. Bahane bulunmalıydı hemen ortamdan ayrılmak için...

Erkeğin yüzündeki ifadeyi takip ederken hiç bozmadı, biliyordu ki o çok iyi bir delikanlıydı. Alışamıyordu bir türlü kadınların korunup kollanmaması gerektiği fikrine. Burada kadınlar kendilerini koruyabilirlerdi. Oda biliyordu tabiî ki, üniversite öğrencisiydi sonuçta. Yanındaki kadına aşık olmasaydı eğer…

Biralar biter bitmez ayaklandılar. Sevdiğinin koluna sıkıca girdi delikanlı. Yürüdüler karanlığın içine. Sokaklarda güvenli olamaz ya… Belki yenemeyecekti taşralılığını yıllarca, olsun sakınıyordu ya sevdiğini her şeyden.

Murat aydemir

 
Toplam blog
: 127
: 902
Kayıt tarihi
: 06.12.07
 
 

Gazeteciliğe az çok bulaşmış, memleket meselelerini ve dünya gündemini takip eden, okuyan yazan b..