Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Kızıl 19

Bir haftalık bir araştırmanın ardından gerekli tüm hazırlıkları ve planı bitirebilmişlerdi. Kariha ve Elmira'nın daha önce Mühin Nekar'ın şatosunda uzun süreli olarak bulunmuş olmaları plana büyük bir katkı sağlamıştı. Elbette diğerlerini de unutmamak gerekirdi. Özellikle Ağabeyi Üzeil'i... Nekar'la olan geçmişi her şeyin üstünde planın sağlam temeller üzerine oturmasına yardımcı olmuştu. Fakat aslında bu işi hiç uzatmak istemiyordu. Bir an önce olsun bitsin niyetindeydi. Ve bu yüzden onlara tek gereken Nekar'ı yakalayıp bazı kayıtsız bilgileri ondan öğrenmek sonra da icabına bakmaktı. Ki bunu öylesine acı verici bir yolla yapacaktı ki tüm hırsını ve öfkesini bir anda silip atacaktı içinden... Umursamayacaktı hiçbir şeyi,  ne onu öldürmemeyi ne de öldürmekten korkmayı... Önce ona işkence edecek sonra da gırtlağını kesip son verecekti bu saçmalığa... Yanında duran Yorga kolundan dürterek kızın yeniden aralarına dönmesini sağladı.

-  Plan hazır olduğuna göre ne yapıyoruz, hemen harekete geçiyor muyuz yoksa bir süre daha bekleyecek miyiz?

-  Hayır. Beklemeyeceğiz. Doğrudan işe koyulacağız. Ayrıca ben bir plan da istemiyorum. Plan yalnızca vaktimizi alıyor bizden. Ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Boş yere kafa yorduk yani üzgünüm. Zaman kaybedemem. Şimdi olmaz.

-  Öyleyse aklında başka kesin sonuçlar verecek bir düşüncen olmalı...

-  Haklısın.

-  Nedir?

-  Dediğim gibi doğrudan saldıracağız işte... Yapacağı hiçbir hazırlık onu bu çarpışmadan koruyamaz.

-  Peki, bunu bir haftayı kaybetmeden evvel de söyleyemez miydin?

-  Üzgünüm. Çok haklısın da işte bazen benim aklımda duraksıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum haliyle...

-  Dediğin gibi olsun o halde. Bu plan işi bana da saçma geliyordu zaten. Doğrudan saldırmak en iyi yol olmasa da şu durumda mecburuz. Zamanımız daralıyor. Dedi ayaklanarak kapıya yöneldi;- ben gidip ihtiyacımız olan taşıtları ayarlayayım. Güçlerini kullanman hala çok riskli… Seninle aşağı vadideki dere yatağında buluşuruz dedi ve çıktı.

-  Pekâlâ… Bende bu esnada kendi hazırlıklarımı tamamlayayım dedi ayaklanıp odasına yöneldiğinde. Gizli bölmenin arkasında durduğu dolaba doğru ilerledi ve onu hafifçe geri çekerek girişi aralamış oldu. İçeri girdi. Işığı açtı. Gözlerinin önünde çeşit çeşit zırh ve silah duruyordu. Bu silahları ve zırhları lazım olabileceğini düşündüğü için Yorga her ortadan kayboluşunda getirmiş ve bu gizli bölmeye doldurmuştu. İçlerinden bir tanesini alarak hızlıca üzerine geçirdi. İki kılıç ve bir yayla okları da topladıktan ve zırhındaki yerlerine yerleştirdikten sonra bölmeden çıktı. O aralıkta Konsta kızın atını hazırlamış bir gevşeklik var mı diye tekrar kontrol ediyordu. Ona teşekkür ederek atına atladı. Dizginleri çekiştirerek hayvanı gideceği yöne doğru döndürdükten sonra hızla uzaklaşmaya başladı. Yarım saat içerisinde Yorga’nın söylediği buluşma noktasına varmıştı. Beş dakika sonra da Yorga’nın atının sesini işitti. Tepenin başında belirdiğinde yanına yaklaştı.

- Her şey hazır… Acele etsek iyi olur. 

- Umarım bu varsayımım gerçekten doğrudur dedi atı tekrar komutlandırdığı esnada; - aksi takdirde boşa enerji ve zaman harcamış olacağız. Mühin Nekar’la daha önce karşılaştığımda zihninde bu sırra dair hiçbir şey bulamamıştım. Şu an yalnızca bir şüpheyle hareket ediyoruz, Yorga.

- Bunun farkındayım, Aye-il. Ama Mühin Nekar güçlü bir büyücüdür. Zihnindeki bilgileri nasıl koruyacağını iyi biliyordur. 

- Emin misin bu söylediğinden?

-  Elbette. Çünkü dayanağım da oldukça güçlü…

- Nedir bu güçlü dayanak? dedi kıkırdayarak.

- Daha evvel onu yakalamak görevi Ukmas Damal’a verilmişti. Ancak o ilk seferde başarısız olunca…

- Bunun Mühin Nekar’ın zihnini iyi korumasıyla ilgisi ne? Dedi sözünü keserek. 

- Henüz sözümü bitirmedim. Sabırlı ol… Daha sonra tekrar saldırı için biraraya toplandığımızda Ukmas Damal onun zihnine sızamadığını ancak Mühin Nekar’ın onun her hareketini rahatlıkla savuşturabildiğini anlatmıştı. Bunun üzerine tekrar saldırıdan evvel Damal’ın zihin üzerindeki yeteneklerini geliştirmesini beklemeye karar vermiştik. Ve böylece birkaç ay süreyle onun saldırılarına karşı yalnızca savunmada kalmıştık.  Birkaç ay sonraysa Damal’ın sırf zihin üzerindeki yetenekleri gelişmekle kalmamış artık Mühin Nekar’dan çok daha güçlü bir büyücü haline gelmişti. İşini sessiz sedasız hallettikten sonra onu bugünkü hücresine tıktık ve sonra da kamuoyuna açıkladık. İşte Mühin Nekar’ın yakalanış hikâyesi budur.

- Pek ilgi çekiciymiş. Belki haklısın. Ancak ben artık o gün olduğumdan çok daha güçlüyüm ve bu defa bildiklerini benden saklayamayacak. Göreceksin.

- Bundan eminim. Sana ve yeteneklerine olan güvenim tamdır, Omay.

-  Teşekkür ederim, gardiyan. Dedi alaya alarak.

Gecenin son saatlerinde kara gölün ortasındaki yüksek güvenlikli saraya varmışlardı. Kara göl Septist’teki en büyük göldü. Büyüklüğü bir iç denizin iki katı kadardı. Ve oldukça hırçın bir göldü. Bu nedenle geçmeleri epey zor olacaktı. Varışları da biraz geciktiğinden dolayı gergindiler. Oraya varmalarının bu denli uzun sürmesinin nedeniyse atları yarı yolda bırakmak zorunda kalmış olmalarından kaynaklanıyordu. Hem atlar çok yorgun düşmüşlerdi hem de Aye-İl bir de bu canlıları gizlemekle uğraşmakla enerjisini daha fazla tüketmek istemiyordu. Neyse ki Silm’linin gizleme yetenekleri de en az onun ki kadar iyiydi de bir de onları düşünmek zorunda kalmamıştı. Sarayın dört büyük kulesinde ikişer asker büyük spot ışıklarıyla bölgeyi sürekli kontrol ediyorlardı. Bu nedenle gölü görünmeden geçmek işi biraz daha zorlaşacaktı. Büyük bir kayanın arkasında gizlenmişlerdi ancak neyse ki bir hafta üzerinde uğraştıkları bir planları vardı da yalnızca bekliyorlardı. Elya güçlerini daha büyük ölçeklerde kullanma riskini alamadığından gece yarısı yapılacak olan nöbet değişimi sırasında göle girecekler ve saraya yüzerek çıkacaklardı. Ne denli riskli olsa da şu an için bundan daha iyi bir yol yoktu. Yazık ki yanlarına herhangi bir araçta almamışlardı. Belki de hazırlıksız gelmek fikri pek de iyi değildi. Yorga kolundaki saate baktı.

- Beş dakika sonra diğer nöbetçiler gelecekler, Aye-il. Kendini hazır tut. Göle girmek için yalnızca on beş saniyemiz olacak. Spotlarla çevreyi son kez döndükten sonra birkaç saniye bekleyip öyle atağa geçeceğiz. Ben koş dediğimde hiç duraksama…

- Tamamdır, efendim.

- Mümkün olduğunca derine inmeye çalış… Umarım iyi bir yüzücüsündür. Aksi takdirde gölden çıkamayabilirsin.

- Merak etme, oldukça iyi yüzerim. Çünkü yüzmeyi bana Yağız öğretmişti.

- Öyleyse sorun yok. Üze-il iyi bir yüzücüdür. Dedi başını hafifçe kaldırarak kuleleri tekrar kontrol etti; - Yeni nöbetçiler geliyorlar. Hazır mısın?

- Evet. 

- Tamam, eğil şimdi… Bölgeyi son kez dönecekler değişimden evvel… Telaşla yeniden gizlendiler kayanın arkasına…  Onların bulunduğu bölgedeki ışık üzerlerinden geçip kayayı aştıktan sonra dizlerinin üzerine kalktılar ve tüm ışıklar tamamen kapanana dek beş saniye daha bekledikten sonra hızla koşmaya başladılar. Ve sessizce göle süzüldüler. İkisi de mümkün olduğunca birbirlerine yakın durmaya ve derine inmeye çalışıyorlardı. Eğer bir terslik olursa birbirlerini kaybetmek istemiyorlardı. Gölün diğer kıyısına ulaştıklarında soluk soluğaydılar. Daha evvelden saptadıkları bazı özel kör noktalardan birine girerek içeri sızdılar. Bu noktalar aynı zamanda saraya giriş çıkışı da kolaylıkla sağlıyorlardı. Ancak elbette buralarda da kameralar vardı ve kameraların görüş açısına girmeyen gizli bölgeleri de… Bir süre ilerledikten sonra direkt olarak Kontun özel hazine odasına çıkacağını bildiği bir bölmeye soktu onları… Neyse ki bu bölmeleri ondan başka bilen kimse yoktu. Çünkü zamanında ihtiyaç duyabileceği düşüncesiyle bu bölmeleri kapatıp giriş ve butonlarının yerlerini değiştirmiş ve bu değişiklikten de kimseye söz etmemişti. Bu gizli bölgeleri tamamen kapattığını sanıyorlardı asiller… Az sonra hazine odasına açılan girişin önündeydiler. Ancak içeri giremezlerdi çünkü sıkı korunan birkaç yerden biriydi burası… Kont Mühin Nekar’a sağlanan bu kısmi hazineyi elbette öyle gelişigüzel kullanmasına izin verecek kadar aptal değildi asiller… Bu yüzden bu ve birkaç odayı daha özel güvenlik sistemleriyle donatmışlardı. Yakalanmamak imkânsızdı.

- Tamam. Şimdi sıra senin dedi yanındaki kıza dönerek. Güçlerini kullanarak içeride kitabeye benzer bir şey olup olmadığını kontrol edecekti Aye-il.

- Peki dedi ve gözlerini kapayarak tüm odayı gözlerinin önüne aldı. En gizli saklı bölgelerini dâhil olmak üzere… Ancak kitabeye dair hiçbir şey bulamayınca gözlerini araladı ve adama dönerek başını salladı; - burada değil. Şimdi ki durağımız neresi olacak?

- Şahsi odası… Özel eşyalarını burada tutmaz o zaten. Kitabe’de sanırım yeterince özeldir.

- Öyleyse neden ilk önce oraya gitmedik ki… Sen oyun mu sanıyorsun bunu yoksa?

- Yalnızca kontrol etmek istedim. İçeride özel bir şey görmediğine emin misin?

- Eminim de burada nasıl özel bir şeyden söz ediyorsun anlamadım.

- Gümüş kaplama bir kutudan… İçinde özel bir taş olacaktı.

- Hayır bahsettin gibi bir şey görmedim, Yorga dedi ima ile…

- Tamam. Hadi şu kitabe’yi alalım ve gidelim buradan…  Gerisingeriye döndüler ve beş on adım sonra bir başka bölmeye girdiler. Bu bölmede kontun özel odasına çıkıyordu. Beş dakika daha dar ve soğuk bölmede yürüdükten sonra girişin önüne gelmişlerdi. Elya bu defa onu tekrarlatmadan güçlerine sarıldı ve odanın içini kontrol etmeye başladı.

- Evet! Dedi heyecanla;- işte buldum onu… 

- Nerede?

- Yatak başının arkasında gizli bir giriş var ve içeride senin aradığın şu kutuda görünüyor. Ve bunun gibi daha bir yığın şey…

- Pekâlâ, alalım şunları da çıkalım bir an evvel buradan… Yakalanma riskini göze alamayız.

- Öyle mi bay zeki! Peki, bunu nasıl yapacağız. 

- Kolay… Kameraları devre dışı bırakacaksın. Bunu yapabilirsin, değil mi?

-Elbette, yapabilirim dedi suratını asarak bu sözüne biraz alınmıştı;- ancak daha iyi bir fikrim var. Şimdi sen beni burada bekle ben hiç uğraşmadan oraya girip alacağımı alıp geri döneceğim. Sonra da gideriz. 

- Ne yapacaksın? Diye sorarken kız gülümseyerek gözlerinin önünden yavaşça silinip gitmişti;- evet anlıyorum. Kendini oraya ışınlayacaksın.

 

 

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..