Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

KKTC için açılan her dava tehlikedir

KKTC için açılan her dava tehlikedir
 

KKTC'ye acılan davalar


KKTC İçin Açılan Her Dava Tehlikedir.

Davaların tümü, birbiriyle bağlantılı olarak büyüyen bir tehlike... Bir yanlış en başta yapılmışsa ve sonrasında hatalar devam ettikçe, tehlike daha büyük boyutta olur.

Baraj, bir kez yıkıldı mı, suyu durduracak başka bir güç olamaz... Önemli olan barajı güçlü yapmak ve her türlü ihtimale göre tedbir almaktır. Bugüne kadar biz bunu yapabildik mi?

Şimdi; ilk dava olan, Loizidou davası ve davanın sonuçlarından çıkaramadığımız dersler sonrasında gelmeye başlayan ve Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığı ve geleceğini tehdit eden bir başka önemli dava olan Orams davası gündemdeki yerini koruyor..

Neden tehlike büyük? Çünkü; 1993 yılında dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açıldığı zaman bu davayı Loizidu’nun kazanabileceğine inanan olmamıştı bile.

Kimse davayı Loizidou’nun kazanacağına ihtimal dahi vermiyordu.

Ama ne oldu? O davayı, Rumlar, inanılmaz bir mücadele veren ve her türlü lobi çalışmalarıyla, kazanmayı başardılar. Rumlar bu davayı kazanarak çok önemli bir avantaj sağladılar.

Çünkü, 1974’te Kuzey’i terk eden bir Rum olan Loizidu davasında Türkiye’den Kuzey’deki evine geri dönmeyi ve tazminat talep etmişti, Loizidu’nun davayı kazanmasıyla 1974’te Kuzey’i terk eden diğer Rumlar da geri dönme ve tazminat alma hakkını kazanmış oldular. Sadece dönmek de değil, Rumlar terk ettikleri ve sahip oldukları her şeyleri için (arabalar ve evlerindeki eşyalar) de astronomik tazminatlar talep etme hakkını kazandılar.

Ama tabii ki olayı bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, ortaya çıkan bu durumun anlamı;

İki kesimliliğin ve aynı zamanda barış ve güven ortamının da sona ermesi değil miydi?

Dolayısıyle de AİHM bu kararla, toplu mal takası ilkesinin, iki kesimliliği desteklediği için reddetmişti.

İşin ilginç yanı bu süreçte sadece Rum mallarının hakları, AB’nin gündeminde oldu.

Kıbrıs Türk Halkının güneydeki mal varlıkları ve yıllarca Kıbrıs Türklerine uygulanan katliamların, soykırımın ve haksızlıkların, hesabını gören bir AB mahkemesi olmadı.

Bugüne kadar, soykırıma saldırılarının hedefi olan Kıbrıs’lı Türkler’e kaybettikleri canlar için veya can korkusuyla malını güneyde bırakıp, Kuzeye yerleşen herhangi bir Türk’e kayıp ve tazminat ödendi mi?

Hatırlarsanız, Rumlar Kuzeydeki gelişime dur diyebilecek bir hedef plan geliştirip Rum Yönetimi yaptığı yasal değişikliklerle Kuzey’de bulunan eski Rum mallarını kullanan veya bu mallarla ilgili işlem yapanları Rum mahkemelerinde mahkum etmenin ve hükümleri tüm AB ülkelerinde uygulamanın hazırlığını yapmıştır.

Şimdi yine Loizidu davasında olduğu gibi Orams davasına da kaybetmemiz olası değil diye mi bakacağız?

Bunu bir de başka bir ifadeyle soralım... Kuzey’de bulunan Kıbrıs’lı Türkler’in çok büyük bir bölümü ve yabancılar, AB ülkelerinde aranan suçlular pozisyonuna getirilmeye çalışıldığına da mı inanmayacağız?

Birçok köşe yazarı arkadaşımızın da vurguladığı gibiönce güneyde 1 ay kadar ağırlanan ve taraflı bilgilerle donatılan ABAD raportörü Bayan Kokott'un raporunda yer alan satırlar da taraflı olmuştur. ABAD da dinlenmeye başlayan davaya, Davacı Apostolides’in yanı sıra Avrupa Birliği Komisyonu, Kıbrıs Rum Yönetim, Yunanistan ve Polonya taraf oldular ve ayrı ayrı görüşlerini bildirdiler. Yukarıda ne demiştik baraj yıkılmadan tedbir alınmalı yoksa gelecek daha büyük tehlikelere engel olmazsınız..

Ne yapılması gerekiyordu? Orams ailesiyle davaya katılıp görüş bildirmesi gereken taraf olmalıydı KKTC. Ama maalesef katılma müracaatı dahi yapmadı. Oysa bizi savunacak çok güçlü, tecrübeli hatta dava kaybetmeyen bir avukat bulunmalıydı.

Dolayısıyle de, ABAD da meydan Rumlara kaldı.

Kaybetmemiz halinde, kimbilir kaç vatandaşımız Kıbrıs Rum kesimine borçlu gösterilecek ve bu borçlarından dolayı da cezalandırmak için haklarında tutuklama emri çıkarılacak.....

Ama hala bazı kesimlere, bu sonuç, tıpkı Loiusidu davasındaki gibi pek de inandırıcı gelmiyor. Ama bu da bir olası gerçektir ve bu tehlike ile karşı karşıyayız...

ABAD'ın bu yeni kararı vermesi durumunda, Kıbrıs için görüşmelere devam etmeye gerek olacak mı? Geçmişte kaybedilen dava sonrasında, KKTC’deki kalkınma durdurulmuş ve ekonomik krize neden olmamış mıydılar? Peki ne yapmalıyız?

Güney ve Kuzey arasında ekonomik bir eşitlik zaten yok. Dolayısıyle, barışa giden yolda da net bir uzlaşı yok. En azından şu an itibarıyle bir denge unsuru göremiyoruz..

İşin özü şudur: AB desteğiyle, Kıbrıs Türk Halkı, tarihte olduğu gibi Rum halkının insafına bırakılmaya hazırlanılıyor.

Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD)’ın başkanı üç yılda bir seçilmektedir. Şu anda halen Yunanlı Yargıç Vassilios Skouris bu görevi yapmaktadır. Son derece siyasi olan Orams Davasına bir Rumun başkanlık etmesi doğru değildi. Çünkü Orams davası, Rum Mahkemelerinin, KKTC de meydana gelen olaylarda yargı yetkisi olup olmadığı konusunu kararlaştırmak için ATAD’a havale edilmişti.

ATAD, AB nezdinde kurulmuş bir Mahkeme olup Avrupa Birliği Hukuku konusunda son sözü söylemeye yetkilidir. Bu konuda çok yoğun çalışmalar yapan ve uyarıyla yetkililere sürekli bilgiler veren Mehmet Bayramoğlu’nun uyarılarında da belirttiği gibi, ATAD raportörü Juliane Kokott’un açıkladığı görüş ne anlama geliyor? Bu konuda doğru görüş sahibi olmak için öncelikle İngiltere Yüksek Mahkemesi’nin kararının ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor.

Bildiğimiz gibi AB zaman içinde bir tek devlet haline gelme amacını taşıyan bir birlikteliktir. AB devletleri birleşme yönünde yollarına devam ederken yargı birliğini de oluşturmak için önemli bir adım attılar ve 44/ 2001 sayılı tüzüğü kabul ettiler. Bu tüzük bir AB devletinde verilen mahkeme kararının diğer AB devletlerinde de uygulanacağını belirtmektedir. Rum Yönetimi de AB’ye girince bu ilkeden yararlanma hakkını elde etti ve Rum Mahkeme kararları diğer AB ülkelerinde uygulanabilir hale geldi. Ancak Rum Yönetimi’nin aklı mahkemelerinin verdiği normal kararların diğer AB ülkelerinde uygulanması değil Kuzeydeki ekonomik gelişmeyi durdurmak ve egemenliğini Kuzeye yaymaktı. Bu nedenle 44/ 2001 sayılı tüzüğü siyasi amaçları için kullanmaya çalışmaktadır.

Bu özet ifadeden de anlaşılacağı gibi gidişat hiç de iyi görünmüyor.

Neler olabileceklerin endişesiyle bu konuya hassasiyetle yaklaşıyoruz. AB Kıbrıs Türk halkına çok acı reçeteler kesmeye hazırlanıyor. Dava, KKTC Aleyhine sonuçlanması halinde, Rumlar için bütün kilitler kırılmış olacak ve KKTC'deki inşaatların yıkılması gündeme gelebilecek. Rum icra memurları KKTC’de yaşayan, Kıbrıs’lı Türk ve yabancı, herkesin, kapılarına dayanabilecek. Kaos’un en alasını görebileceğiz.

Sonrasını düşünmek istiyor musunuz?

Sonrası çok açık bir şekilde ülkede isyan ve silahlı mücadeleye kadar varabilecek büyük bir tehlikedir ancak ne acıdır ki biz bu tehlikenin eşiğinde olabilirizin hala farkında değiliz.

Sonuç olarak geç olmadan, ya barajı sağlamlaştırırız, ya da sel felaketine hazırlanırız.

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..