Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Kızıl 6

- Merak etme dedi yaşlı adam; - bu durumun kalıcı değil, en azından şimdilik.

- Nasıl yani diye sordu hiç tepkisiz. Gözlerini aynadaki bu yaratıktan ayıramıyordu, ona göre iğrenç görünüyordu.

- İnsanların arasında kaldığın süre boyunca onların kılığında dolaşabileceksin, Tadını çıkar…

- Peki, burada kalan zamanım…

- Çok değil ancak az da değil dedi sözünü bölerek yaşlı adam, artık geri dönmesi gerekiyordu. Yeni varise yaklaşarak onu kendine çevirdi, eliyle boynuna varis soyunun taht kültünü simgeleyen kolyesini taktı; “ bundan böyle artık, ailenin soyunu devam ettirecek varis Omay sensin, zamanı geldiğinde tahtını devralacak ve imparatorluğun devamını sağlayacaksın” dedi. İmparatorluk mu, devamını mı?  

- Erkeğini henüz bulamasak da aramaya devam ediyoruz, onunla ilgili elimizde ufak tefek birkaç bilgi var yalnızca. 

- siz neden sözediyorsunuz böyle... 

- zamanı geldiğinde herşeyi anlayacaksın merak etme omay... artık gitmem gerekiyor izninle

- ama bana bir açıklama yapmanız gerekiyor...

- Kendini yorma varis,  gücüne ihtiyacın olacak... 

- dur dur bir dakika bir erkekten bahsettin... bunu bana açıklayabilir misin...

- bir yerlerde bir eşin var omay ancak henüz yerini bilmiyoruz. 

- ama Onu diğerlerinden ayırt edebilecek birkaç özelliği vardır mutlaka, değil mi? Yani beni bulabildiyseniz…

- Evet, sanıyorum ki… Ama şu da var ki biz seni doğduğundan beri takip ediyoruz, hiç aramak zorunda kalmadık. Oysa tamamen kendini gizler gibiydi, hiçbir iz yoktu ona dair.

- Ya öyle mi? Anlıyorum; peki şu şeyi öğrenmem de sakınca var mı? Yani onun özelliklerini… Elbette yoktu ne sakıncası olabilirdi, Omayların doğuştan gelen içgüdüleri onları birbirlerine bağlardı, onu bulabilecek biri varsa o da bu kız olabilirdi ancak. Eşini hissedebilecek güdülere sahip olduğu için bu bilgileri onunla paylaşmaktan kaçınmıyordu zaten. Odada ki diğer çocuğa çevirdi bakışlarını, Onu anımsatan çok fazla şey vardı bu çocukta.

- Büyük kardeşinle oldukça örtüşen birkaç özelliğini biliyoruz dedi nihayet bir noktada sabitleyebildiği düşüncelerini dışa vurarak.

- Ne! Ağabeyine döndü hayretle o da kardeşine bakıyordu, bir kahkaha koptu aralarında.

- Siz dalga mı geçiyorsunuz yoksa bana mı öyle geliyor? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?

- Bu benim isteğimin dışında bir şey varis Omay, sana söyleyebileceğim fazla bir şey yok ne yazık ki. Ancak seni koruması için bir gardiyan göndereceğiz, o zamana kadar kendi başınasın. Kurul henüz kimi göndereceğimize karar vermiş değil…

- Dur, dur bir dakika, o erkeğin ağabeyim olması ihtimali ne kadar yüksek?

- Oldukça, varis oldukça. Ancak bunu anlamanın da tek yolu var?

- Nedir, lütfen hemen söyleyin.

- Siz Omaylar doğuştan eşlerinize bağlısınızdır; yani yaşama gelen Omay’ların eşleri bir kurulca daha anne karnında belirlenir; onu bulabilmek istiyorsak bu işi senin içgüdülerine bırakmak zorundayız… Yaşlı adam bir anda ortadan kayboluverdiği için daha sorması gerekenleri soramayacaktı ne yazık ki. Kalan merakını da artık bir dahaki sefere saklamaya karar verdi.

- Eski haline dönüyorsun dedi yağız dalgın kardeşine, bunun hoşuna gideceğini biliyordu çünkü yeni halinden hoşlanmadığı çok belliydi halinden. Hâlbuki bu biraz garipti, tamamen değişmesine rağmen hala kardeşi gibiydi ve şimdi daha da güzeldi. Neden çekiniyordu ki korkması için bir şey yoktu ortada, değişen pek bir şey yoktu zaten. Hala eskisi kadar kardeşiydi ve güzelliğini de muhafaza ediyordu.  “Ha” dedi nolduğunu anlamamıştı, aynada kendine baktı yeniden, evet eski haline dönüyordu; ama şimdilik… Sonra yeniden ve tamamıyla…  

- Bu güzel değil mi dedi ağabeyine hitaben; hayır hiç de öyle olduğunu düşünmüyordu, bir insan olarak kalmayı yeğlerdi, keşke bu mümkün olabilseydi… Ama olmuştu bir kere, daha başından seçilmişse bir şey gelmezdi elinden. 

- Şimdi ne yapacağız dedi ağabeyine dönerek.

- Bilmiyorum dedi omuzlarını silkerek; öncelikle şu kapıdaki güruhtan bir kurtulalım, gerisini sonra düşünürüz. Kalabalık mı, ne kalabalığı, cama yaklaştı telaşla. 

- Bu olamaz, bütün mahalle burada mı dersin dedi yanına yaklaşan ağabeyine.

- Sanırım öyle, ilaveten polis ve ambulanslar…

- Nasıl kurtulacağız peki.

- Neden onu da sen düşünmüyorsun, kardeşim. Bunun sorumlusu sen değil misin? Şu kurnazlığını kullan da bir yolunu bul mutlaka. 

- Tamam dedi koşarak bahçeye geçti. Bu insanları kandırmak onun için hiç de zor bir durum olmayacaktı, kalabalık onu görünce aralarında gürültülü bir konuşma silsilesi başlamıştı. Önlerine kadar gelerek yüzünde kocaman şapşal bir gülümsemeyle dikilmeye başladı. Her birini tek tek inceliyordu, yüzlerindeki o acımayı, şaşkınlığı. Kesinlikle neler olduğunu anlayamıyorlardı. Onu sapasağlam ayakta görünce karışık kafalarındaki bütün ihtimaller yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Böylece onları aldatmak daha kolay olacaktı. Kalabalığı yararak geçti aralarından polisin yanına; sorumlu olduğunu düşündüğü birisinin önünde duraksayarak önce özür diledi tüm bu karmaşa için. Yaşanan sadece küçük bir yanlış anlaşılmaydı, Girayın da saatlerce anlatmaya çalıştığı gibi.  Ancak o içeride avazı çıktığı kadar bağırıyorken pek inandırıcı olmamıştı herhalde.  “peki” dedi kızın söylediklerini son kelimesine kadar sabırla dinleyen polis memuru. Polis ikna olunca tabii kalabalıkta yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı, kim bilir bundan sonraki günlerde dilden dile nasıl bir hale gelecekti bu durum.  Aman umurunda bile değildi, kafasını yorması gereken çok daha önemli şeyler vardı artık. Yağız bütün bu süre boyunca hayretle izledi onu, ne kadar da kolaylıkla yalan söyleyebiliyordu; bunun bir yalan olduğunu gösterecek tek bir mimik bile yoktu ifadesinde. Onun değişmediğini  düşünerek hata mı etmişti acaba, karşısında bambaşka biri mi duruyordu artık.  Çünkü şu bir saat içerisinde tüm bu saçmalıkları anlatırken ona baktığında neyin gerçek neyin yalan olduğunu görememişti bakışlarında. Bu onu korkutmaya yetti de arttı bile, daha evvel söyledikleri doldurdu zihnini; işkence ettiğimi tanımadığım insanları öldürdüğümü görüyorum” demişti. Ya bütün bunlar gerçek olursa; bu ihtimal mümkünse, çok şeyini kaybetmiş demekti. Onun korkuları korkusu haline gelmişti şu son bir saatte. 

- Hey, ağabey uyan, sana söylüyorum kendinde misin dedi elini omzuna koyarak; Çok tuhaf görünüyordu. İrkilerek kendine gelmişti; “ efendim bir şey mi oldu” dedi ağzı bir karış açık bir halde.

- İyi misin diyorum.

- Bir sorun yok.

- Öyleyse artık içeri geçebiliriz bak herkes dağıldı sonunda dedi bir elini havada dolaştırarak. 

— Oda berbat görünüyor sence burayı nasıl toparlarız dersin dedi dikildiği yerden o ikisine. Giray’ın içinden bunu sen yaptın, öyleyse sen hallet demek geliyordu ama istifini bozmadı, yağızsa düşünmemekle meşguldü.

— Sizden hayır yok mu beyler, biraz yardımınız dokunsa fena olmaz hani dedi onları iğneler gibi. – hadi beyler hadi işe koyuluyoruz, yardımınız olmadan burayı mümkün değil eski haline getiremem…  

 

Aynı akşam genç kız yorgunluktan bitap düşmüş ve yatağına gömülmüş uyumaya çalışıyorken kurul başkanı Ukmas Damal varise gizli bir ziyarette bulunmayı uygun bulmuştu, yaşlılarla gardiyan olarak kimin gönderileceğine karar verişlerinin ardından Septist’ten ayrılarak dış dünyadaki bu insan evine gelmişti tekrar. Mümkün olduğunca sessiz cama vurdu birkaç kez, genç kız hafif uykusundan bir anda sıçradı ve camdan gelen tıkırtıya ilerledi, camı açtı. Yaşlı adamı karşısında görünce şaşkınlığına engel olamadı.

- Burada ne arıyorsunuz, efendim?

- Size bir haber vermeye geldim, varis. Ben ve yaşlılar bunu bilmeniz koşulunda daha iyi olabileceğini düşünüyoruz bu yüzden Acele etmeliyiz hiç vakit kaybetmememiz gerekiyor…

- Bekleyin sizi içeri alayım, kapıya geçin lütfen dedi ve acele odadan çıkıp kapıyı açtı sessizce.

- Haydi, içeri girin dedi ağabeyinin uyanmasından endişeli.

- Hayır, varis. Tek bir şey söyleyeceğim. Bir hafta sonra sizi koruması için bir gardiyanı göndereceğiz…

- İyi de bunun bana ne gibi bir yararı olabilir ki diye sordu merakla;- anlamadığımı söylemeliyim diye de ekledi.

- Göndereceğimiz gardiyan gizli ajandır aynı zamanda, onunla birlikte çalışmanı ve mümkünse ağabeyine bunu belli etmemeni istiyoruz.

- Anlıyorum, yani olay tamamen onunla ilgili, Adı nedir peki?

- Adı… Dedi ve kulağına eğilerek ona ismini söyledikten sonra - ve sakın hiç kimseye hiçbir koşulda bu gizli ziyaretten bahsetmeyin dedi tekrar ve hiç beklemeden, dönüp arkasına bakmadan karanlıkta yitip gitti.

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..