Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '12

 
Kategori
Beslenme
 

Klasik anneyle postmodern anne çocuk besliyor

Klasik anneyle postmodern anne çocuk besliyor
 

Bu yazıyı yazacağımı hiç düşünmezdim. Bundan birkaç ay önce Facebook’da Can’ın güzel yemek yediğiyle ilgili bir yazı yazmıştım. İki çocuk annesi bir arkadaşım da “Aaah ah! Çok şanslısın. Biz bizimkilere yemek yedirmek için binbir dereden su getiriyoruz.” gibi bir yorum yazmıştı. Yemek konusunda o dönemde hiç problem yaşamadığımızdan, arkadaşımın bu serzenişine bıyık altından gülmüş, “Kimbilir neyi yanlış yapıyorlardır.” diye düşünmüştüm. Erken davranmışım. Şimdi aynı koltukta biz de oturuyoruz efendim…
Değişen Yemek Alışkanlıkları

Can’ı 4 aydan itibaren ufak ufak katı gıdalara geçirdik. 11. ayı bitirmek üzere olduğunu şu günlere kadar da beslenme konusunda büyük bir sorun yaşamadık. Ne verdiysek hepsini itirazsız olarak sildi, süpürdü. Ancak Türkiye’ye geldiğimizden beri yaşadığımız bir yeme sorunu var. Artık yemek konusunda günü gününe ve hatta öğünü öğününe uymuyor. Bazen aç bir kurt gibi yerken, bazen de tüm yemeklere burun kıvırıyor.

Ayrıca yemek seçiyor. Sabah kahvaltılarında dil peyniri, diğer öğünlerde ise yoğurt favori yiyeceği. Diğer yemekleri ise, kendince bir mantığa göre, bazen yiyor, bazen yemiyor. Konuşup derdini anlatsa hepimiz için daha kolay olacak, ama, 11 aylık bir bebek söz konusu olduğundan tahmin yürütmekten başka birşey yapamıyoruz.
Tarzlarımız Farklı Şekerim

Yemek saati söz konusu olduğunda, Can’ın gittiği lokantada (bizim mutfak) çalışan ahçıların (annem ve ben) tarzları arasında BÜYÜK fark var. Yemek konusunda annem tam bir klasik Türk annesiyken, ben postmodern bir yaklaşım sergiliyorum. İsterseniz ne demek istediğimi biraz daha açayım:
Klasik Türk Annesi

Annem çocuğa yemek yedirmek için her yolun mübah olduğunu düşünenlerden. Yemek vakti geldiğinde Can bey mama sandalyesine oturtuluyor ve ağzına verilen ilk kaşıkla beraber kişisel eğlence programı da başlıyor. Eğlenceler arasında;

* Tahta kaşıklar, tencere kapakları, bulaşık süngerleri gibi elin uzandığı her nevi mutfak gerecinin Can beyin hizmetine sunulması, bunların pat-pat mama sandalyesine ve birbirine vurularak kulakları tırmalayan sesler çıkarılması
* Surata komik ifadeler verilmesi
* Bilimum şarkılar söylenmesi, şarkıların tükendiği noktada yeni beste ve güfteler yapılması
* Can ile konuşarak yemeğin güzel birşey olduğuna ikna edilmeye çalışılması
* O sırada mutfakta kim varsa, yemeği onun ağzına verir gibi yapmak ve o kişinin de yermiş gibi yapması

gibi pek çok yaratıcı aktivite var. Bu aktiviteler kimi zaman başarılı oluyor. Can 5 kaşık yiyecekken 10 kaşık yiyor. Ancak kimi zaman da mühürlenmiş olan o ağız asla açılmıyor.

Bunun yanısıra annem Can’ın her öğünde belli bir miktarda yemek yemesi gerektiğini savunuyor. Mesela öğle yemeği için çorba ve yoğurt planlamışsa, o yemekler mutlaka sonuna kadar yenecek. Can ne kadar reddederse reddetsin, ama yarım saatte, ama bir saatte, yiyecekler bir şekilde boğazdan içeri akıtılıyor.

Annemin bir diğer ısrarı da yemeklerin türü hakkında. Can’ın her sabah mutlaka pekmez ve tereyağı, diğer öğünlerden birinde de mutlaka bir çeşit et yemesi gerektiğini düşünüyor. Bunları vermezsem “Bu çocuk doymadı. Sağlıklı beslenmesi için bunları her gün mutlaka vermen gerekir.” diye tekrar tekrar belirtiyor.

Ayrıca ara öğünler için de meyve ya da portakal-elma suyu karışımı sıkıp onu veriyor. Meyve konusu pek fena değil. Ancak, bence çok güzel olan meyve suyu karışımı hakkında Can aynı şekilde düşünmüyor olmalı ki, bir-iki fırt çekip, sonra da biberonu yere atıyor.

Annem Can’ı kaşıkla besliyor. Olası kazalar için mama sandalyesinin altına bir örtü serip, yemek esnasında dökülen ve oraya buraya bulaşan yiyecekleri bir elbeziyle hemen siliyor. Yemeğin başında pirüpak olan o elbezi, yemek sırasında yüzbin defa pislenip, yüzbirbin defa yıkanıyor.

Annemin yemek yedirme tarzı bu…
Postmodern Türk Annesi

Ben ise anneme göre çoook rahat olan, post-modern bir Türk annesi tiplemesiyim.

Öncelikle yemek esnasında yapılan aktiviteleri minimumda tutuyorum. Mama sandalyesine mutfak gereci ya da oyuncak getirmiyorum. Can’ın bunlarla oyalanmadan da yemek yemeyi bir şekilde öğreneceği konusunda umutluyum. Arada “kaşığı uçak yapmak” ya da “ağzımı kocaman açarak kaşığın nasıl ağıza alınacağını göstermek” gibi birkaç hareket yapsam da, bunları gerçekten az yapmaya gayret ediyorum.

Can’ın yediği miktar konusunda pek de ısrarcı olmak istemiyorum. Okuduğum pek çok kaynakta bebeklerin kendilerine yetecek yemek miktarını bileceği ve bu konuda ısrarcı olunmaması gerektiği söyleniyor. Bu kadar küçük bebeklerin inat için yemek yememe gibi bir alışkanlığı olacağını düşünmüyorum. “Şu anda yemiyorsa aç değildir, biraz sonra ya da bir sonraki öğünde mutlaka acıkır ve yer” diye düşünüyorum.

Bebeklerin hızla geliştiğine ve bu yaşlarda değişik besin gruplarından verilmesi gerektiğine inanmakla beraber, hergün et yemesinin zorunlu olduğunu düşünmüyorum. Haftada belli bir sayının altına inmeden, bu konuda bir esneklik yapılabilir bence.

Şu son birkaç haftadır Can’ın yemekleri elle yemekten hoşlandığını gözlüyorum. Bu nedenle çorba ve yoğurt gibi sulu olan yemekler dışındaki yiyecekleri önüne koyuyor ve kendi kendine yemesine izin veriyorum. Tabii bu taktik her zaman verimli olmayabiliyor. Kimi zaman öğünler yemekten çok oyuna dönüşüyor. Mesela son birkaç gündür Can, eline aldığı yemeği bana doğru uzatıp, ben tam ağzımı açmışken hızla çekip, kendi ağzına götürerek çok eğleniyor. Bir diğer sevdiği oyun da, ağzına attığı yemekleri bir-iki kere çevirdikten sonra çıkarıp bana ikram etmek. Bütün bu hengame içinde yemek aktivitesi çok yavaş ilerliyor. Yemekler soğuyor. Yiyecek artıkları ağzında, alnında, kulaklarında ve saçlarında geziyor. Ben bu duruma pek müdahale etmemeyi tercih ediyorum. Saçlar dışında diğer yerlerine bulaştırdığı yiyecekleri, öğünün sonuna kadar bekletiyor ve yemeğin sonunda tek bir sefer temizlik yapıyorum.

Benim yemek yedirme tarzım da bu…
Ne Olacak Bu Bebeğin Yemek Hali

Gördüğünüz gibi Can’ın beslenme halleri Klasik ve Postmodern Türk annesi arasında gidip geliyor. Annemle ikimiz farklı tellerden çaldığımız için, yemek konusunda Can’a muhtemelen karışık mesajlar veriyoruz. Ancak o veya bu şekilde, az veya çok, yemekler yeniyor.

Ben şimdilik bu konuda içgüdülerim ve oradan buradan okuyup aklımda kalan bazı bilgi parçacıkları ile hareket ediyorum. Sağlık ve bebek gelişimi açısından hangi yöntemin daha faydalı olduğu konusunda henüz bir fikrim yok. Arada annem “Bu çocuk doymadı.” deyince derin düşüncelere dalıp, “Acaba bu kadar liberal davranarak yanlış mı yapıyorum” diye düşündüğüm de oluyor. Ama bir yandan da içimdeki bir ses, uzun vadede çocuğun bağımsız bir yemek yeme alışkanlığı kazanması için, postmodern yaklaşımın daha doğru olduğunu söylüyor.

Annemin dediğine göre “O-hooo, Can’ın yemek yeme alışkanlıkları daha kaç defa değişecekmiş.” Bu harika bir haber. Bana bir adet huni verebilir misiniz? Kafama takmayı düşünüyorum da… Bu arada siz de aynı şeyleri yaşıyor musunuz? Sizin besleme yönteminiz hangisi?

Sevgiler

Tanla

Diğer yazılarım için>> http://www.bebekveben.com

Facebook>> Bebek ve Ben http://www.facebook.com/pages/Bebek-ve-Ben/156814961053785

Twitter>> Bebek_ve_Ben http://twitter.com/Bebek_ve_Ben


 

 
Toplam blog
: 143
: 7266
Kayıt tarihi
: 19.09.11
 
 

Merhabalar! Adım Tanla. Dijital tasarımcıyım. Eşim Kuzey ve küçük oğlum Can'la beraber dünyayı ke..