Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kitle partilerinin ticari şirketlerle benzeyen yönleri

Kitle partilerinin ticari şirketlerle benzeyen yönleri
 

Dünya değişirken, dünyayı değiştiren siyaset modelleri ve modellerin mimarları da elbette değişmektedir. Özellikle kapitalizmin dünya ölçeğinde zirve yaptığı günümüzde öne çıkan siyasi partilerin, ideolojilerden uzak ve tamamen proje tabanlı partiler olduğunu görmekteyiz; seçim çalışmalarından tutun da seçildikten sonraki çalışmalara kadar bütün faaliyetler adeta “profesyonel” bir mantık üzerinde çalışan bir “şirket” görüntüsü ortaya çıkarmaktadırlar. Dünya, tüm zamanlara oranla günümüzde çok daha (Faydacı) pragmatiktir.

Kitle Partilerini Ortaya Çıkaran Sebepler:

Seçim çalışmaları, profesyonel menajerler tarafından yürütülen kitle partilerinin, topluma verdiği mesajlar ve umutlar toplumsal algıda yerini bulduğunda o siyasi partinin bir ideoloji partisine oranla çok daha büyük oy potansiyeline kavuşması söz konusudur. Kitle partilerinin daha çok, lider imajıyla öne çıktıkları görülmektedir. “Değişim” ve “umut” mesajlarını kuvvetli bir biçimde verebilen “liberal” ve “demokrat” zihniyetli liderler arkalarından oldukça önemli bir kitleyi sürükleyebilmektedirler. Ayrıca seçmenlerin, “kriz” zamanlarında sandığa yönelimi de oldukça artmaktadır. “Bana ihtiyaç var.” mesajı alan seçmen bu duyarlılığını ortaya koymaktadır. Son ABD seçimlerinde ve ülkemizde yapılan 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde bunu destekleyen bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu, demokrasiler açısından son derece önemlidir. Cevabın, sandıkta verilmesi ve aynı mantıkla vatandaşlık bilincinin işlemesi söz konusu olmaktadır.

Özellikle “kriz ve buhranlı” dönemlerin ardından “değişim ve umut” mesajını güçlü bir biçimde veren liderlerin hemen hemen en “sağ” seçmenden en “sol” seçmene kadar çok geniş bir seçmen yelpazesinden oy alabildiği görülmüştür. En son ABD seçimlerinde Obama’nın seçilmesinde benzer bir tablonun yaşandığını söylemek mümkündür. Bizim ülkemizde de belirli dönemlerde önemli sıkıntı ve krizlerin ardından önemli sayıda kitleyi arkasından sürüklemiş liderler çıkmıştır. Bu liderler mesajlarını ideolojik menşee dayandırmadan insanlara kurtuluş vaat etmişlerdir. Bu düşüncemi paylaşan çeşitli yazarlar olduğunu da söyleyebilirim. Bunlardan biri de Ömer LAÇİNER’ dir. O da konuyu su şekilde özetliyor. <ı>“Son 10–15 yıldır krizden krize yuvarlanmanın tavında dövülerek neo-liberalizmin cangıl yasalarına uygulanmaya alış(tırıl)mış Türkiye toplumu, ideoloji, program ve kadrodan ziyade “kurtarıcı”ya bel bağlayan kadim siyasal kültürüyle postmodern siyaset ve partiye şimdi 1980’lerden çok daha fazla yatkındır. Yapılan anketlerde potansiyel “yeni oluşum” önderlerine, mevcut partilerin çok üzerinde destek puanı çıkması da bunu gösteriyor.”

Ülkemizde bazı dönemlerde “kurtarıcı” olarak görülmüş ve önemli ölçüde halk desteği alarak iktidar olmuş partilere ve liderlerine bakıldığında, marjinal bir ideolojik tutumdan uzak oldukları ve tüm toplumu kucaklayıcı mesajlar verdikleri bir gerçektir. Adnan MENDERES, Turgut ÖZAL, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın sözünü ettiğim umut olmuş isimlerden oldukları hususu pek çok kimsenin kanaatleri arasındadır.

Prof. Ömer ÇAHA’nın 2004 yılında yayınlanmış olan “Seçmen davranışı ve siyasal partiler” adlı kitabında çeşitli anket sonuçlarına yer verilmiştir. Bu anketlerdeki sonuçlar da bizi destekler niteliktedir. “Bir partiyi hangi nedenden dolayı desteklersiniz.” sorusuna verilen en yüksek cevap, “Çözüm üretici projelere sahip olması.” olmuştur. “Manevi değerlere önem vermesi.” cevabı dahi dördüncü sırada gelebilmiştir. Ayrıca yine anketten çıkan en önemli destekleyici sonuçlardan biri de, “Türkiye’nin sorunları nasıl bir yöntemle çözülebilir.” sorusuna verilen cevap olmuştur. “Tek partili bir iktidarla çözülür.” diyenlerin oranı %51 iken, ”Askeri yöntemle çözülür.” diyenlerin oranı %3, 8 olmuştur.

Kitle Partilerinin Lehine Olan Durumlar:

Özellikle 2001 krizi ülkemizde ideolojik yaklaşımları adeta “kıyıma” uğratmıştır. “Yeni oluşuma ve kurtarıcıya” olan inancın karşısında hiçbir ideoloji tutunacak dal bulamamıştır. İnsanlar arasında yaygın olan kanaat “İdeoloji karın doyurmaz” mantığı üzerine kurgulandığı şeklindedir. İnsanların karınları açken “üstyapı” unsurlarına ve “mistik” değerlere gösterdiği önem azalmaktadır. Prof. Osman ÖZSOY da bu durumu, bir konuşmasından aldığım notta şöyle özetliyor “Gaz mı, Gazze mi?” 29 Mart yerel seçimlerinden önce yaptığı konuşmadan aldığım notun seçimlerden sonra kısmen gerçekleştiğine de şahit olduk. Alternatifi olmayan bir parti durumunda olarak algılanan AKP’ nin dahi 2009 dünya krizinin doğurduğu sonuçlardan olumsuz etkilendiği görülmektedir. Yani insanlar Başbakanın Davos çıkışına rağmen cebini yakan ve ilk önce etkilendiği doğal gaz zammını ve benzer ihtiyaçlarını oylamıştır. Adeta “krizlerin doğurduğu kitle partileri değişimi ve umudu korudukları müddetçe ayakta kalabilirler” denilmiştir. Ancak proje ve hizmet odaklı bu oluşumların uzun yıllar iktidarda kalabilme şanslarının olduğu da görülmektedir.

Kitle Partileri İçin Dezavantajlı Yönler:

İşte bu noktada, yazımın başlığı gerçek anlamını bulacaktır. Tıpkı bir “şirket” gibi sürekli kazandırması beklenen “kitle partileri” artık çeşitli sebeplerle de olsa kazandıramadığı görüldüğünde seçmen tarafından çabuk terk edildiği de görülebilmektedir. Geçmişte de ülkemizde “liberal” bir algıyla ve “lider” imajıyla öne çıkan bir ANAP örneği vardır. Artık kazandıramadığı düşünülen bir şirket gibi adeta dip noktalara düşürülmüştür. Ve başına kim geldiyse de bu partinin tablosunu değiştirmeye muktedir olamamıştır. Adeta ticari faaliyet yürüten bir firma algısı ile talep gören kitle partileri, bir ideoloji çemberi etrafında birleşen seçmenlere sahip olmadığı için, ancak menfaat bağlarıyla üyelerinin teveccühünü diri tutabilecektir. Aksi durumlarda en çok menfaatçiden en az menfaatçiye doğru gemiyi terk endenler olduğu görülecektir. Yani şirketlerin ayakta kalabilme şartı kesinlikle kar ettirmesidir. Aksi halde bir mana icra edemezler. Bu mantıktan hareketle kitle partileri için çok olumlu görünen bir tablo bir anda, bir daha düzelmemek üzere tarihin arka odalarına da hapsedilebilir. İnsanlar, vazgeçemeyeceğini düşündükleri ideolojilerini dahi bir tarafa bırakarak yöneldikleri “umudun sembolü” “yeni oluşumlar” da hiç tereddüt etmeden günü geldiğinde bir tarafa bırakılabilmektedirler.

Olması Gereken Sonuç:

“Kitle Partileri”nin ya da diğer ifadeyle “Proje Partileri”nin ayakta kalabilmelerinin en önemli koşulları, öncelikle, Lider imajlarının çok iyi olması baş koşul olmakla birlikte, değişen dünya koşullarına uygun olarak toplum ve ülke menfaatlerini en üst düzeyde koruyacak proje ve politikalar ortaya sürebilmeleri olacaktır. Bunun yanında toplumsal beklentilere cevap verebilecek değişime de sürekli açık olmaları gerekir. Şirketlerin ayakta kalma koşulları da aynı değil mi?

Sosyolog İsmail ÖZ

 
Toplam blog
: 30
: 692
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

1974 yılında Bayburt'ta doğdum, sosyolog-yazar olarak çeşitli çalışmalar yapmaktayım...