Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

11 Nisan '07

 
Kategori
Aile
 

Kızın biz olmak istiyormuş

Biraz tedirgin yürüyorum buluşacağımız yere doğru, bol bol dua ediyorum her şey güzel, sağlıklı ve hayırlı olsun diye. Heyecanlı değilim, sevinçli hiç değil, mutluluktan uçmuyorum ama ayaklarım geri geri de gitmiyor. Normal normal yürüyorum, nasıl davranırım, acaba beni beğenir mi gibi endişeleri, her açıdan yıllar önce bıraktım. Büyük kızım bana birini tanıştıracağını söylemişti, tanıştıracağı insanı hiç tanımadan hayır dedim bilinçle. “Kararın iyice netleştikten sonra bana gel, böyle şeyler oyuncak edilmemeli onun için netleşmemiş kararlarının sahibiyle tanışmasam da olur” demiştim. O anda doğduğu gün, bebekliği, bütün yaşadıklarımız film şeridi gibi gözlerimin önünden falan geçmedi, gözlerim dolup buğulanmadı. Çünkü yaşadıklarımın çoğunu bilerek yaşama şansına, doğuştan sahip olan ayrıcalıklı insanlardan olmanın lüksünü yaşıyorum.

Buluşma yeri, Bağdat Caddesi’nde ünlü bir kebapçı. Kebapçının bahçesine girerken karşılaşıyoruz. Ayak üstü selamlaşma, tanıştırma faslı, masaya oturmadan izin istiyor damat aday adayı. Kızımla günlük konuşmaları yaparken hala gelmediğini fark ediyorum. Adam beni görünce ortadan toz oldu diyorum gülüşüyoruz. Birkaç dakika sonra elinde gelin çiçeklerine benzeyen, güzel bir çiçek demetiyle geliyor, çiçekler bana veriliyor hoş bir nezaketle, utanıyorum söylediğim cümle için. Yemek faslında birbirimizi tanıma muhabbetleri. O da beni tartıyor cümlelerim yardımıyla. Cümlelerim, geniş delikli süzgecimden geçerek ulaşıyor onlara. İnce süzgecimi evde bıraktım. Böyle hassas mevzuularda açık olmak da fayda var bana göre. Sigara içmek için izin istiyor, vermesem suratı nasıl olur acaba gibi abukakomik bir düşünce geçiyor beynimden. Önce bana tutuyor, bıraktığımı söylüyorum, sigarayı bırakmak zamansız görünüyor gözlerime. O an yemek sonu kahvesiyle içmeye karar veriyorum. Yemekleri beklerken sigara yakıyorlar, kızım ben de içebilir miyim diyor, bir şey diyemiyorum mecburen ama bunu evde sorarım tarzı bir bakış.

Yemek, konuşkan bir akıcılık ve lezzetle geçiyor. Benim beğeni sıralamamda bakışlar, beyaz dişler, ses tonu-akıcı-mantıklı konuşma ve eller var. Bakışlar düzgün, ses tonu akıcı ve mantıklı, elleriyle dişleri beni ilgilendirmiyor. Televizyonda göründüğü gibi iri yarı-sinsi-kapkara görünmüyor gözlerime. Derdini bakışlarıyla anlatan adamları oldum olası sevmem, şu an numara yapmıyorsa konuşkan ve samimi birine benziyor. Sevebilirmişim gibi görünüyor bu filmlerin kötü karakterli adamını (Sen miydin kötü karakterlere bayılan al sana yeni model kötü karakterlerden bir damat. Hayır tabi ki Gargamel değil karşımda oturan adam.) ama yavaş ol diyorum kendime. Önce kızının iyi olduğundan emin ol. Kızım mı? O şu anda yüzünde gülücükler nereye bastığını bile bilmediği dönemlerin başlangıcında.

Konuşmanın yönü ve ikisinin bakışları bana dönmüş, aynı mikrofonu el ele bana doğru tutuyorlar. Konunun önemini vurgulamaya gerek yok, konu yapısı itibarıyla yeterince önemli onun için filmlerde yapıldığı gibi peçetemi ağzıma götürmeden ve uzatmadan başlıyorum konuşmaya. “Kızım, evlenmeye karar verdiğinizi söyledi. Hayırlıysa olsun. Benimle standart kaynana-damat muhabbetlerini yaşamayacaksın kendi adıma söz verebilirim. Senden klasik evlilik şartlarını yerine getirmeni beklemiyorum. Öyle altın, düğün, alınacaklar listesi falan olmayacak ama illa başlık parası vermek istiyorum diyorsan ona hayır diyemeyeceğim. Kızım, kiralık gelinlik giyebilir. Perdeleri en ucuzundan olabilir, yerleri kilimle kapatabilirsiniz. Beni çocuğumun masasında ne yediği değil o yemeği nasıl yediği ilgilendiriyor. Umarım hep huzurlu yemekler yersiniz sofranızda. Sizden bir ricam var, mahremiyetinize saygı gösterin. Ben dahil sizin sorunlarınızı ince ayrıntısına kadar bilmek istemiyorum. Kimsenin ilişkisinin başrolünü oynamak gibi bir hevesim yok, hele sorunlarınızın çözümü için beni alet ederseniz ya da suçlarsanız sizi hiç affetmem. Yanınızda olmam gereken her yerde olurum sağlığım izin verdiği sürece. Gerisi size kalmış. Ne yapmam gerekiyorsa elimden gelen olacaktır merak etmeyin diyorum.

Zaman zaman cami kapısına bıraktığım halde her seferinde eve geri dönen kızım (kızlarım) için elimde imkan olsa yeniden bahtlar-tahtlar yaparım da .....

Kahveler geliyor, ben sözünün eri kadınlardanım, yemek sonu bir sigara içiyorum hiç suçluluk duymadan. Yemekten kalkınca sigara bırakma eylemine kaldığım yerden devam edebilirim. Kahvelerimiz samimi konuşmalarla bitiyor. Damat adayı “Size anne diyebilir miyim demiyor, size abla diyebilir miyim?” diye soruyor. Ben aynı yemeği, en az iki adet güzel-sağlıklı-yaramaz torunla yeme hayalleri içine girdim bile.

Evime dönerken dualarım hep hayırlı olsundan yana.

Kevser Şekercioğlu

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..