Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

Klavye kıvraklığından yoksun bel altı vuruşların sakıncaları

Klavye kıvraklığından yoksun bel altı vuruşların sakıncaları
 

Blogda taşlar yerli yerine oturuyor; “canım-cicim” zamanları bitti ve “ballı aylar” da geride kaldı! Benzerlerin “saflaşmaları” ve “tabya” seçimleri son hızla sürüyor. Bence çok da iyi oluyor. Zira “olması gerekenler” oluyor!

Bu satırların yazarının her fırsatta karşı çıktığı ve eleştirdiği oldukça “yapay” bir söylem vardı, hatırlarsanız…

“Bizler burada bir aile gibiyiz!” diye başlıyordu, bu ayakları yere basmayan ve dillere pelesenk edilen söylem!

“Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, duygularımızı, kısaca yazılarımızı paylaşıyoruz!” diye sona eriyordu!

Son tartışmalara şöyle bir göz attığımızda, bizlerin burada “ bir aile gibi” olmadığımız ve hiçbir şeyi de “paylaşmadığımız” “net” bir şekilde anlaşılır sanırım!

Vakti zamanında, insanın olduğu yerde “tartışma, yarışma, kapışma, rekabet, fikir ayrılığı, kıskançlık, aşk, nefret, dostluk ve düşmanlık olur” demiştik. Hele ki Türkiye gibi “homojen” olmayan bir ülkenin insanlarıysak ve toplumun değişik katmanlarından ve bölgelerinden gelip bu güzel sitede yazı uğraşı içindeysek, yukarıda belirttiğimiz sürtüşmeler de kaçınılmaz bir şekilde tezahür eder tabii!

Ama inanın, olması gereken de budur zaten!

Darbelerden “mağdur” olmuş, öğrenimini aksatmış, maddi ve manevi yönden yıpranmış ve hatta zindanlarda yatmış bir üye ile “darbeleri öven” bir üyenin, aynı “ailenin” bireyleri gibi davranamayacaklarını ve sık sık “tartışacaklarını”söylersek, pek de yanılmış sayılmayız sanırım.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hayata değişik açılardan bakan ve algılayan dört bin üyenin “birlik ve beraberlik ruhu içinde” klavye başına oturmaları ve “aynı düşünceleri savunmaları” beklenemez zaten!

Kısaca belirtmeye çalışırsak… Zorlu bir döneme girmiş bulunuyoruz. MB idaresinin omuzlarındaki yük ağırlaştıkça, ister istemez bazı “önlemler” ve “yaptırımlar” da devreye girebilir sanıyorum… “Üyeliğin silinmesi”, “Güvenilir üyelik” anlaşmasının iptali gündeme gelebilir!

Mahkeme kapılarında sürünmeden “tartışmak” ve “hakaret etmeden” düşünce açıklamak elbette mümkün. Unutmamak gerekir ki, “yazan” kadar, “yayımlayan”da sorumludur!

Bu durumda iş “klavyemize” düşüyor tabii!

Düşüncelerimizi savunurken kullandığımız sözcüklere biraz dikkat etmek gerekiyor! İsim zikretmeden ve konuyu kişiselleştirmeden meramımızı anlatmamız gerekiyor. Nasıl bir örnek verebiliriz bilemiyorum…

“Orhan Pamuk’un kitaplarını alıyorum ama daha 30 sayfa okumadan fırlatıp atıyorum!” diye övünen birine yekten “aptal” derseniz, suç işlemiş olursunuz! “Orhan Pamuk’u beğenmemek” de bir görüştür ve saygı duyulması gerekir! Ama “beğenmemekle övünmek" tartışılır tabii.

Ama klavyenizde biraz “kıvraklık” varsa… İçinizde “ukde” kalmadan ve mahkeme kapılarında sürünmeden düşüncenizi ifade edebilirsiniz…

Kişi, karşısındakinin değerini; kendisindeki kadar algılayabilir!” derseniz…

Anlayan anlar!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..