Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '17

 
Kategori
Deneme
 

Kıvanç

Kıvanç
 

O kadar çok ağlıyorum ki son dönemlerde; bende bir duygu selidir ki kendimi sanki durduramayacakmışım gibi geliyor. Yaşadığım hayattan korkunç bir lezzet alıyorum. Çünkü hayatımı küçültüp cebime koymayı başardım. Bu benzetmenin aksine hayatım da kocaman oldu. Her yere erişebiliyorum. Yüreğimde aynı büyüklükte bir KIVANÇ var. Başarabilmişlikle ilgili bir durum bu! Dünya küçülürken hayatım KOCAMANLAŞIYOR...

Mesela dinlediğim “best of 2000; Joe Satriani” albümündeki şarkıları ben seçmişim gibi hepsi benim sevdiğim şarkılar ve enteresan tarafı Joe Satriani ile tartışmasız aynı fikirdeyiz. Onun bestecisi olduğu şarkılardan en iyilerini aynı müzik kulağıyla seçmişiz. Bu küçümsenemeyecek bir şey çünkü müziği bilenler bilir kendisi gitarcıların hocasıdır.

Ve bunun gibi bir sürü şey:

Artık ünlü olmaktan korkmamak.

Memleket topraklarıma yakın olan Bursa’da yaşamak. Yani kısaca The Marmaralı olmak.

Çocuklarımla başarıyla yürüttüğümüz yalın ve sevgiye dayanan ilişkimiz.

Artık çılgınlık yapmamak. Ölümle yüzleşmemek.

Mezun ettiğim öğrencilerin sayısının 500’lü rakamlara ulaşması.

Artık üniversite öğretim görevlisi olarak kabul görmek ve daha da güzeli bu konuda alaylı olmama rağmen tartışılmamak.

TMMOB aktif gönüllü hizmetler verip gençlerin önünü açmak.

Kısacası her yerde VAR OLMAK; yani YOKTAN!

Bir sürü blog üretmek ve bundan son derece zevk almak.

Koltuk altımda kaç karpuz taşıdığımı kimse tahmin edemez ama beceriyorum. Ve becerdiğim için kendimle gurur duyuyorum. İşte benim ödülüm bu kadar basit: KIVANÇ ve bu ödülü de yine bana veren kendim. Çünkü başkalarının düşüncesi benim için önem arz etmiyor. Ve evet, kendimden bu kadar da eminim.

Cuma akşamı TMMOB’da genç mühendislere verdiğim YARATICILIK derslerinden ötürü ikinci kez plaket aldım. Nihayet yıllardır bireysel olarak yaptığım çabalamaların görünür olması hoşuma gidiyor. Nitekim gizli kahraman olmaktan sıkılmaya başlamıştım.

1992 yılından beridir her yıl yılda bir veya iki kez KIZILAY’a kan veriyorum. Her bir bağışım karşılığında 3 kişi ve bir ağaca hayat veriyorum. Kısacası küçük bir orman yaptım bile...

Benim yazar olarak nitelendirilmem kendim için tek başına bir şey ifade etmez.  Ben aynı Zülfü Livanelli gibi bir insan olma peşindeyim. Ya da sanatçı ünvanı da kafi gelmez. Ben Bolu’yu tek başına kalkındırmış İzzet Baysal olarak ölümümden sonra da anılmak istiyorum. Ama bunun amacı EGO değil, bunun amacı TOPLUM. Belki sevgili mentörüm sayın Prof. Dr. Hamdullah Aydın gibi ben de Oğuz boylarından geldiğim için Türk(Türkiyeli) olmayı yüceltme peşindeyim. Ama buna salt bir milliyetçilik anlayışıyla değil tam tersine HUMANIST, ÇEVRECİ, EVRENSEL gerçekler üzerine kurgulamak istiyorum.

Türklerin cinsi sapık hali beni içten içe kemiriyor. Bu hastalıklı halimizi TEDAVİ etmek istiyorum. Ben bile bu konuda dünyadaki en basit insanlara rezil oldum çünkü bu hastalıklı halden nasibimi alıyorum. BEYNİMİZE YERLEŞEN ÇARPIK NAMUS ANLAYIŞINDAN KURTULMAK İÇİN NELER VERMEZDİM!

Türkiye’de yerlerde gezinen kadınlar ve savunmadıkları hakları ve 2. sınıf halleri beni resmen çıldırtıyor.  Bu konuda onca yıl onlara destek vermiş biri olarak son derece zayıf buluyorum motivasyonlarını. Neyse!

Türkiye’de gerçek BİLİM ADAMLARI, SANATÇILAR, VATANDAŞLAR yetiştiğini bir görebilsem, işte o zaman GAMSIZCA o gün ölebilirdim. Çocukluğumdan beri ben bu durumu hayal ediyorum. Hele bir de DEMOKRAT bir nesil yetiştirdiğimizi görseydim, anında ölebilirdim!

Her şey okuduklarımızdan öğrendiklerimiz, her şey hayatın salt kendisi değil, bazen de bizim UMUTLARIMIZdır hayat!

Çocuklarımı seviyor olmam, diğer çocukları sevmeme engel değil aksine büyük bir motivasyon kaynağı. Ben istismara uğramış her çocuk için bir kez daha ölüyorum. Onları kurtarmak için hayatımı feda edebilirim.

Yıllar evvel Endonezya’da gezerken o kadar pis ve sağlıklı olmayan bir eski liman mahallesine gelmiştik ki Jakarta’da, orada gördüğüm o zeki bakışlı çocuğa yeni almış olduğum altın bir yüzüğü hediye ederken onun doktor olmak istediğini öğrendiğimde hüngür-hüngür ağlamıştım. Buna benzer o kadar çok hikayem var ki anlatmaktan yoruldum. Türkiye’yi, dünyayı gezerken o kadar çok görüntü ve olay depoladım ki zihnime –bu kadar anlatıp yazmama rağmen- BİTMİYOR!

ÇÜNKÜ DÜNYADA KÖTÜLÜK KOL GEZİYOR. YAPILAN İYİLİKLER GÖSTERİŞTEN İBARET VE BU DURUM BENİ KAHREDİYOR!

Ama yine de kahrolmakla kalmayıp ben değişim için çabalamaya devam ediyorum. Tavsiye ediyorum; konuşmak yerine siz de elinizden geleni yapın...

Selamlar

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..