Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '20

 
Kategori
Güncel
 

Kitlesel Sağırlık

            Görüldüğü üzere büyük bir salgınla karşı karşıyayız. 21. Yüzyıl da ülkelerin büyük bir kısmının bu duruma hazırlıksız yakalandığını gözlemlemekteyiz. Ülkelerin bir kısmının ilk zamanlar olayı ciddiye almaması, bir kısmının da salgınla mücadele edebilecek yeterli altyapıya sahip olmaması salgının boyutlarını daha üst seviyelere tırmandırdı.

            Hararetle olan biteni takip ediyoruz. Salgının bilimsel önlemi olan aşı ile ilgili gelişmeleri daha hassas biçimde bekliyoruz.  Tıp dünyası hararetle mesailerine mesai katarak bir ilaç yahut aşı geliştirmek için uğraş vermekte. Gözümüz kulağımız bilimsel gelişmelerde.

           Fakat aynı çağda yaşadığımız halde bilimin dışında kulaktan dolma hurafelere prim veren bir kitle de hala mevcut. İnsanlar tarih boyunca bilim dışı olgulardan medet ummuşlardır. Toplumsal olarak bu bilim dışılığın geçerliliğini yitirmesi ortaçağ dönemlerine dayanır. Coğrafyadan coğrafyaya bilime bakış açısı farklılıklar göstermektedir. Günümüze kadar insanlık bilimin aydınlığında, yaparak, gözlemleyerek, analiz ederek hesaplayarak, deneysel çalışmalar yaparak, başta sağlık olmak üzere yaşamımızı kolaylaştırıcı binlerce konuda belli bir aşamaya gelmiştir. Toplumsal yapıda ise işler biraz daha yavaş ilerlemektedir. Bireylerin yaşanan bu gelişmeleri özümsemesi biraz zaman almaktadır. Aynı çağda yaşadığımız fakat çağın gerekleri, nitelikleri yapısı ile uzaktan yakından pek alakası olmayan, görüntü olarak çağdaş olsa bile biraz konuşmaya başladığında kafa yapısı olarak ortaçağ dönemlerinde kalmış kişilerle karşılaşmaktayız. Kitle iletişim araçlarının artması ile kulaktan dolma bilgi kirliliğinin üst boyutlara çıktığı günümüzde bu bilgi kirliliğiyle fütursuzca iddialı söylemlere şahit olmaktayız.

           Söz gelimi; coğrafi olarak Kıbrıs adasını Anadolu’da bir şehir sanandan coğrafi güç dengeleri konusunda çıkarımlar duymak, matematik alanında cebindeki para hesabından başka bir şey bilmeyen bireyden üst düzey uzay çalışmaları hakkında yorumlar dinlemek mümkün olduğu gibi sağlıkla ilgili eylemi sadece hastaneye doktora, eczaneye ilaç almaya gitmek olan kitleden salgınla ilgili kulaktan dolma yüzlerce teori ve reçete piyasada dolanmaktadır.

           Yaşam, bireysel ya da toplumsal bilim dışılıkları, akıl yoksunluğunu bir yere kadar tolore edebilmektedir.  Akıl dışı davranmak bilime sırtını dönmek, bilime bir şey kaybettirmez ama cehaletin tokadı gerçekten çok acı olur. Bir arada yaşıyorsak bir kurallar dizisine ihtiyacımız vardır. Bu kurallar dizisi de bilimsel bilginin önderliğinde olmalıdır. Bilimin tüm imkanları kullanılarak yapılan trafik kurallarına gereksiz diyebilir miyiz? Yahut toplumu ayakta tutan hukuk kurallarına? Gerek yok dersek yaşanılacak kaosu tahmin etmeniz zor olmaz. En basitinden çalıştığımız işyerlerinde temel temizlik düzen kurallarının olmadığını düşündüğümüzde yaşanabilecekleri düşünün. Kuralsızlık kaosu beraberinde getirir. Bir arada yaşıyorsak kurallarımız olmalı ve bu kurallara riayet etmeliyiz.  Buraya kadar son derece normal, zaten iyi vatandaşlar kurallarına uyuyor trafikte, hayatın bütününde empati yetenekleriyle düzene azami itaat gösteriyorlar.

            Fakat kurallara uymayanlar, trafikte sürekli magandalık yapanlar, aşırı hızlı kullananlar, hijyen kurallarına uymayanlar, aşırı kazanma hırsıyla kaçak kanunsuz sağlıksız iş yapanlar vs. vs. Bu zihniyetteki insanlar sürekli toplumun bir arada yaşama olgusuna saldırır, sürekli zarar verir. Devlet toplumsal düzeni bozan bu tip bireyleri izole etmeli, cezalandırmalı aksi takdirde toplumu oluşturan işinde gücünde sürekli kurallara uyan, topluma değer katan toplumun ve imkânlarının gerçek sahibi bireyin hakkı gasp edilmiş olur. Bu da uzun vadede güvensizliği getirir.

          Toplumumuz kural tanımazlığın en acı sonucunu 17 Ağustos 1999 da yaşadı. Şark kurnazı müteahhitlerin hırsızlıkları, onlara müsamaha gösteren, izin veren, onay verenlerin hataları, daha ucuza imal olması için standart dışı malzeme kullanımı, bilimin orada 2 katın üzerinde yapı olamaz kuralına rağmen 8 ve 10 kata kadar verilen ruhsatlar, o binalarda yitirilen binlerce can, kaybolan hayaller, yok olan aileler.

          Şimdi toplum olarak ikinci büyük sınavımızla karşı karşıyayız. Salgın hastalık. Devletimiz ortalamanın üstünde bir hızla müdahale durumları oluşturuyor, tavsiyelerde bulunuyor, bilgilendirme yapıyor, bu olayın büyüklüğünü anlatmaya çalışıyor, en az hasarla atlatmanın yollarını açıklıyor ama maalesef ülkemizin ben çok bilirimci tayfası yine bildiğini okuyor. Devlet özellikle ileri yaştakilere dışarı çıkma diyor, ama dışarılar işgücü harici yüzlerce emekli ihtiyarla dolu. İnsanlara gerekmedikçe hastaneye gelmeyin deniyor, basit bir ilacı yazdırmak için bile hastane yolu tutuluyor. Devlet burada duracaksın diyor, vatandaş oradan kaçmanın yolunu arıyor. Anlamıyor ki yaptığı bu düşüncesizlik sadece kendisine değil tüm çevresine zarar verebilecek.

          Toplum olarak birlikte yaşamanın gereklilikleri konusunda çok iyi değiliz. Bunun sebepleri çok fazla her biri ayrı araştırma konusu olabilir. Kente köylerden göç, doğru şekillenmemiş şehir yapıları, gecekondulara gösterilen müsamahalar vb. gibi. Bunlar çoğaltılabilir.

         Birbirimizi etkiliyoruz. Birlikte yaşıyoruz ve birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Bunu öğrenmeden toplum olduğumuz söylenemez. Aynı yolu kullanıyoruz, aynı caddeden geçiyoruz, aynı marketten alışveriş ediyoruz, aynı havayı soluyoruz, sosyal yaşam alanlarını birlikte kullanıyoruz. Birbirimizden izole değiliz. Keşke öyle olabilseydi. Trafikte tüm kurallara uyanlar bir yolu kullansaydı, kuralları hiçe sayanlar başka bir yolu. O zaman bir sarhoş sürücü yüzünden hayatında hiç kural hatası yapmamış arkadaşımın dayısı felç olarak 4 yıldır yatmıyor olurdu ya da aşırı hız yapan bir sürücü tarafından durakta minibüs beklerken biçilen gencimiz hala yaşıyor olurdu. Aynı havayı soluduğumuz cahiller yığını mevcut,  "Hani virüs nerede ben göremiyorum " diyen zavallı bir cahilin başlattığı bulaşma zinciri sonucu bir yakınımız, bir büyüğümüz öldüğünde o zaman daha net anlaşılacak cehaletin boyutu.

Tıpkı 17 Ağustos sonrası verilen kurbanlar gibi. Toplum olarak kuralları önemseyelim.

Bu toplum artık cehalete kurban vermesin.

           

            Herkese sağlıklı bol tedbirli günler diliyorum. Umarım bu salgın doğru bir bilinçlenme ile kısa zamanda atlatacağımız bir durum olur.

  Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sağlıkla kalın.  

 
Toplam blog
: 24
: 222
Kayıt tarihi
: 06.09.13
 
 

Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Eğitimi Bölümü Mezunu, Sakarya Ünv'de Eğitim A..