- Kategori
- Şiir
Kıyamete beş var
kırk yerinde kırk mum yanan dünya
serçe kadar ürkek görünenin
altında duran şahin yüzün
yavaş yavaş siyaha boyanmaktasın
gece çınlamalarında gökyüzün
duymuyor sağır kulaklar
yağma meze sofralara yeşilin/ in
hırsla bileylenen bakışı
çatlak dudaklarında, geçmeyen kış yaraları
ırak, can eriği mevsiminde kaldı güzel masalların
kaçak güreşir artık kurtla kuzu
gürül gürül akan suyunun
durmadan büyüyen suskunluğu
hiç (im) / şaklamayan tek el(im)
tek ağaç, rüzgârı kendine yetmeyen
uzun yol boyu yalnız
yok oluşun rüzgârı estikçe
hiç bitmeyen ateşi sürülüyor gözbebeklerime
aydınlatmayan lâmbasında
eskiler yürürken gözlerime
çeker ipimi bu günün karanlığı
sarar beni geceye
içimi kemirir kıpırtısız çölü
gitmeyen gece büyü(r) gözlerimde
kulaklarımda ürpertili seferberlik türküleri
yeşertemez / çoğaltamaz balkon çiçeklerim seni
karşıda durmada sırat
ölümün koynuna girmek bu bile bile
yaban otlarına aşılı yüzlerden
azaldıkça yüzüm karartılarla
yabancı bakışımda
saçak altından sürülür
ahu-zarı içinde
çaresiz, ıslak bir kedi kıvrılır
emrimde fare kapanına
dağılmayan sisinde bir balıkçı feneri
çözemez iplerini
kendi içine gömülmüşlüğünde yakarışları
kıyıda bekler güne yanaşıklığı
kurşun askerlerim kımıldamaz yerinden
nizâmı aslınla yaşamayan dünyâ
dantelâ gibi işlenmiş mâbetlerinde
taze çiçek bahçesinin rengine
sürmekte hâlâ kör yarasa uçuşu
tek el yaramıyor suyu
yok doğurganlığın
kuma geldi üstüne
gelincik gibi kırıldı boynun
kana bulandın
düşüyorsun ihtişamlı tahtından
ki, korkmalı aldatılan kadından
kıyamete beş var ey Ademoğlu
Hâdiye Kaptan
c)- Bu şiirin her türlü hakkı şairin kendisine ve/ veya temsilcilerine aittir.