Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kızım geldi kızım

Kızım geldi kızım
 

KIZIMLA BULUŞTUĞUMUZ İŞTE O AN


Evet arkadaşlar kaç gündür iş yoğunluğundan size yazamadım nihayet kızım geldi.
Onun için ne planlar yaptım. Onun sevdiği yemeklerin listleri çıkarıldı. En uygun yemek menüsü yapıldı. Ve daha birçok onun hoşuna giden güzellikler düşünüldü. Ama kardeşimden gelen telefon planları alt üst etti. Hastahaneye yatması gerekiyormuş bir ameliyat için. Bu konuya daha sonraki yazımda değineceğim. Ama kardeşimin ameliyatı başarı ile geçti demekle yetineyim şimdilik.
Evet bir sürü planlar yaptık ve tanrı yine gülümsedi yaptığımız planlara.
Evdeki hesabımız çarşıya uymadı yani.

Hastahane koşuşturması içinde Atatürk Havalimanına ulaştığımızda heyecan doruktaydı. Dış hatlar çıkışının önünde yerimizi aldığımız da heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Kapıdan her çıkanla heyecan doruğa ulaşıyor, onun olmadığını görünce hüsran ve ardından daha büyük bir heyecan sarıyordu bizi, özelliklede beni.

Bu durum kızımın eli havada "OLEYYY BEN GELDİMMM..!!" diye bağıran sesini duyana kadar sürdü. Bir yumak olup sarıldığımızda gözümden akan iki damla gözyaşı da eşlik etti sevgi selimize. Bu anı anlatmaya kelimeler yetmiyor . Yaşamak lazım anlamak için.

Gözümden akan iki damla yaş kalbimin ritmini sakinleştirdi. Şakaklarımın zonklaması kesildi iki damla yaşla. İşte o an yaşadım ağlamanın dayanılmaz güzelliğini. Biz kadınlar iş koşulları yüzünden unuttuk bu en önemli özelliğimizi. İş dünyasının basamaklarını tırmanırken, o basamakların birinde unuttuk ağlamayı.

Hatırlayan var mı acaba onu nerde unuttuğunu? Ben anımsayamadım gözyaşımı hangi basamakta unuttuğumu.

O gözyaşları ki kimi zaman sevgilimiz için aktı. Kimi zaman çocuklarımız için aktı. İş yerinde haksızlıklara uğradığımızda destekçimiz oldu. Bunaldığımız gecelerde arkadaşımız oldu. Boğazımıza düğümlenen yumrukları çözdü kimi zamanda. Ama şimdilerde unuttuk ağlamayı.

İş dünyası kurtlar sofrasıdır. Sağlam duramayan yok olur gider. Girdiğiniz bir toplantıda sıkıştığında ağlayan bir kadını kim karşısında görmek ister ki?. Hiç kimse. Kim böyle bir bayana sorumluluk verir ve güvenir ki. Hiç kimse değil mi?
İşte biz bu basamakları çıkarken kaybettik gözyaşımızı. Biz bayanlar belli yerlere gelmek için katılaşıp değiştik. Yavrusunu kaybeden annenin acısı gözyaşları olup akar, yoksa nasıl dayanır bir ana yüreği bu acıya. Doğum sancısı ile gözyaşı döken anne, yavrusunu kucağına aldığında sevinç gözyaşına dönüşür akıttığı yaşlar.
Sevinçlerimizde bize eşilk eden bir coşku oldu damla damla. Üzüntülerimizde ise arkadaşımız. İşte bunlar bizi yaşama hazırladı dimdik ayakta kalabilmek için. Tıpkı sonbaharın bizi soğuk kışa hazırlaması gibi. İlk baharın sıcak yaz günlerine hazırladığı gibi. Nasıl ki sıcak bir bardağa soğuk su döktüğümüzde bardak çatlar paramparça olur ya. İşte kalbimizin parçalanmasına bu damlalar ılık bir geçişle engel oldu.

Ama biz ayakta kalabilmek için unuttuk bu özelliğimizi. Unutmak zorunda bırakıldık. Çünkü ağlamak bir zayıflıktı. Kızıma sarıldığım o anda ne zayıflık aklıma geldi ne çevremdekiler nede görenler ne der düşüncesi. O an sevincimi doya doya yaşamak istedim ve yaşadım. Ben gözyaşımı kaybettiğim basamağı bulmuştum.
Sakın bu söylediklerimden sulu göz olmayı çıkarmayalım. Ama ağlamanın dayanılmaz güzelliğini de unutmayalım.

Duygularımızı dilediğimiz gibi yaşamak dileği ile.

 
Toplam blog
: 96
: 2224
Kayıt tarihi
: 13.06.06
 
 

Hayata güleryüzle bakmaktır felsefem ama polyannacı değil. 1961 Sivas doğumluyum, evliyim 2 kızım..