Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Kızıl 16

— Sen… Bu saçmalığa kanacağımı düşünüyorsan pek yanılmışsın doğrusu, inatçı olabilirim ancak iğrenç yüzünü görmeye dayanamadığımdan sanırım ben gideceğim dedi eliyle havada daire çizerek döndü ve odasına yöneldi. Koltuktan kalktı hızlıca ve onu koridorda sıkıştırdı; çenesinden tuttu öfkeyle.

— Ne sanıyorsun, bu iki işe yaramaz seni nereye kadar koruyabilecek, benden tekrar kaçabileceğini mi sanıyorsun?

— Sandığım bir şey yok, dengesiz manyak, bildiğimse çok şey var. Artık senden korkmuyorum ve sen üzerimde i güç uygulayabileceğini sanıyorsan aldanan sen olursun dedi ve yüzündeki elini sertçe ittirip ani bir atakla arkasına geçti ve gardını aldı.

— Yanılan tek sen de değilsin üstelik hazır olmadığım konusunda Yorga da abim de yanılıyor. Haydi, durma seni şuracıkta öldürmek istiyorum ancak direnmezsen de tadı çıkmaz…

— Yalnız hatırlatırım bunu durdurabilecek kimse yok, bir kez başlarsa sonu gelmeden bitmez.

— Umurumda mı sanıyorsun, ya sen öleceksin ya ben… Savaşın tek ve en önemli kuralı bu değil midir; ya öl ya öldür…

— Bak sen küçük Elya’mız neler de öğrenmiş böyle ancak bunların sana hiçbir faydası olmayacak, kendini iyi korumaya bak çünkü canın fazlasıyla yanacak, septistli…

— Bekliyorum, konuşmayı bırakıp ta faaliyete geçersen daha iyi olacak.dedi gülerek ve hiç beklemeden ilk hamleyi yaptı ancak o kolaylıkla kurtulabildi bundan. İkinci kez o saldırdı ve kılıçlar çarpıştığında şiddetli bir gürültü yankılandı evin içerisinde, birbirine öyle güçlü değiyordu ki neredeyse sürtünmeden dolayı alevlenecekti.

— Hah, tüm gücün bu kadar mı adi herif; bende Yağız senden bahsettiğinde korkmuştum... Delikanlı memnun bir ifadeyle kendini geri çekerken kızı ittirdi.

— Henüz tüm gücümü görmüş değilsin, ben tam potansiyelimi düşmanıma göstermek gibi bir aptallığı asla yapmam. Bu yalnızca bir denemeydi küçük sevgili varis, şimdi gerçek bir ustanın nasıl dövüştüğünü göreceksin, savunmaya geçsen iyi olur. Tekrar saldırdı ve bu kez genç kız daha kılıcını havaya bile kaldıramadan kendini karşı duvarda buldu. Soğuk demir boğazına her an daha yakınlaşıyordu.

— Haydi ama… Gerçekten mi; tüm yapabildiğin bu kadar mı varis… Ah ne kadar da çelimsiz, ölmeye hazır ol septistli çünkü sana acımayacağım…

— Dur! Sen ne yaptığını sanıyorsun, geri çekil dedi Üzerine atladı ve onu bir eşya misali yere fırlattı. Kılıçların kopardığı kıyameti duyunca aceleyle giyinip dışarı çıkmıştı.

— Sen iyi misin, Elya dedi ve eğilip başını kaldırdı.

— Evet, iyiyim dedi zorlukla nefes alıyor, konuşamıyordu.

— Hâlbuki sana buna hazır olmadığını söylemiştim sadece tek hamlesiyle seni öldürebilirdi.

— Üzgünüm…

— Unut gitsin, seninle oyun oynamayı tercih ettiği için şanslısın yoksa ben buraya geldiğimde sen çoktan ölmüş olurdun dedi kızı kucağına aldı ve odasına götürüp yatağına yatırdı.

— Şimdi, her şeyi unut ve biraz dinlenmeye çalış, ölmen hiçbir işimize yaramaz. Hayatta kalmalısın, anlaştık mı?

— Anlaştık…

— Peki, öyleyse dedi ve çıkmak için arkasını döndü, genç kız kapıyı kapamadan durdurdu onu.

— Yorga!

— Buyur, varis…

— Teşekkür ederim, Yorga…

— Unut gitsin, önemli değil, haydi uyumana bak dedi son kez ve çıktı odadan.

 

 

— Görüyorum ki çabuk toparlanmışsın dedi arkası dönük olduğundan geldiğini görmeyen genç adama, Oğlan şaşkın arkasını döndü ve soğuk bakışlarını hiçbir zaman hiçbir koşulda galip gelemediği bu adamın üzerinde gezdirdi. Son kez dövüştüklerinde ağır bir yenilginin yanı sıra ezici bir hayal kırıklığının ve neredeyse ölümün esiri olmuştu aylarca...

— sen ne yaptığını zannediyorsun yağız, o senin kardeşin... kontrolünü mü kaybediyorsun yoksa?

— ne olduğunu bilmiyorum yorga, bunu neden yaptığımı da bilmiyorum. üstelik elya da kendinde değil gibiydi.

— Yanınızda olduğumiçin çok şanslısınız yoksa...

— Yoksa ne dedi birden parlamıştı.

— Unut gitsin dedi karşısındaki koltuğa otururken.

— Aslına bakarsan silmli bu durum araştırılması gereken bir mesele... siz birbirinize kardeş olarakda bağlısınız birer eş olarak da...

- haklısın böyle birşey ilk kez oluyor. sanki birşey bizi bunu yapmaya itti,farklı bir içgüdüydü bu...

— Öyleyse fırsatın varken bunu hemen yapmalısın; sonra çok geç olabilir.

- yorga bu olay birşey farketmemi sağladı. neredeyse unuttuğum birşeyi.. öfkeni... ve bu olduğunda ne denli öldürücü biri olabildiğini... tıpkı seneler evvel sana karşı işlediğim bir hatadan ötürü uğradığım o korkunç öfken gibi...

— Sen beni ne sanıyorsun, ahbap. Ben kin tutan biri değilim ya da intikam peşinde… Ben sadece kızı senden korumaya çalışıyordum, adil bir karşılaşma değildi sizinkisi. Bir gün seni yenebilecek duruma geldiğinde bu işe karışmayacağımı bilmelisin.

— Bunun olmasını ikimiz de istemedik, bunun neden olduğunu bile bilmiyorum.

— Biliyorum ancak sen de biliyorsun ki senin karşında henüz bir şansı yoktu ve buna rağmen kontrolünü sağlayamadın yağız, onunla dalga geçer gibi oyun oynadın. Tıpkı kedinin fareyle oynaması gibi… Üstelik yalnız bu da değil, buraya geldiğimiz andan beri ona olan üstünlüğünü kullanıyorsun, acınacak bir haldesin, silmli varis… Böyle değiştiğini görmek beni üzüyor doğrusu eski üze-ilden geriye pek bir şey kalmamış, görüyorum ki…

- haklısın belki de bunu ilk kez bugün farkettim.

— bu arada bilmeni isterim benden çekinmene gerek yok sana bir zararım dokunmaz yalnızca elya

konusunda hassas davranacağımı bilmelisin çünkü sen de biliyorsun bir omay olarak o saf ırktan geliyor. sadece bu nedenle bile o çok kıymetli...

— Evet,bunu biliyorum... ancak yine de...

— Bana bak evlat, sana hak etmediğin hiçbir şey yapmadım ben dedi ciddileşerek;- İhanetinin karşılığı ölümdü ancak ben seni sağ bıraktım, bu da yalnızca aynı hatayı ben de kızkardeşin vesilesiyle sana işlediğim için duyduğum ızdıraptan kaynaklıydı,beni öfkelendirmez ya da geçmişi bugünün konusu haline getirmezsen senin için hiçbir sorun olamaz dedi hışımla; -kontrolünü sağladığın sürece de senin için korkulacak hiçbir şey yok açıkçası diye ekledi, tekrar gülümsüyordu…

— pekala umuyorum bu durum tekrarlanmaz aksi takdirde birbirimize girmemiz an meselesi....

— anlaştık, silmli. Ondan geçemeyeceğini biliyorum merak etme kardeşsiniz siz, üstelik kız seni öldürmeden ondan kurtulamazsın haliyle benden de… dedi göz kırparak... Genç kız duyduklarına inanamıyordu, Yorganın her söylediği dehşetle beyninin içini kemiriyordu. O ikisinin böyle bir geçmişleri olduğunu tahmin edebilir miydi hiç, hele ki Yorganın da ağabeyi tarafından ihanete uğradığını ve buna rağmen ona karşı yine de oldkça sakin, sevecen ve sıcak bir adamdı. Beş ay boyunca her anında yanında olan bu adamı ne kadar az tanıdığını şimdi fark ediyordu; onun sessiz ve durgun yapısının altında kim bilir bunun gibi daha ne sırlar saklıydı. Yine de gözleri hep neşe ve hayat dolu bir adamın böyle biri olmasına aklı ermiyordu, gizlendiği yerden çıkarak içeri attı kendisini. İki genç şaşkın genç kıza bakıyorlardı; rengi atmış, titriyordu.

— Neyin var, iyi misin diye sordu telaşla Yorga,yağız da ani bir atakla yerinden fırlamıştı.

— Dokunma bana! Sana güvenmekle hata mı ettim ben, size… Hakkınızda bilmediğim daha neler var söyleyin haydi, durmayın.

— Elya, lütfen…

— Yaklaşma, dokunma…

 

— Elya, sus ve beni dinle Allah aşkına! Bu durumu neden bu kadar abartıyorsun, anlamıyorum dedi kızı omuzlarından yakaladı ve sıkıca kavradı.

— Çünkü usandım artık, neden herkes benden bir şeyleri saklama ihtiyacı duyuyor? Ben size ne yaptım ki bana böyle acı çektiriyorsunuz, böyle bir hayatı bana layık görüyorsunuz dedi zorlukla; nefes alamıyor ve yaşlar gözlerinden şelale gibi akıyordu.

— Elya!

— Benimle oyun mu oynuyorsunuz siz beni küçük mü görüyorsunuz beni neden hep birşeylerden koruyorsunuz? Bu yüzden mi onu yenemeyeceğimi söylüyorsun?

— elya! Yeter artık, kendinde değilsin. Söylediklerinin hepsi birer saçmalıktan ibaret…

— Öyleyse söyleyin siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?

— Benim tek isteğim bu işin sonunda ölüm olmadan her şeyin yoluna girmesidir. Görmüyor musun asiller bizi ellerinde oynatıyorlar, bizi birbirimize düşürüyorlar ancak bunu neden yapıyorlar o da belli değil, bizden birisinin öleceğini kestiremiyorlar ya da aptal herifler her şey planlarının dışında gelişiyor, hiçbir şey bu hale gelsin istememişlerdir ama olaylar ikimizden birinin ölümüyle sonuçlanacak ve onlar bunu anladıklarında çok geç olacak.

— İşte biz bunu önlemeye çalışıyoruz, varis. Sana yalan söylemek gibi bir niyetimiz hiç olmadı, bu adamla geçmişimi bilmen ancak soruna yol açacaktı nitekim öyle de oldu, değil mi dedi yorga araya girmişti;- değil mi?

— Evet, sanırım öyle oldu.

— Öyleyse artık bu konuyu burada bitiriyoruz, odaklanmamız gereken daha önemli başka sorunlarımız var, hepimizin ortak sorunu; asiller!

— Haklısın, özür dilerim… Ancak benden tek bir şey daha sakladığınızı öğrenirsem bu kez bu kadar kolay kurtulamazsınız…

— Merak etme, bilmen gereken her şeyi sana zamanı geldiğinde ben kendi ağzımla söylerim ama şimdilik bunlar önemli değil…

— pekala... Ben gidip Konsta’yı tekrar kontrol etsem iyi olacak, sonra da yatacağım, abi. Size iyi geceler dedi ona dönerek.

 

Delikanlı hala uyuyordu, ateşini kontrol etti ve üzerini sıkıca örttükten sonra çıktı ve kapıyı da ardından çektikten sonra bir adım mesafedeki diğer odanın kapısına uzattı elini, kolu hafifçe bastırdı ve içeri girdi. azsonra kapı çalınmış ve yorga içeri girmişti ardından...

— Henüz uyumamışsın. Biraz dertleşmek ister miydin? Dedi yatağın kenarında duvara yaslanmış kıza…

— Bilemiyorum. Konuşacak pek bir şey yok aslında...

— Haklısın. Yok. Dedi çalışma masasının önündeki sandalyeyi yatağın önüne çekerek oturdu;- yine de seni dinlerim.

- Hayır. Yeniden tartışmak istemiyorum, Yorga. Gerçekten çok yorgunum.

- Belki bilmek istediklerin vardır. Soracak olursan anlatabilirim. Dedi biraz daha ısrarla. Moralinin bugünlerde iyi olması herkes için faydalı olacaktı. Ve bunu bildiği için durumu düzeltmeye uğraşıyordu.

- Boşuna debelenme, general. Zihninden geçen her şeyi görebiliyorum. Bilmek istediğim hiçbir şey yok. İsteseydim zihnine sızar bunu kendim yapardım. Dedi gözlerine ima ile bakıyordu.

- Zihin okuyabildiğini bilmiyordum. Yani tam olarak emin değildim.

- Kimse bilmiyor, merak etme.

- Seninle açık konuşalım, varis.

- Dinliyorum.

- Aklından neler geçtiğini, ne düşündüğünü bilemem, varis. Benim zihin üzerinde kontrol yeteneğim yok. Ama bildiğim bir şey varsa söylediklerimin doğruluğuna inanman ve bana güvenmen gerektiğidir. Silm'li ile geçmişte neler yaşadığımı anlatmak için henüz çok erken... O yüzden diyebilirim ki henüz asillerle karşılaşman için çok çok erken ve bu yalnızca onların ne denli güçlü olmalarından ve ellerinde iyi savaşçılar olmasından kaynaklıdır. Altından başka anlamlar çıkarmanı istemem.

- Ben de açıklama yapmak için kendini yormamandan yanayım, general. Anlaştığımızı zannediyordum.

- Evet, öyle olduğunu sanmıştım. Ta ki odana girip şu halini görene kadar...

- Vaziyetimin söylediklerinle hiçbir ilgisi yok, general... Ben sadece gerçekten yorgunum.

- Öyleyse dinlenmen için seni yalnız bırakayım. Dedi ayağa kalkıp kapıya yönelmişti ki Elya onu durdurdu. Yorga ona döndü, bir süre bakıştıktan sonra Elya ağzındakini çıkartmıştı sonunda.

- Lütfen, zihin okuyabildiğimi kimse bilmesin. Ve dedi doğrularak birkaç adım yaklaştı ona. Sağ eli ve bir parmağı havadaydı. Gözlerini kapatmıştı. Söylemek istediğini hatırlamaya ya da toparlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı;- Senin hislerin ne denli gerçek bilemiyorum, Yorga ama ben sana zaten güveniyorum. iyi geceler general...

- iyi geceler varis...
 

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..