Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kızları babaları vermiyormuş…

Kızları babaları vermiyormuş…
 

Balıkları ve akvaryumu aldığım gece keyiflenmiş oturup bir de yazı karalamıştım şimdi meraklanıp yazının tarihine baktım; kasım ayında aradan tam iki sene geçmiş olacak.

Dayanıklısından, cefakarından en uzun ömürlüsünden on küçük Japon balığını minik pembe bir akvaryuma hapsetmiş, Kırklareli'nden Çorlu'ya gelene kadar aman bir şey olmasın evhamlarıyla getirmiş, çalışma odası niyeti ile döşediğim fakat evde tütün yasağı ciddi anlamda uygulanmaya başlayınca kimseye minnet etmemek için ütü ve çamaşır odası olmasına göz yumar görünüp içten içe hiddetlendiğim caaanım odanın başköşesine koymuş, evi taşırken atmaya kıyamadığımız yeni daha bir koltuğu akvaryumun tam karşına yerleştirmiştim.

Akşamları kafam çok doluyken akvaryumun ışığını yakacak güya rahatlayacaktım.

Sanıyorum birkaç gece o koltukta balıklara bakarken uyuyakaldım da!

On balığın dokuza düşmesi çok uzun sürmedi.

En güzeli, kafasında kırmızı lekesi olanı ölmüştü.

Işık balığın öldüğünü anlamasın diye erkenden kalkıp, kim sorarsa aynısını alıp gelmiştim.

O günün akşamı Işık heyecanla beni kapıda karşıladı, " sana bir sürprizim var baba" deyip elimden tuttu, ütü odasına götürdü.

" Ne görüyorsun?"

" Balıklar işte…"

" Dikkatli bak."

" Bakıyorum."

" Kırmızı lekeliye bak baba!"

" Bakıyorum işte kızım"

" Değişikliği fark etmedin mi?"

" Yooo!"

" Balık büyümüş baba!"

" Demek bütün balık yemlerini o yemiş, vay namusuz!"

İkinci balık aramızdan ayrılmadan önce yatalak oldu. İki gün çekti!

Önce hava motorunun akıntısına kaptırdı kendi sonra bir köşede hareketsiz ölmeyi bekledi, aynı dünyayı paylaştığı arkadaşları kuyruğunu yediğinde o hala canlıydı.

Bir gece hayatın sillesini yemiş ve kuyruğunu kaptırmış balığı doktora götürdüm!

" Baba balık ne oldu?"

" Doktor kuyruğunu alçıya almış!"

" Baba balık ne oldu?"

" Kuyruğu tekrar uzayana kadar orada kalması gerekiyormuş!"

" Babaaaa hani sen balığı doktora götürmüştün?"

" Sen nasıl bahçede oynarken eve gelmiyorsun, o da senin gibi oradaki arkadaşları ile kalmak istiyormuş!"

Işık bir daha sormadı balığı…

 

Zaman geçiyor Japon balıkları azalıyor kalanlarda ne büyüyor ne de çoğalıyordu.

" Baba arkadaşımda da akvaryum var onların balıkları yavrulamış?"

" Bizimkilerin hepsi erkek!"

Ekşiyen, dudak büken, çok bilmiş bir surat;

" Keşke iki üç tane kız alsaydın!"

" Kızları babaları vermiyormuş…"

 

Kala kala bir tane balık kaldı akvaryumun içinde, beyaz olanı.

Balıklara yem veren oldu mu soruları, balığa yem verdiniz mi lere dönüştü.

Uzun tatillere çıktık o dönmemizi bekledi.

On gün yoktuk ölmedi ya bu balık, bundan sonra bir şey olmazdiye geçiriyordum içimden.

Taa bu geceye, işten dönünceye kadar…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..