Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '09

 
Kategori
Eğitim
 

Kızımın okulunda mezuniyet gecesi

Kızımın okulunda mezuniyet gecesi
 

Dün akşam, yani 07 Haziran 2009 Pazar günü akşamı saat 19’00’da kızımın okulunda, son sınıfların, yani sekizinci sınıf öğrencilerinin mezuniyet gecesi vardı. Bütün veliler davetliydi geceye. Güzel bir gece oldu. Öğrenciler bir birinden güzel gösterileri sundular. Şiirler okudular, şarkılar söylediler. Kızımın sınıfı da küçük bir gösteri yaptı ve gece geç saatlerde son buldu.

Bir an için geçmişe takıldı zihnim. Hiçbir dönemde böyle bir gecenin içerisinde yer alamamıştım. Hoş, sadece ben değil. Biz ki 12 Eylül döneminin öğrencileriydik ve bizim kuşağımızın hiçbiri, doğru düzgün bir eğitim almamıştı ve sene sonu gösterisi veya mezuniyet gecesi gibi kavramlar, hayatımızın bir döneminde, gündemimizin konusu olmamıştı.

Henüz ortaöğretimde okuyor dahi olsak, o yıllarda, çoğu zaman okulda dersler boykot edilirdi ve okula giden biz öğrenciler gerisin geri evimize gelirdik.
Orta birinci sınıfı okuduğum 1980 yılını hatırlıyorum da, Perşembe günleri yedi dersimiz vardı ve altı tane dersin hocası olmadığı için dersler boş geçiyordu. Fen Bilgisi, Matematik gibi derslerin uzunca bir dönem hocaları olmadığından hep boş geçmişti.

O dönemlerde durum buydu ve çok kötü bir öğrencilik sonrasında, “tesadüfen” lise okuduk ve sonrasında kişisel çaba ve gayretle ve yine benim tabirimle, “tesadüfen” üniversite öğrencisi olduk. O dönemlerde olanaklarımız hayli kısıtlı olduğu için “tesadüf” nitelemesini yapma gereksinimi duyuyorum. Genel olarak bütün ülke sathında durum böyleydi. Doğru düzgün bir eğitim söz konusu değildi.
Peki, o zamandan bu zamana bir şeyler değişti mi?
Hayır.
O zamandan bu zamana hiçbir şey değişmedi aslında. Değişen bir şey vardı, sınıflar arası kutuplaşmanın keskinleşmesi.

Geçtiğimiz günlerde bir radyo programında, Türkiye’nin belli başlı ilçelerindeki yaşamın, genel ülke gerçeği ile bağdaşmadığına dair vurgu vardı ve bu ilçelerdeki yaşamın, hiçbir koşulda baz alınmaması gerektiği dile getiriliyordu.
Bahsedilen ilçeler sırasıyla şunlardı.
İstanbul’da Şişli, Kadıköy, Bakırköy, İzmir’de Göztepe, Karşıyaka, Konak, Ankara’da, Çankaya, Antalya’da, Lara, Konyaaltı.
Doğrusu bu ya, bahsi geçen ilçelerde yaşam standardı ülke genelinin hayli üzerinde. Dolayısı ile bu bölgelerde yaşayan insanların elindeki olanakların ve imkânların diğer bölgelerde yaşayan insanların olanak ve imkânları ile kıyaslanamayacağı kesin bir gerçek.

Geçtiğimiz günlerde Ölüdeniz’de ikinci kez bir arada olduğumuz Neşe Evrim Hanım’ın arkadaşlarından ve Antalya’da öğretmenlik yapan Nihal öğretmenle Antalya’ya dönüş yolunda yapmış olduğumuz sohbette ilginç kimi gerçekleri dile getirmişti Nihal öğretmen.
Antalya kent merkezinin nispeten biraz daha kıyısında kalan bir okulda öğretmenlik yapıyor Nihal öğretmen.
Ve bu okuldaki öğrencilerin durumundan bahsetti.
Nihal öğretmenin anlattıkları insanın yüreğini yakacak cinsten şeylerdi.
Öğrencilerin birçoğu sabahları kahvaltı yapmadan okula geliyormuş. Birçok öğrencinin kışın o soğuk günlerinde giyecek kabanları dahi yokmuş. O şiddetli yağmurların yağdığı zamanlarda ayağına giyebildiği ayakkabı ancak yazlık spor ayakkabılarıymış ve yaz kış aynı ayakkabıyı giymek zorunda kalıyormuş öğrenciler.
“Peki” diyordu Nihal öğretmen, “bu şartlarda nasıl keyifle öğretmenlik yapacaksınız?”.
Doğru.
Karşınızda her gün aynı şekilde, birçok olanaktan yoksun kalmış ve en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan bir öğrenci kitlesine hangi keyif ve gayretle ders verebilirki bir öğretmen.

Ülkemizin gerçekleri bunlar.
Konyaaltı’nın gerçeği ise keyifli mezuniyet gecelerinin tertiplenmesi. Bu hafta içerisinde ilçe sınırları içerisinde bulunan okullarda, mezun olan ilköğretim okulu öğrencilerine, Kıraç, Konyaaltı Kent Meydanın da konser verecek.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..