Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '14

 
Kategori
Siyaset
 

Kitle hareketi olarak siyasal İslam

*Siyasal İSLAM-Bir toplum mühendisliği projesi.

Siyasal İSLAM, benim bu çalışmada kullandığım dar çerçevede, köylerinden-kasabalarından ekmek için kopup gelerek büyük şehirlerin yamaçlarına, derelerine sığınanlar başta olmak üzere; ülkenin yoksul insanlarını, dini tevekkül ile bezeyerek komünizmin pençesine düşmelerini önlemek için, dini inançlara dayalı siyasi bir hareketin organize edilmesidir.

Bir toplum mühendisliği projesiyle, toplumun yaygın ve köklü dini inancı siyasete taşınmış, siyasetin bir parçası haline getirilmiştir. 1970'li yıllarda Soğuk Savaş döneminde başlayan yapılanma, "Milli Görüş" ve onun partileri olarak toplumun karşısına çıkmıştır.

*Mili Görüş partileri.

Milli Görüş partileri; 1974-1978 yılları arasında küçük koalisyon ortağı olarak dört kez, 1996-1997 yıllarında ise koalisyonun büyük ortağı olarak beşinci kez hükümette yer almışlardır. Milli Görüşün Refah Partisi,1995 genel seçimlerinde yüzde yirmi bir oyla birinci parti olmuştur.

2002 yılında, Milli Görüş'ün içinden çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olmuş, ardından gelen iki seçimi de kazanmıştır. Tahminlere göre de gelecek seçimleri kazanma olasılığı en yüksek olan parti konumundadır.

Siyasal İSLAMIN güçlü ve hızlı gelişme süreci "kitle hareketi" özelliği taşımaktadır. Kitle hareketlerinin genel özelliklerine bakmak anılan hareketin gelişme sürecini anlamamıza katkıda bulunabilir.

*Kitle hareketi.

Kitle hareketi, karizmatik bir lider önderliğinde, düşman olarak belirlenmiş bir somut ve/veya soyut grubu, düşünceyi, sistemi hedef alır. Kitleyi harekete geçiren itici güç dini ve/veya milli duygular olabilir. Hedefte, yaygın olarak ve şiddetle nefret edilen bir varlık veya kavram vardır. Mevcut nefret propaganda ile körüklenerek daha da şiddetlendirilir. Nefretin büyüklüğü kitleyi bir arada tutan tutkaldır.

Düşman ne kadar güçlü gösterilirse kitle desteği o kadar artar. Düşmanın varlığından şüphe duyulmamalı, aynı zamanda kolay alt edilemeyecek kadar güçlü olduğuna da kitle inandırılmalıdır. Bu inanç hareketin sürekliliğini sağlar. Düşman yenilirse hareket biter. Düşmanın gücünden kaynaklandığı var sayılan sürekli bir ezilmişlik ve mağduriyet duygusu ise kitlenin duygusal gıdasıdır.

Kitle hareketi bir lider tarafından sürüklenir. Liderin inancı, kendisinin tanrı tarafından kutsal bir görev için seçildiği ve toplumu kutsal bir hedefe götüreceği şeklindedir. Katılanlar buna inanarak kendi benliklerinden sıyrılır ve kendilerini hareketin kolektif amacına ve varlığına adarlar. Bu nedenle lideri hiç sorgulamazlar ve canla başla verilen hedefe varmak için çalışırlar.

Kitle hareketlerini akıl ve mantık değil, kitle psikolojisinin oluşturduğu duygular yönetir. Onun için herhangi bir kitle hareketinin aktif olduğu ortamda demokratik kuralları işletmek çok güçtür. Kitle hareketleri demokrasinin perdelenmesi ve baskılanması için uygun ortam yaratırlar.

Eric HOFFER'e göre ise:

"Başkalarına karşı kutsal bir görevimiz olduğu düşüncesiyle içimizi yakan inanç, aslında boğulmakta olan nefsimizin en yakında yüzen can yeleğine tutunması gibidir. Elimizin yardım etmek için uzanması gibi görünen hareket genellikle aziz canımızı kurtarmak üzere tutunmak için elimizin uzanmasıdır. Kutsal görev ortadan kaldırılırsa geriye zayıf ve anlamsız bir hayat kalır."

Hayatını kendi kendisiyle uzlaşmaz derecede değersiz ve anlamsız görmedikçe, hiç bir insan, hiç bir amaca bu denli güçlü ve gözü kapalı bağlanamaz. Demokratik olmayan ülkelerde iktidarı ele geçiren politikacıların koltuğa adeta yapışıp kalmasının ve ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya çalışmasının nedeni budur.

Filozof' a göre:

"Gelişmekte olan ülkelerin fanatik liderler peşinde koşmaksızın, demokratik yollarla kendilerini yönetmek için çaba göstermeleri daha sağlıklıdır. Toplumların kendi kendini yönetmesi zor ve karmaşık değil aksine kolay ve basittir."

"Bir kitle hareketinin durdurulması, o hareketin yerini almak üzere başka bir hareketin konulması sorunudur. Bir sosyal devrim, dini veya milliyetçi bir hareketi körüklemek yoluyla durdurulabilir. Böylece Katolikliğin kitle hareketi ruhunu canlandırdığı bir ülkede komünizmin yayılması önlenir."

Bu kuramla, Türkiye'de, İSLAMİ hareket canlandırılarak komünizmin yayılması önlenmiştir.

"Ancak yerine başka bir hareket koymak yoluyla bir hareketin durdurulması her zaman kolay olmaz ve pahalıya mal olabilir. Mevcut düzenin değişmemesini isteyenler, kitle hareketleriyle de oynamamalıdırlar."

Komünizmi önlemek amacıyla siyaset sahnesine taşınan İSLAMİ hareket, tarihi köklerinden aldığı destekle, otuz senede,Türkiye'nin 1923 yılında kurulan düzenini değiştirecek güce ulaşmıştır.

*Demokrasi açısından çıkarılacak dersler.

Milli görüş partileri laikliğe aykırı tutum ve davranışları gerekçe gösterilerek defalarca kapatılmışlardır. Kapatmalar nedeniyle Milli Nizam Partisi olarak başlayan süreç, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi olarak devam etmiştir.

Gerekçesi ne olursa olsun siyasi parti kapatmak demokrasiye aykırıdır. Partileri halk açar, halk kapatır. Her kapatılan parti, sadece adını ve tabelasını değiştirerek, yeni bir parti olarak yeniden kurulmuştur. Kapatmalar kapatılan partilerin güçlenmesine hizmet etmiştir.

Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Ancak demokrasi öyle bir kavramdır ki; laikliği benimsemeyenlerin de kendilerini anlatma, açıklama, parti kurma ve halktan laikliğin olmaması için oy isteme hakları olmalıdır. Demokrat birey, katılmadığı görüşlerin savunulmasına engel olmayan, engel olmak bir yana o düşüncelerin de serbestçe savunulmasını sağlayacak sistemi kuran kişidir.

Demokrasilerde, siyaset bağlamında,nefret ve şiddet suçundan başka suç olmamalıdır.

*Demokrasilerde nefret ve şiddet.

İnsanları ötekileştiren, kamplara bölen, politikayı bir yaşam tarzı mücadelesine çeviren ve böylelikle nefret üreten politik mücadele şekli demokrasinin bağrına hançer saplamaktır.

Şiddet kendiliğinden oluşmaz. Şiddeti nefret üretir. Nefret şiddetin mayasıdır.

Nefret ve şiddeti dini inançları esas alarak yaratmak ise insanlık suçudur.

İnsanları dini inançları ve/veya mezheplerine göre ayrıştırarak taraftar veya karşı olarak sınıflandırmak, buna dayanarak siyaset yapmak ülkeyi Ortaçağ karanlığına geri götürür. Kimseye faydası yoktur.

Siyaset, tarih boyunca dini kendi amaçları için kullanarak kendisine inanç üzerinden taraftar sağlamaya çalışmıştır. Geçici olarak başarılı olduğu dönemler olmuşsa da sonuçta hem kendisine hem de dine zarar vermiştir.

Din, siyasetin dünya işlerine yönelik dar kalıplarına sığmayacak kadar geniş ve ulvi bir kavramdır.

Not : Tırnak içindeki bölümler Eric HOFFER' in *KESİN İNANÇLILAR* adlı kitabından alınmıştır.

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..