Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Kızmayacaksın

Kızmayacaksın
 

Kızma eylemi, beyinde büyük kayıplara yol açar. Bilimin tespit ettiği gibi, beyin hücrelerinin çoğu kullanılamaz hale gelir ve maalesef yenilenmez...


Samurayın biri, üstad Hakuin’in karşısına dikilerek, “Merak ettim” demiş, “Gerçekten cennet ve cehennem diye bir şey var mı?”

Bilge, genç adamı dikkatle süzdükten sonra “Sen kimsin” diye sormuş.

“Ben imparatorun özel muhafızlarından bir samurayım”

“Yok canım! Hangi imparator seni muhafız olarak kabul edebilir ki? Sen, daha ziyade bir dilenciye benziyorsun…”

Bu yanıta nasıl karşılık vermesi gerektiğini kestiremeyen samurayın yüzü kızarmış, elleri kılıca uzanmış.

“Ah… demek kılıcın da varmış! Herhalde kafamı kesmeyecek kadar kördür!”

Artık kendini tutamayan samuray, kılıcını çekerek ölümcül bir darbe vurmaya hazırlanırken, Hakuin sükûnetle cevap vermiş: “İşte bu, cehennemdir.”

Ustanın sözlerindeki gerçeği ve aldığı riskin anlamsızlığını kavrayan samuray, kılıcını kınına sokmuş ve saygıyla başını eğmiş. “Şimdi” demiş yaşlı bilge, “bu da cennettir.”

 

Sevgili okurlar!

Kızma, sağlıklı insanları kontrolden çıkarabilecek bir duygu değil; ancak birçok insanı telâfisi olmayan zararlara sokabilen bir davranış olarak kendini gösterir.

Bu konuda Türk Psikologlar Derneği'nin halka yönelik hazırladığı önerileri şöyle:

“Bazı olaylar sizi öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin ve uygun yollar araştırın. Danışmanlığa ihtiyaç duyuyor musunuz? Eğer öfkenizin, denetiminiz dışına çıktığını düşünüyorsanız, ev ve iş hayatınız önemli boyutlarda bu duygudan etkileniyorsa, bir psikoloğun danışmanlığına başvurabilirsiniz. Unutmayın, öfkeyi yok edemezsiniz; tüm çabalarınıza rağmen sizi öfkelendirecek olaylar olacaktır. Yaşam, her zaman için engellerle, acılarla, kayıplarla ve diğer insanların beklemediğiniz davranışlarıyla dolu olacaktır. Bunu değiştiremezsiniz. Ama bu olayların sizi etkileme biçimini değiştirebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke tepkilerinizi kontrol altına alarak, uzun vadede, onların sizi daha mutsuz kılmasını önleyebilirsiniz.”

Aşırı derecede sinirlilik halinde söylenen sözler, abartıya kaçmayan davranışlar, bir yere kadar makul karşılanıp özür sebebi gibi kabul edilebiliyor. Yani kişilerin arasının açılması halinde hafifletici bir neden oluyor. Tabi bu, fiziki darp gibi bir olayın bulunmadığı konumlar için geçerli.

Şayet kızan kişi affediliyorsa bu, onun büyük bir mutluluğu yaşamasına vesile oluyor. Ama kızmak, yine de varlığımızı tehdit eden büyük bir suç gibi görünüyor.

Kızgınlığa sebep olabilecek nedenlerden biri, bedende biriken statik enerji ile ilgili. Beyin, bu durumda atıl kalan enerjinin kendisine parazit yaptığını kabul ederek dışarı atılmasını emreder ve enerji mutlaka dışarı atılır. Ancak bu işlem, kızma eylemi ile gerçekleşirse tahribatı da o derece fazladır. Dikkat edin, kızan/öfkesini kusan bir insan uzun süre kendine gelemiyor, normal haline dönemiyor.

Fiziki açıdan bakıldığında, bedendeki kimyasal dengenin bozukluğu, aşırı zayıflama sonucunda vücudun elektrik sisteminin kontrolünün kaybedilişi, mineral eksikliği gibi faktörler, insanın direncini kırabiliyor ve onu patlamaya hazır hale getiriyor. Genetik faktörler, kişinin iç/dış dünyası arasındaki sorunlar, kendisi hakkında çok fikir yürütülmesi buna neden oluyor

Astrolojik tesirlerin de bütünüyle bu olumsuz faktöre katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.

Konunun uzmanı Astrolog Nuran Tuncel’in görüşleri bir hayli ilgi çekici. Bakın ne diyor:

“Mars gezegeni bu duygunun mayasını oluşturan en önemli etmendir. Mars, ayrıca transit geçmekte olduğu her burcun huyunu az veya çok bozar. Buradaki sorun, Güneşinize yaptığı etki ile benliğinizi ön plâna çıkarmasından ve kendini koruma duygusundan kaynaklanır. Ayrıca Ay, Uranüs ve Merkür ile yaptığı kare kavuşum veya zıt açılarda, öfke oluşturucu, çileden çıkarıcı numaraları da vardır. Böylesi koşullar “Ben bunu nasıl yaptım!” dedirtecek türden kızgınlıklara yol açabilir.

Ayrıca, yapısı/fıtratı itibariyle kızmaya meyilli olanlar var. Ateş yapılı burçlar, adından da belli olduğu gibi daha heyecanlı, hararetli olur. Bunların yanına su eklendiğinde durum daha da farklılaşır. Ateş-Su ve Ateş-Toprak yapısına sahip kişiler, kontrolü en çabuk kaybedenlerdir.

Diğer yandan, çok sakin ve sabırlı gibi görünen Boğa burcunun, kızdığı zaman yanına yaklaşılamayacağını, kendini açmayan gizemli Akrebin, kini öfkeye dönünce nasıl yok edici özelliklere sahip olabileceğini, gururu incinen bir Aslanın pençelerini nasıl gösterebileceğini astroloji bilimine inanan herkes çok iyi bilir…”

Kızma eylemi, beyinde büyük kayıplara yol açar. Bilimin tespit ettiği gibi, beyin hücrelerinin çoğu kullanılamaz hale gelir ve maalesef yenilenmez.

Aşağı yukarı her insan, kızgın olduğu sürelerin farkına varır. Bu durumu gidermenin çeşitli yolları bulunmaktadır. Şöyle ki;

Yaşı otuzun üzerinde olanların özellikle iki günde bir, kırkı geçkinlerin ise hemen her gün yıkanması gerekir.

Bu uygulama ile sinir sisteminde biriken elektrik yükünün boşalımı kolaylıkla temin edilebilir. Çıplak ayakla toprak üzerinde dolaşmak, uzun süre araç kullanmak ve bir kaba tuz koyarak ellere, ayaklara banyo yaptırmak da aynı neticeyi/rahatlamayı getirecektir.

Evet, böylesine bir tepkinin anlaşılması kolay değil, ama önlenebilmesi ve vereceği yıkımın azaltılması mümkün.

Unutmayın, dünya üzerindeki bütün değişimler sevgi üzerine kurulu. O halde kızmak niye ki!

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..